Bayram ekonomisi...

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Ne de çabuk yılın ilk 8 ayını bitirdik diye düşündüm bir anda, bir de bakacağız ki senede bitivermiş. Yeni yıl, yeni heyecan, yeni umutlar edebiyatına yine başlayacağız. Ancak hemen önümüzde bir bayram var ve ekonomi açısından da pek çok etkiyi de içerisinde barındırıyor. 30 Ağustos Zafer Bayramı da içerisine dahil olunca, 10 gün tatil mi oldu, yoksa kısmi bir tatil mi konusu başta kafaları bir parça karıştırsa da, sonra her şey yerli yerini buldu. Kamu personelinin idari izinli sayılması, aslında özel sektöründe bankaların da çalışmaya devam edeceği anlamına geliyor. Yani tahsilatlar yapılır mı bilmem ama, kredi borcu olanların ödemelerini yapacağı muhakkak. Elbette vergiler, SGK borçları gibi tüm kamu ödemeleri de yine gerçekleştirilmek durumunda. Turizm sektörünün istediği oldu, bu 10 günlük birleştirmenin etkisi ile iç turizm de önemli bir hareketlilik sağlanır iken, diğer yandan reel sektörün ve üretimi durması ile ortaya çıkacak kaybın da ekonomi üzerindeki etkisini göz ardı etmemek gerekiyor. Günün sonunda ülkeye döviz girişi sağlayıcı bir etki var mı diye baktığımda, yabancı turist sayısının halen istenilen düzeyde olmadığını düşündüğümde ne yazık ki bu tatilin iç ekonomiyi hareketlendirme dışında pek de bir etkisi olmadığını düşünmek mümkün. Umuyorum bu uzun tatil ihracata olumsuz bir yansıma yaratmaz.

İhracat demişken, dövizin durumuna da bir göz atmakta yarar var. Örneğin kısa bir süre önceye kadar TL karşısında direnç gösteren doların hızlı bir inişe geçtiğini gözlemliyoruz. Özellikle Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in yapısal reformlara ağırlık verileceğine yönelik yaptığı açıklamalar, doları bir anda 3.50’nin altına düşürdü. Kurban Bayramı tatili ile Türkiye’deki yüksek faizden yararlanmak isteyen yabancı yatırımcılar burada önemli bir role sahipler.
Dövizdeki gerileme elbette ihracatçıyı mutsuz, ithalatçıyı ise mutlu edecek konumda; fakat ben bayram sonrası eski dengenin yeniden geleceğini düşündüğümü belirtmeden edemeyeceğim.

İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü verilerine göre ocak ayından itibaren ilk altı aylık dönemde İstanbul'a 207 ülkeden toplam 5 milyon 704 bin 702 bin turist gelirken, bunların yüzde 9.4'ünü Almanlar’ın oluşturmuş olması mutluluk verici. Aslında bir diğer veri de, yine aynı tarih aralığında Türkiye’de kurulan uluslararası sermayeli şirketlere yönelik. Burada da 6 bin 998 şirketle Almanya’nın birinci sırayı almış olması sevindirici. Diğer bir deyişle, her ne kadar siyasi bir gerginlik yaşanıyor olsa da Almanya ile ilişkilerimizin öneminin her zaman yüksek düzeyde olduğunu rahatça görebilmekteyiz. Bu dönemde kurulan toplam 55 bin 639 uluslararası sermayeli şirketin 22 bin 145'i AB ülkesi ortaklı iken, 19 bin 184'ü ise Yakındoğu ve Ortadoğu ülkesi ortaklı şirketlerden oluşmakta. İlk altı aylık dönemde Türkiye'ye yönelik uluslararası doğrudan yatırım tutarının bir önceki yıla göre yüzde 50 artış göstererek 2 milyar 736 milyon dolardan 4 milyar 108 milyon dolara yükselmiş olması da keyif verici bir gelişme. En büyük artışın olduğu sektör ise, gayrimenkul sektörü olup, buradaki yatırım tutarı önceki yıla göre yüzde 34’lük bir artışla 1 milyar 805 milyon dolardan 2 milyar 424 milyon dolara yükselmiş durumda.

Yazımı noktalarken değerli büyüğümüz vergi dünyasının yetiştirdiği en önemli isimlerden, Prof. Dr. Şükrü Kızılot’un aramızdan erken ayrılmasından duyduğum üzüntüyü belirtmeden edemeyeceğim. Bu tarz zor yetişen isimlerden daha çok istifade etmek hep arzumuz, ancak ilahi gücün karşısında elbette yapacak bir şeyimiz de yok, onun eserleri hepimize yol haritası olacaktır. Mutluluk, barış, sağlık ve huzurun bol olacağı bir bayram dilerken; tüm Müslüman aleminin Kurban Bayramı'nı, tüm ulusumuzun 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı şimdiden kutluyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sezon sonu, sezon başı 13 Aralık 2024
Devalüasyon olmadan olmaz 06 Aralık 2024
Sermaye göçü 29 Kasım 2024