Bayram tatilleri, tatil bayramları
Bu hafta bayram haftası, bayram tatili öncesinin hengamesi var. Kimileri yolda, kimileri tatil yerinde, yerinde olanlar da telaş içinde…
Her bayram yazılarında zorlanırım, ne yazacağım diye… Bayram günlerinin tatlı telaşı içerisinde okunabilecek ne yazarsınız? Kolay değil!... Her şeyden önce; okurun genelde bulunduğu yerden uzakta gazeteye veya dergiye ulaşması, eline alması ve okuması birbirini takip eden zorluklar. Hele de bu bir ekonomi gazetesi veya dergisi olursa…
Ancak; nerede ve nasıl olursa olsun, bu bayramı farklı kılan nedenler var. Öncelikle yaz aylarının en sıcağındayız, temmuz ayının sonundayız. Yetmedi.. Ramazandan çıkmışız, bir aylık açlık, susuzluk ve mübarek ayın gerektirdiği ibadet ve maneviyattan gelmişiz.
Yine yetmedi… Bu yıla özgü ve Türkiye’de ilk kez halk tarafından seçilecek Cumhurbaşkanı seçimlerinin arifesindeyiz. Üstelik de son 2 haftasına girmişiz. Yani son dönemeçteyiz, finişe yaklaşıyoruz.
Bütün bu sıcaklıklara ve sıcak gelişmelere karşın ekonomide soğuma yaşıyoruz. İşte böyle bir ortamda ekonomi üzerine yazamazsınız; yazsanız da okutamazsınız.
O zaman bayram tatilleri ve tatil bayramları üzerine konuşalım… “Bayram tatilleri”, resmi ve dini bayramlar olarak biliniyor. iki dini bayram, iki de zorunlu tatili olan resmi bayram. Dini bayram günü sayısı 7, başında da arife gününün bonusu var. Zorunlu bayramlar, 30 Ağustos ve 29 Ekim olmak üzere 2 gün.
Ayrıca birkaç tatil zorunluluğu olmayan diğer resmi bayramlar… Yani 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs gibi bayramlarda tatil zorunluluğu yok; ayrıca bu günlerin bayram niteliği de kalmadı gibi.
Ancak başka bayramlar var. Adeta korsan bayramlar. Tatil olduğu için bayram tadında.İşte asıl önemli olan bu “tatil bayramları”!...
Türkiye, adeta bir tatil bayramları cenneti. Türiye, önüne geldiği veya aklına günleri bu resmi veya dini bayramlarla birleştirme konusunda çok mahir.
Evet, bir resmi veya dini bayramın önünde veya arkasında yarım, bir, bir buçuk ve hatta iki gün mesai günleri varsa bunlar derhal tatil kapsamına alınır. Adı “idari izin”, öncüsü hükümet, muhatabı kamu çalışanları ve emeklileri.
Geçmişten bu yana hükümetler bu fırsatı hep kullanır dururlar. Bir hükümet kararı ile resmi veya dini bayramın önündeki veya arkasındaki izleyen günleri tatil ederler. Kamu kesimi çalışanlarının tümü (memur, sözleşmeli, işçi) için tatil verirler. Tabii bu da özel kesimin bir kısmına yansır, onlar da kamuya ayak uydururlar ve tatil yaparlar.
Aslında keyfi olarak tatil bayramları yaratılması ile arkasından başka konular da gündeme geliyor. Yani sadece bir iki gün tatil vermekle kalınmıyor. Başka şeyler de veriliyor. Örneğin; Aybaşına birkaç gün kalmışsa memur maaşları (avans) adı altında önceden dağıtılıyor.
Buna bağlı olarak işçi ücretleri ve emekli maaşları da önceden dağıtılıyor. Türkiye’de tüm otoyollardan geçişler bayram süresince parasız yapılıyor. Aynı şekilde İstanbul köprülerinden geçişlerde de para alınmıyor. Belediyeler bayram süresince toplu taşımaları bedava yapıyor.
Bu arada belli yerlere giriş veya taşıma ücretleri alınmıyor.
Çalışılmayan günlerin ve erken yapılan ödemelerin maliyetlerini bir düşünün!... Çalışmaya ve üretmeye ihtiyacı olan bir ülke nadasa bırakılır gibi tatile çıkarılıyor. Gelişmiş ülkelerin hükümetleri böyle keyfilikler içerisinde olmuyor, belediyeleri halkın parasıyla hovardalık yapmıyor. Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde ya da dünyanın önemli bir metropol kentinde bu alaturkalıklar olmuyor. Asıl gelişimin, zihniyet değişimiyle sağlanacağının çok çarpıcı bir örneği!....