Başka ülkelerde olanlardan bize ne!
Biz kendi dertlerimizle ilgilenirken, Arjantin ve Venezuela’da seçimle iktidarlar değişti. Brezilya’da zorlu bir seçim sonucu az farkla iktidar olan Dilma Rouseff ’in durumu sallantıda. Araştırmalar seçmenin bir an önce Rouseff ’in görevden gitmesini arzuladığını gösteriyor. Fransa’da yerel seçimlerin ise aşırı sağ büyük başarı sağladı. Amerika’da ise gelecek yılın sonunda yapılacak başkanlık seçimi için şimdiden adaylar arasında sert mücadeleler devam ediyor. “Bu işleri bir düzene koyana kadar hudutlarımızı tüm Müslümanlara kapatalım” diyen Donald Trump’ın şöhreti memleketimizin en ücra köşesine yayıldı. Her şeyi birada özetleyecek olursak, uzun süredir popülizmin iktidarda olduğu yerlerde, popülist yönetimler iktidarı kaybediyorlar; popülizmden uzak duran iktidarların hüküm sürdüğü yerlerde popülizmin yükselişine şahit oluyoruz diyebiliriz.
Acaba, başka ülkelerde gördüğümüz bu gelişmelerin Türkiye ile ilgisi var mı? Popülizmin yükseldiği ülkelere bakacak olursanız, bir kısmı dünyadaki karışıklıkların kendisine terör olarak yansıdığı, istemediği göç dalgaları ile karşılaşan, içine sürüklendiği iktisadi sıkıntıları aşmakta zorlanan gelişmiş ülkeler. Diğerleri orta gelir grubunda, gelirlerinde hammadde veya tarımın azımsanmayacak payı olan, liberal olmayan demokrasiler. Gerek Venezuela’da gerek Arjantin’de seçmenin devirdiği iktidarlar uzun sürelerdir görevdeydi. İkisi de seçmeni tatmin etmek için ülkenin sahip olduğu iktisadi olanakları aşan sosyal programlar uyguluyorlardı. Arjantin, sosyal harcamalara para yetmeyince, emeklilik fonlarını devletleştirerek, onları harcamaya yönelmişti. Venezuela, içteki cömertçe harcamalar yetmiyormuş gibi, en önemli gelir kaynağı olan petrolün bir bölümünü politikalarını desteklediği dost ülkelere düşük fiyattan veya hibe olarak veriyordu. Her iki ülke de dış borçlarını ödemekte zorlanıyor, uluslararası alanda kredi bulamıyorlardı. İthalat aksıyor, piyasada bazı önemli ihtiyaç maddeleri dahil, birçok mal bulunmaz oluyordu. Bu sorunlar karşısında dış düşmanlardan yakınılıyor, bu yoldan kamuoyunun desteğinin korunmasına çalışılıyordu. Her iki ülkede de, devletle parti kaynaşmaya başlamış, devlet olanakları partinin desteğini arttırmak için kullanılır hale gelmişti. Muhalefet baskı altında tutuluyor, rahat çalışmasına olanak tanınmıyordu. Venezuela’da muhalif liderlerin muhtelif vesileler yaratılarak yargıya sevki de söz konusu oldu. Ancak bütün bu gelişmeler içinde muhalefet ortadan kaldırılamadı ve seçimler iktidarı desteklemek için baş vurulan boş bir merasime dönüştürülemedi. Sonuçta popülist iktidarlar elenebildi.
Tabii, bu anlattıklarım başka ülkelerde olanlar, bizim ülkemizle bir ilgisi yok. Biz birinci sınıf demokrasi ile yönetiliyoruz. İktidarlarımızın popülizmle bir ilgisi yok. Ben bu yazıyı dünyada neler oluyor haberimiz olsun diye kaleme aldım.