Batı, yeni dünya düzeni istiyorsa, hatalarından ders almalı
Alexander STUBB (Eski Finlandiya Başbakanı)
Ukrayna Savaşı’nın başlamasından 3 gün sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a “Lütfen bu çılgınlığı durdur. Çünkü onu (Rus lider Vladimir Putin) durdurabilecek tek kişi sensin” diye mesaj attım. Bir dakika içinde bana şu mesajla dönüş yaptı: “O derken kimden bahsediyorsun? (Ukrayna lideri Volodimir) Zelensky mi (ABD Başkanı Joe) Biden mı?” Bir daha denedim ama cevap yine benzer oldu. İşte o an liberal dünya düzeninin ciddi bir saldırı altında olduğunu anladım.
Tarihte bazı dönemler vardır - eski dünyaların yok olup, yenilerinin doğduğu - 2022 de onlardan biridir. Soğuk Savaş sonrası döneminin sonunu getiren bir sürü olay oldu: 11 Eylül saldırıları, Irak Savaşı, küresel bankacılık krizi ya da Rusya’nın Kırım’ı ilhakı… Ama 2022’deki Rusya’nın Ukrayna işgali başka bir şeydi: Dünyanın dört bir tarafındakilere “tarafını seç” denildi. Batı’da “Dünya, Ukrayna konusunda tek vücut oldu” gibi genel bir yanlış kanı var. Çünkü öyle değil.
Şimdi biri çıkıp, BM’nin 193 ülkesinin 140’ının Rusya’yı kınadığını hatırlatabilir. Ama çekimser kalan diğer 35 ülkenin dünya nüfusunun yarısını oluşturduğunu hatırlatırım. Daha da önemlisi, çoğunluğu Batılı olan sadece 40 ülke Rusya’ya yaptırımda bulundu. Asya’dan sadece iki ülke…
Afrika ve Latin Amerika’dan yok! Rusya, Batı’dan izole edilmiş olabilir ama gerisinden olmadı! Yeni dünya düzeni, “Global Batı,” “Global Doğu” ve “Global Güney”den oluşan üçgen tarafından belirlenecek.
Aralarında ABD ve AB’nin olduğu yaklaşık 50 ülkeden oluşan “Global Batı,” mevcut liberal düzeni korumak istiyor. Çin, Rusya, İran ve onları destekleyen 20 ülke, yani “Global Doğu,”liberal düzeni terk etmek ve egemenliği paylaşmaktan çok geleneksel devlet gücü ve işlemleriyle ilgili olan yeni kurallar ve kurumlar yaratmak istiyor.
“Global Güney” ise Hindistan, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Nijerya ve Brezilya’nın başını çektiği Asya, Afrika ve Latin Amerika’dan 125 ülkeden oluşuyor. Bu ülkelerin çoğu için Ukrayna’daki savaş hegemonyadan çok gıda güvenliği, enerji ve enflasyonla ilgili. “Global Güney” şimdilik taraf tutmak istemiyor.
“Global Batı” da yeni düzeni demokrasiler ve otokrasiler arasındaki bir savaş olarak çerçevelemekle yanılıyor. “Global Doğu” için bu, güç ve yönetilen bağımlılıklarla ilgilidir. “Global Güney” için bu, temsilcilik, temsil ve ekonomik büyüme ve gelişme ile ilgili.
Eğer “Global Batı” liberal bir dünya düzeninin kalıntılarını sürdürmek istiyorsa, daha onurlu bir dış politika izlemeye başlamak zorunda kalacak. Bu çıkarlar uğruna değerleri feda etmek anlamına gelmez. Vaaz vermek ve ahlak dersi vermek yerine dinlemek ve ilgi çekmek anlamına gelir. Dünya bir kez daha bir seçimle karşı karşıya.
Savaşı bitirebilecek ve yeni bir işbirliği sistemi bulabilecek mi? Yoksa büyük güç rekabeti küresel ölçekte daha fazla tırmanmaya ve hatta çatışmaya mı yol açacak? Benim tahminim, çok sayıda bölgesel düzenin ve örtüşen ittifakların oluşumunu göreceğimiz yönünde.
Tek bir güç hakim olmayacak. Değerleri ve politik sistemleri farklı olsa da hepsinin, bazıları benzersiz, bazıları ortak olan sorunları çözmesi gerekiyor. Bu on yılın, yüzyılın geri kalanı için dünya düzenini çerçevelemesi muhtemeldir.
1919’da Milletler Cemiyeti beceriksizce kurulduğunda, 1945’te, BM kurulduğunda ve 1989’da, çoğumuz dünyanın geri kalanının sonunda başarılı bir toplumun üç temel taşını (liberal demokrasi, piyasa ekonomisi ve küreselleşmeye açıklık) kabul edeceğine inandık. Yanlış da doğru da veya ikisinin arasında bir yerde de olabiliriz. 1919’un hatalarından kaçınmalı, 1945’te kurulan güç dengesinden ders almalı ve 1989’un liberal düzenini evrensel olarak çekici kılmalıyız. *Bu yazı 11 Mayıs’ta Financial Times’ta yayımlandı.