Bayram sonrası gündeminde “ekonomi” var mı?...
Bayramın getirdikleri, götürdükleri…
Uzun süre heyecan yaratan, iş dünyasını ikiye bölen, sonunda hükümetin “bonus”u olarak sunulan uzatmalı bayram tatili bitti.
Evet 10 gün gelip geçti…
Peki bu 10 gün ne getirdi ne götürdü? Bu sürenin kayıpları mı fazla yoksa getirileri mi diye kısaca bir bakmak gerekir.
- Önce çalışılmayan 10 günün yılın yaklaşık 40’da biri olduğunu unutmayalım.
Şöyle ki cumartesi pazarlar ile resmi ve dini bayramlar hariç çalışılan gün sayısı en fazla 250 gün olursa bu 10 gün de kırkta birini oluşturur.
- Demek ki yılın kırkta birini çalışmadan ve üretmeden geçirdik.
- Bu süre içerisinde özellikle sanayide hiçbir şey üretmedik. Sanayide otomobil, buzdolabı, çamaşır makinesi, demir, çelik, mamul ve yarı mamul eşya ve daha pek çok şeyin üretimini yapmadık.
- Dolayısıyla bu dönemin ihracatını da ıskaladık. Açıkçası ihracat da yapmadık.
- Devlet memurlarına idari tatil verildiği için güvenlik ve emniyet güçleri dışında tüm bürokrasi tatile girdi. Devlette hizmet de üretemedik.
Gümrüklerimizi, ekonomi birimlerimizi, sosyal güvenlik ve vergi ünitelerimizi çalıştıramadık.
- Bu 10 günlük tatil boyunca trafik canavarına yine yenik düştük. Sayısı 100’ü aşan ölüm, katlarına ulaşan yaralanma ve milyonlarca liraya varan mal kayıpları yaşadık. Tatilden her zaman olduğu gibi yine canavar yarattık.
- Köprü geçişlerini ve oto yolları bu süre boyunca bedava yaptık. İnsanların tatillere binlerce lira bulabildiği halde bu geçişlere birkaç on lira bulamayacağı kaygısıyla veya kolaycılığıyla geçişlerden para almadık. Kim kazandı, kim kaybetti? Vatandaş bir şey kazanmadı, ama devlet çok ciddi gelir kaybetti.
- Pek çok metropolde ve yerleşim yerinde şehir içi otobüs, tren, troleybüs, vapur seferlerini bedava yaptık, belediyelere belki yüz milyonlarca lira gelir kaybı yarattık.
- Emekli ve memur aylıklarını erken ödedik, bunun için Hazine olarak borçlandık ve ilave bir faiz ödemek durumunda kaldık.
- Tabii özel sektör de bunun gerisinde kalmadı, zorunlu olarak ay sonu gelmeden avans veya maaş ödemesi yaptı.
- Peki vatandaş ne yaptı? Diyeceksiniz erken bayram yaptı, “hayır”. Vatandaş erkenden aldığı paraları tatilde ve alış verişte harcadı.
- Sonunda eylül ayına şimdiden parasız girmiş oldu. Üstelik eylül ayının okul masrafları ve bazı yerlerdeki kışlık hazırlıkları üzerine yük olarak geldi.
Şimdi soruyorum: yukarıda sayılanlara bakarsak ve yazamadıklarımı da dikkate alırsak bayramın getirdiği mi fazla yoksa götürdüğü mü?...Turizmin yaşadığı veya yaşattığı geçici ve daha az getirili durumuna bakarak.
Sözün özü böyle bayram tatilleri faydadan çok zarar veriyor. Bir gün bunları anlasak, batının normlarını uygulasak, iş dünyasının temsilcilerinin isyanını yaşasak diyerek bu konuyu kapatalım.
Gelelim bayram sonrasının ortamına…
Siyaset mi ekonomi mi?...
Hemen hatırlatalım ki siyaset önümüzde ilk gündem maddesi olmaya devam edecek.
Şimdiden 2019 yılının üç seçiminin hazırlıkları başladı bile.
Cumhurbaşkanı çalışıyor, hiçbir siyasi, sosyal, politik, fırsatı ıskalamıyor.
Peki hükümet ve bakanlar çalışıyor mu? Üstelik çok yeni yapılan Bakanlar Kurulu revizyonuna rağmen…
Bürokrasinin önünde yol haritası, gönlünde heyecan var mı?...
Cumhurbaşkanı mayıs ayının son günlerinde AK Parti Kongresi'yle partisinin başına geçince ve sonrasında sürekli mesajlar veriyor.
Cumhurbaşkanı, mayıs ayının son günlerinde yani 212 gün öncesinden, 180 günlük eylem planı ile halkın karşısına çıkılacağını belirtiyor. 180 günlük süreyi 1 Temmuz'dan başlatıyor.
Aradan neredeyse 2.5 ay geçiyor, sadece 112 gün kalıyor ve hala bir ses seda yok. Bürokrasi koridorlarından edindiğimiz izlenim de böyle bir hareketin ve özellikle Cumhurbaşkanı'nın ortaya koyduğu heyecanın olmadığı yönünde.
Bu arada “metal yorgunluk” sloganı üzerine oturtulmuş AK Parti'deki değişim hareketi lokal sarsıntılarla devam ediyor. Büyük kongre yolunda adımlar atılıyor.
CHP’nin serap misali “adalet” arayışı devam ediyor.
MHP’de sadece lider düzeyinde söylemlere ilişkin tepkiler ve düzeltmeler yapılıyor.
HDP bilmecesinin bu kadar sessizliğe bürünmesi hayra alamet sayılmıyor.
Yeni parti ve yeni lider çalışmaları şimdilik P/R düzeyinde derinden sürdürülüyor.
Yeni Anayasa'ya uyum hazırlıklarının gündem oluşturacağı anlaşılıyor.
Kısacası çok ciddi bir siyaset gündemi ile karşı karşıyayız.
Bu durumda gerçekten 180 günlük eylem planı sanki karşılığını bulabilmiş değil.
Siyasetin ilk gündem konusu olmaya devam edeceği açık.
İster istemez ekonomi ile ilgili konuların gündemin ilk sırasına oturmayacağı anlaşılıyor. O zaman da “orta” ölçekli gelir, istihdam, enflasyon, ihracat tuzağında kalacağımız ve geçici ya da kısa erimli iyileşmelerle işi idare edeceğimiz endişesi ortaya çıkıyor.