Bayramlık yazı: Düşünme üzerine...
Sıkıntılarla belirsizliklerle dolu bir bayrama daha giriyoruz. Ne kadar çok farklı şeyi bir arada yaşıyoruz: Her şeyden once terör belasının kıskacında adeta ne yapacağımızı bilemiyoruz. Kanın kanla temizleneceğini sanıyoruz. Oysa kanın suyla temizlendiğini ıskalıyoruz.
1 Kasım seçimleri zaten bir başka muamma!.. Sokaktaki insanlarla konuşuyoruz, çok bir şeyin değişmeyeceğini duyuyoruz. Eğer bir şeyler değişmeyecekse, toplam 20-25 milletvekilinin muhtemelen 2 siyasi parti arasında gidip gelmesinin hesap ve avuntusunu yaşıyoruz.
Yazdığım çeşitli gazette ve dergilerde yıllardan beri yakındığım bayramlık refl ekslerle yine karşı karşıya bulunuyoruz. Bedavacı anlayışı ve popülist tavırları sürdürüyoruz. Bu yıl üstüne üstlük bir de 9 günlük bayram tatili yapıyoruz. Çok çalışmaya ve hep üretmeye ihtiyacı olan bir ülke olarak adeta nadasa bırakılıyoruz.
Bu hengame içerisinde ve bayram ortamında düşünmeniz adına farklı bir yazı kaleme aldık. Dünya Bankası’nın bir raporunu gündeme getirmek istedik. Dünyanın daha doğrusu çağdaş dünyanın gündemini sizlerle paylaşmayı arzu ettik.
Yakın bir geçmişte Dünya Bankası bir rapor yayınlamış. Raporun başlığı şu: “Dünya Kalkınma Raporu 2015: Zihin, Toplum ve Davranış.”
Rapor temel olarak araştırmacılara ve politika yapıcılara kalkınma alanında psikolojik ve toplumsal parametreleri dikkate alan yeni bir perspektif sunmayı amaçlıyor.. Raporda üzerinde önemle durulan bazı hususlar şu şekildedir:
• Her insan kendisine sunulan fırsat ve araçları en uygun şekilde kullanarak verili hedefl erine ulaşmayı amaçlar. Hükümetler ve politika yapıcılar da zaman içerisinde vatandaşlara daha fazla fırsat ve araç sunarak onların kendilerini geliştirmelerini amaçlamışlardır. Ne var ki bu çabalar istenen sonucu her zaman vermemektedir. Araçlar ve fırsatlar artıkça, bireyler, tercih yapma ve bu araçları en etkin şekilde kullanma konusunda zorluklarla karşılaşmaktadırlar.
• Bütün bunlar karar alma mekanizmalarının zihin tarafından şekillendirildiğini göstermektedir. Bu rapor da zihin, toplum ve davranışlar arasındaki ilişkiye odaklanarak insanların nasıl düşündüğüne, tarihsel deneyimlerin ve toplumsal ilişkilerin davranışlarımızı ve düşüncemizi nasıl değiştirdiğine odaklanarak kalkınma politikaları için yeni bir perspektif oluşturmayı amaçlıyor.
• Rapor bu amaçla davranışların sosyal ve psikolojik kökenlerini sorgulayan araştırmalar sonucunda elde edilen son verileri dikkate alarak hazırlanmış. Rapor bu anlamda nörobilim, bilişsel bilimler, psikoloji, davranışsal ekonomi, sosyoloji, siyaset bilimi ve antropoloji alanlarını kapsayan geniş bir spektrumda ele alınmış.
• Bütün bunlar kalkınma politikalarının insan faktörünü daha fazla dikkate alarak dizayn edilmesi gerektiğini ifade ediyor. İnsanlar, kalkınmanın alanını oluşturan tasarrufl ar, yatırımlar, enerji tüketimi, sağlık ve çocuk bakımı gibi birçok alanda kararlar almakta ve bu kararlar belirtilen faktörlerden etkilenmektedir.
• Burada elde edilen bulgular sadece bireysel davranışları ve kararları değil aynı zamanda yaygın güven veya yaygın yolsuzluk eğilimleri gibi kollektif davranış ve kararları da anlamamıza yardımcı olmaktadır. Buradaki bulgular sadece gelişmekte olan ülkeleri ilgilendirmemektedir. Kalkınma alanında profesyonel şekilde çalışan az çok herkesi ilgilendirmektedir.
• Bu yaklaşım kalkınmayı sağlama ve yoksullukla mücadele alanındaki araç sepetimizi zenginleştirmektedir. Klasik ekonomi disiplini insan zihnini ve davranışlarını bir “kara kutu” olarak kabul ederek bunları analize tabi tutmayıp belirli basitleştirmelerle veya idealleştirmelerle verili kabul etmektedir. Dolayısıyla ekonomik aktörler çoğu zaman açıklanmayı bekleyen gizemli varlıklar olarak kalmaktadır.
• Klasik ekonominin fayda ve rasyonalite varsayımları bu konular hakkında derin analizleri engellemektedir. Klasik ekonomi insanların maliyet ve faydaları hesaplayarak rasyonel bir şekilde en etkin ve doğru kararları verdiğini varsaymaktadır.
• Bu metod bazı açılardan faydalı olsa da insanın psikolojik ve toplumsal en temel iki yönünü hesaba katmadığı için analizlerde yetersiz kalmaya mahkûmdur. Bireyler hesap yapan otomatlar değildirler. Aksine insanlar belli duygulara sahip olan ve davranışları büyük ölçüde toplumsal ve kişisel bağlamdan etkilenen canlılardır. Yerel sosyal ağlar, toplumsal normlar ve paylaşılan zihinsel modeller kararları ve davranışları etkilemektedir. Bütün bunlar insanlar için neyin arzulanabilir, neyin düşünülebilir ve neyin mümkün olduğunu belirlemektedir. Bu yeni metod eski analizleri iptal etmemekte aksine eski bakış açısını tamamlamaya çalışmaktadır.
• Kalkınma politikaları oluşturulurken insanların nasıl davrandığına ve düşündüğüne dikkat kesilmek icap eder. Araştırma sonucunda üç önemli tespit ortaya çıkıyor.
• Birincisi, insanlar birçok tercihlerini ve yargılarını üzerinde ayrıntılı düşünerek ve müzakere ederek değil otomatik olarak yapıyorlar.
• İnsanların nasıl düşündükleri ve davrandıkları çoğu durumda etraflarındaki diğer insanların nasıl düşünüp davrandıklarıyla ilişkilidir.
• Toplumdaki bireyler, etrafl arındaki dünyayı ve kendilerini anlamak ve anlamlandırmak için paylaştıkları ortak bir perspektife sahipler.
Nitekim; son yılların ekonomi Nobel ödüllerine bakılacak olursa, klasik iktisat öğretisinin varsayımlarının yerini artık beklentilerin ve bireysel davranışların aldığını görürüz. Dolayısıyla Dünya Bankasının raporunu da bu açıdan değerlendirmeliyiz.