Baskı meraklılarının bilgisine…

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Ekonomimizin performansı iyi değil. Yüzde 3 civarında gelecek bir 2014 büyümesi herkesi sevindirecek. Oysa son 50 yılda ortalama büyüme oranımız yüzde 4.8 olmuş ve ancak böylelikle zengin ülkelerle aramızdaki büyük kişi başı gelir farklılığının değişmeden kalmasını sağlayabilmiştik. Yılın ilk yarısında bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla yüzde 3.3 oranında büyüdük. Bu oranın, yılın ikinci yarısında yükselmediğine hatta düşmüş olabileceğine dair emareler var. Dolayısıyla, yüzde 3’ün altında bile kalabilir 2014 büyüme oranımız.

İlk gösterge geçen hafta yayınlanan kapasite kullanım oranı. Bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla kapasite kullanım oranındaki değişim ile yine bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla sanayi üretiminin değişimi arasında aynı yönlü ve güçlü bir ilişki var. Şimdilik elimizde ağustos ayına ait sanayi üretim verisi var. Eylül ayı rakamlarını pazartesi günü öğreneceğiz. Oysa ekim ayının kapasite kullanım oranını biliyoruz. Grafik 1’de her iki göstergenin 2010’un başından bu yana hareketleri gösteriliyor. Üç nokta dikkat çekici: Birincisi, iki gösterge birlikte hareket ediyorlar. İkincisi, kapasite kullanım oranındaki artış bir süredir yokuş aşağıya gidiyor. Üçüncüsü, bu yılın ortalarından itibaren, bir yıl öncesine kıyasla daha düşük bir kapasite kullanım oranı var. 

Büyümede işlerin iyi gitmediğine dair ikinci gösterge ise altın ve enerji dışı ithalatımızın yaklaşık bir yıl öncesindeki düzeyinde seyrediyor olması. Geçen yıl böyle değildi; ilk dokuz ayda bir yıl öncesine kıyasla yüzde 6.8 yükselmişti. Oysa bu yıl yüzde 0.2 oranında azaldı. Ayrıca, üçer aylık dönemler itibariyle incelendiğinde de görüntü değişmiyor. Tüm çeyreklerde bir yıl öncesine kıyasla benzer bir hareket var.

Bu ikisi kadar güçlü olmasa da, büyüme oranımızın düşük düzeyde gerçekleşeceğine dair başka göstergeler de mevcut. Altın dışı ihracatımız, geçen yıla kıyasla artış gösteriyor. Ancak ilk dokuz aydaki artış oranı, geçen yıl gerçekleşen artış oranından daha az. Ayrıca, bu yılın üçüncü çeyreğindeki yıllık ihracat artışımız, ilk iki çeyrekte gerçekleşenin belirgin biçimde altında. Kaldı ki en önemli ihracat pazarımız olan Avrupa’da büyüme açısından işler iyi gitmiyor. İkinci büyük pazarımız olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’nde ise durum malum.

Son gösterge ise kredi piyasasına ilişkin. Döviz kuru etkisinden arındırılmış toplam kredi artış oranı ekonomi yönetiminin arzuladığı düzey olan yüzde 15’e çok yakın bir düzeyde salınıyor. Oysa 2013’te kredi artış oranı yüzde 25 düzeyinde gerçekleşmişti. Farklı bir ifadeyle, kredi arzındaki artış geçen yıl gerçekleşen düzeyin altında. Bu da büyüme oranını aşağıya çeken bir unsur.

Kıssadan hisse şu: Döviz kurunda yukarıya doğru keskin bir hareket olmadığı sürece, Merkez Bankası üzerindeki “faiz indir” baskısı giderek artacaktır. Ben olsam yüzümü sadece Merkez Bankası’na değil, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na da döndürürdüm. Hatta daha fazla ona odaklanırdım. Öyle ya, sonuçta enflasyon ve vergilerden arındırılmış getiri oranları (faizler) hala tüketimi teşvik edici düzeyde. Ama kredi artış oranı hem 2013ün hem de o şaşalı büyüme oranlarının gerçekleştiği yılların oldukça altında.

Yanlış anlaşılmasın: Ne faizin indirilmesini öneriyorum ne de kredi artış oranının yükselmesine yol açacak kararların alınmasını. Mesleğime ve akademik unvanıma saygım var çünkü. Ama aynı zamanda adil de olmak gerekiyor: Merkez Bankası’na bu kadar baskı yapılıyorsa, neden en az onun kadar ‘baskıyı hak eden’ Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na baskı yapılmıyor diye düşünmeden edemiyor insan. Baskı meraklılarının bilgisine arz olunur…
ozatay.png

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018