‘Battık’ diyenin peşine düşüyorlar: 'Her yıl 3-4 milyar dolarlık para kaçıyor'
Son günlerin en fazla konuşulan konusu batık krediler ve yapılandırılan borçlar. Yılda 80 milyar lirayı bulan tahsili gecikmiş veya ödenmemiş krediler, bir de Türk ekonomisinin lokomotifi olan devlerin son bir kaç ayda yapılandırdığı 20 milyar dolara yaklaşan kredileri… Hal böyle olunca hem siyasette hem de sokakta “O kadar kazanç nereye gidiyor” tartışması başladı. İşte bu konuyu en iyi bilen kişilerden biri olan Özgün Hukuk Bürosu’nun kurucularından Av. Dr. Özgün Öztunç ile konuştum. Aynı zamanda üniversitelerde akademisyenlik yapan Öztunç, 1990’lı yılların sonunda TMSF tarafından el konulan batık Interbank’ın takip süreciyle sektöre adım atmış. Uzun zaman Garanti Bankası ve o dönemki sahibi Doğuş Grubu’nda çalışan Öztunç, ardından 2004 yılında 26 kişilik bir ekibin yer aldığı Özgün Hukuk Bürosu’nu kurmuş. Finans alanındaki deneyimini özellikle ödenmeyen veya tahsili edilemeyen uluslararası borçlar üzerine kuran Öztunç’un anlattıkları piyasada yaşananları da özetliyor.
Müvekkil ve borçlu isimleri ile olayda ismi geçen yöneticileri mesleki ilkeler gereği saklı tutan Öztunç’a göre, Türkiye’de borçluların alacaklılardan mal kaçırmak kastıyla ağırlıklı olarak son beş yıldır, ortalama her yıl 3-4 milyar dolarlık para çıkışı yaşanıyor.
Batık dedektifi gibi çalışıyorlar
Öztunç’un deyimiyle yurtdışına kaçırılan paranın miktarı Türk Lirası ile 15-20 milyar lirayı buluyor. Öztunç, yurtdışı alacaklarının tahsili konusundaki çalışmalarını dünyada özellikle 26 ülkede kurduğu yakın ilişki ve iletişim ağı sayesinde küresel bir düzeyde yürütüyor.
Bir anlamda çoğu vergi cenneti ülkelerde geniş bir ağı var. Bu ağı kullanış biçimi de tam bir ‘batık dedektifliği’ şeklinde. Öztunç’un verdiği bilgilere göre son yıllarda oldukça sık rastlandığı üzere, özellikle banka ve finans kuruluşlarına büyük borçları bulunan pek çok şirket ve şahıs, malvarlığından yurt dışında 3’üncü kişi veya şirketlere para çıkışı yapıyor, off shore merkezlerine bağlı şirketler kurarak yahut kurulu şirketler üzerinden bu coğrafyalara para çıkışı ve malvarlığı aktarımı gerçekleştiriyor, alacaklılardan mal kaçırma kastıyla muvazaalı malvarlığı aktarımları yapıyor. Bu durum, yurtdışı alacak takibini daha da önemli kılıyor. Bu anlamda, yurtdışında alacak takibindeki öncelikli iş; kapsamlı malvarlığı araştırması ile borçlunun hangi ülkede malvarlıklarının olduğunun tespit edilmesi (asset tracing). Bu işlemin ardından tespit edilen malvarlıklarına tedbir koydurmak sureti ile o ülkede yasal süreçlerin başlatılması . Daha sonra da Türkiye’de kesinleşen yargı kararları veya icra takiplerinin o ülkede tenfizinin sağlanması ile malvarlıkları üzerinde yapılan başkaca muvazalı tasarruflar var ise bunlar için iptal davalarının açılması, tüm bu yollar ile borçlunun malvarlığının bulunduğu ülkede icra edilebilir mahkeme kararları alınması...
‘Aldığı villayı, arabayı buluyoruz’
Bir bankanın 100 milyon dolara varan batığını araştırmak için bir ekip oluşturduklarını anlatan Öztunç’un, isimleri ve belgeleri gizleyerek aktardığı bir olay büyük bir araştırma örneği. Öztunç, “Sektörün çok yakından tanıdığı bir ismi araştırmaya başladık. Borçlarını ödeyemediği biliniyordu. Ancak araştırmalarımızda Londra’da kendisine milyonlarca sterlin değerinde bir villa aldığını belgeledik. Kullandığı lüks otomobili tespit ettik. Aslında siz parayı kaçırıp, bankalara, finans kurumlarına borçlarını ödemekten kaçtığınızı düşünüyosunuz ama gerçek şu ki dijital bir dönemde bundan kaçmanız mümkün değil” diyor.
Başka bir ünlü işadamını örnek veriyor ve sahibi olduğu firmanın vergi cenneti ülkelerdeki çatı firmalarının yapısını gösteriyor. Bir anlamda bizim Türk sandığımız şirketler aslında yabancı ülkelerden yönetiliyor. Öztunç’a Belçika, Lüksemburg, Hollanda’dan Türkiye’ye gelen yabancı fonları sorduğumda da “Aslında onların büyük bir kısmı yerli. Biz onları ‘bıyıklı yabancı’ olarak adlandırıyoruz. Daha az vergi vermek veya kaçırmak için şirketleri oradan alıyorlar. O yabancı yatırımcılar Türk şirketler tarafından yönetilir hale geliyor. Bir çoğu kendi firmasını alıyor” diye anlatıyor.
‘Dünyanın her yerinde 200 milyon $ tahsilat yaptık’
Özgün Hukuk’un şu anda 600 milyon dolarlık batağın peşinde olduğunu aktaran Öztunç, özetle şu bilgileri veriyor: “Yılda ortalama 100-150 milyon dolarlık çalışmayı yürütüyoruz. Şimdiye kadar Kanada, ABD, Arnavutluk, Kosova, Hollanda, Fransa, İngiltere, İran, Ürdün, British Virgin Island, Panama başta olmak üzere, dünyanın pek çok ülkesinde, Türkiye’nin önde gelen finans kurum ve kuruluşlarına, şirketlere ve şahıslara uluslararası alacak takibinde hukuki hizmet sağlayarak alacakların tahsilinde ve bu kapsamda, yaklaşık 200 milyon dolara yakın tahsilat gerçekleşmesinde etkin rol oynadık. Buz dağının üstünde aslında batıkların bir kısmı var ama altı oldukça vahim durumda. Bankalardan örnek vereyim. Varlık şirketlerine her yıl milyarlarca liralık borç sadece onlarca milyon liraya ihaleyle satılıyor. Bir örnek vermek gerekirse her 100 liranın 11 lirasına denk geliyor. Varlık şirketleri de 15-20 liraya bunu tahsil ediyor. Şimdi bankaya 100 lira borcu olan adam niye hepsini ödesin? Gidip varlık şirketlerine yüzde 15-20 arasındaki bedeli ödüyor. Bunu takip eden borçlular var. Hatta bazı hukuk şirketleri de bu tür dosyalarla ilgileniyor. Borcuna sadık olanlar ile olmayanların ayrışması lazım.”
Öztunç’un anlattıkları, isimleri gizleyerek gösterdiği dosyalar bir gerçeği daha gösteriyor.
Ne borçlu borçlarına sadık, ne alacaklı borçlarının peşini bırakmaya niyetli...
Bankalar parasını kaybetmek ide stemiyor ancak şirketler itibarını yitirmekle meşgul.
Ünlü yatırımcı Warren Buffett’ın söylediği gibi: “İtibar kazanmak 20 yıl alır; ama o itibarı silmek için beş dakika yeter. Bunu unutmazsanız, başka türlü davranırsınız...”