Batı ekonomisi 10 yıl kaybetti bir 10 yıl daha kaybedebilir

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

 

Kitabında, batı dünyasının son 60 yıldır olağanüstü bir ekonomik performans sergilediğini söyleyen King, "Refah sürecinin bu kadar uzun sürmesi yüzünden, ekonomik büyüme normal bir durum olarak görülmeye başladı. Oysa sürekli yükselen yaşam standartları tarihi bir anormalliktir" diyor.

"Stephen King" dendiğinde aklınıza ilk gelen ABD'li korku ve gerilim yazarı olacaktır. Fakat bahsedeceğimiz Stephen King, HSBC'nin küresel baş ekonomisti.

Yazar King ile ekonomist King'in ortak tarafı, her ikisinin de kitap yazıyor olması ve kitaplarının insanları korkutması.

Stephen D. King'in ilk kitabının adı "Kontrolü Kaybetmek: Batı Refahına Karşı Yükselen Trendler" idi. Kitabın kapağında bir şehrin fırtınalı gecede çekilmiş fotoğrafı kullanıldı. Kitap, gerek kapak, gerek içerik açısından korku filminden farksızdı. 

King'in ikinci kitabının ismi "Para Dışarı Kaçtığında: Batı Refahının Sonu". Kitabın kapağı mavi; fakat içeriği insanları korkutmaya devam ediyor. 

Kitabında, batı dünyasının son 60 yıldır olağanüstü bir ekonomik performans sergilediğini söyleyen King, "Refah sürecinin bu kadar uzun sürmesi yüzünden, ekonomik büyüme normal bir durum olarak görülmeye başladı. Oysa sürekli yükselen yaşam standartları tarihi bir anormalliktir" diyor.

King, kitabında öncelikli olarak, gerçekçi olma çağrısında bulunuyor.

"Kendimize verdiğimiz sözler, ancak devam eden ekonomik büyüme sürecinde gerçekleşebilecek sözler" uyarısını yapan King, emeklilik, sağlık ve sosyal güvenlik gibi beklentilerin, yarının kaynaklarının çok üzerinde kalabileceğine dikkat çekiyor.

HSBC baş ekonomisti King, batı ekonomilerine yönelik duyduğu endişeleri ve beklentileri The New York Times'ın ekonomi blogu economix'de dile getirmiş:

- Batı dünyasında altın çağı yaşadık. Bugün bu altın çağının bir kerelik kazançlardan sağlandığı ve bir daha tekrar edilemeyeceği yönünde endişeliyim. Önce OECD, sonra da doğu ve batı ülkeleri arasında ticaretin serbestleşmesi, dünya genelindeki kaynak paylaşımında bir kereye mahsus verimlilik sağladı. Kadınlar iş dünyasına girdiler. Eğitim düzeyi yükseldi. ABD'de tüketici kredisi oranı, gelirin yüzde 40'ından, yüzde 140'ına çıktı. Fakat büyüme oranı, finansal kriz öncesinde gerilemeye başlamıştı.

- Ekonomistler her zaman ekonomik büyümenin geleceğini söylerler; ama kaynak gösteremezler. Kitabımda, taahhüt edilenlerle, mevcut büyüme hızı arasında fark olduğunu söylüyorum. Finansal umutlar ve ekonomik gerçekler arasında uçurum oluştu.  Bu farkı kapatmak çok zor olacak. Kitabımın başlığı "Batı refahının sonu". Ama bu başlık bugünden daha kötü olacağımız anlamına gelmiyor; beklentilerimizin kolay kolay gerçekleşemeyeceği anlamına geliyor. 

- Bazı kötümserler gibi teknoloji hikayesinin sonunun geldiğini düşünmüyorum.Teknoloji gelişmeye devam edecek ve yaşam standartları yükselecek. Sorun, standartların bizim beklediğimiz hızda yükselmeyecek olması. Bir diğer sorun da, eski büyüme oranlarına bakarak kendimize bazı sözler vermiş olmamız. Eğer mevcut büyüme oranları, beklenen büyüme oranlarının altında kalırsa, bu sözleri tutmak mümkün olmayacak. 

- Yeniden bir canlanma olacağını beklemek son derece kolay ve doğal aslında. İnsanlar, Japonya ekonomisinde olduğu gibi, kayıp bir on yıl riskinden bahsediyorlar. Son on yıla dönük rakamlara bakacak olursanız, zaten bu kayıp yaşanmış durumda. Gerçeklerden uzaklaştık. En büyük risk ise yeni bir kayıp on yıla daha girebilecek olmamız. İnsanlar büyümenin daha hızlı olabileceğini öngörüyorlar. Bu öngörülebilir. Fakat ya bu öngörü yanlışsa, o zaman ne olur?

- Çin ve Hindistan'ın yükselişi küresel büyümeye önemli faydalar sağladı; fakat bu fayda beklenen düzeyde olmadı. Eğer bundan ön yıl önce, Çin ve Hindistan'ın ne kadar güçlü olacağını bilseydik, batı dünyasına yönelik beklentilerimizi yenilerdik. Güney Kore'yi ele alalım. Mal ve hizmet tüketimindeki büyük değişim, kişi başına düşen yıllık gelir oranının 15 bin dolara ulaşmasının ardından yaşandı. Dolayısıyla ABD ve Avrupa, ancak 10-20 yıl içinde Çin ve Hindistan gibi ülkelerle gerçek anlamda rekabet etmeye başlayacaktır.

-  Kayıp bir on yıl daha yaşamamamız da mümkün. Şist gazı ABD için gerçek bir dönüşüm sağlayabilir. Ticaret hacimleri beklentinin üzerinde bir hızla  artabilir. Doğu Avrupa rekabetçilik açısından güç kazanabilir. Bunların hepsi mümkün; fakat benim gördüğüm asıl sorun şu: Ekonomik ve siyasi otoritelerin açıklamalarına baktığımızda, sadece bunların mümkün olduğunu söylemiyorlar; tüm bunların gerçekleşmekte olduğunu dile getiriyorlar. Bu üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar