Başka güçlü muhalefet adayı bulunmuyor
CHP fırtınalı kurultayını bir önceki hafta sonu tamamladı. Gerçi pazartesi günü ikinci bir kurultay daha yapıldı ama kısa sürdü. Tüzük kurultayında partinin bir önceki lider kadrosu, parti üzerindeki egemenliğini yeniden tesis etmenin kapılarını açmak istiyordu. Kurultaya hakim olamayacaklarını anlayınca toplanmasını engellemek istediler. Bunu başarabilselerdi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti içindeki durumunun zayıf olduğunu gösterecekler, çekilmesini isteyeceklerdi. Ancak kurultay herhangi bir tereddüde yer bırakmayacak çoğunlukla toplandı. İmza cetvellerinde sahtekarlık yapıldığı iddiaları salondaki kalabalık karşısında pek inandırıcı gözükmedi.
Eski lider kadrosunun başarısızlığı, Kılıçdaroğlu yönetiminin partinin yönünü yeniden belirlemesini kolaylaştıracaktır. Değişim baskılarına uyum sağlamanın önemli bir yolunun lider yenilenmesi olduğunu kabul etmekte zorluk çeken, belki de geri dönebilme arzusu sönmemiş olan eski genel başkan, kurultaya katılmamakla siyasi kariyerine noktayı koymuş bulunmaktadır. Halbuki kurultaya katılarak partisinde herkesin saydığı büyükler arasına girebilirdi. Keza, eski genel sekreter de yakınlarının bile artık dinlemediği, siyasi ihtiraslarına gem vuramayan bir görünümle ayrıldı. CHP içindeki rekabet salt şahıslar arası değil, partinin Türk toplumu ve ekonomisinin ulaştığı noktada nasıl bir düşünceye yöneleceği, hangi politikaları benimseyeceği, hangi toplumsal tabana ulaşmaya çalışacağı konularını kapsıyor. Partinin bugüne kadar izlediği politikalarla dünyadaki diğer sosyal demokrat partilerin uğraştığı konular fazla benzerlik göstermemektedir. Parti iktisadi alanda yenik düşenlere devletçiliği önermiş, bireysel özgürlükler konusuna yoğun ilgi göstermemiş, ülkemizin daha zayıf olduğu dönemlerde geliştirdiği dış dünyaya kuşkuyla yaklaşma duygusundan kurtulamamıştır. Hükümetlerin iradesini kısıtlamayı tabii bulan bürokratik güçlere karşı kesin tutum almaktan kaçınmıştır. Türkiye’nin en zor sorunu konusunda tutumu belli değildir, eski yaklaşımları benimsediği, farklı bir şey söylemediği izlenimi yaygındır. Partinin seçmen katında etkili olamadığı ise kamuoyu yoklamalarından anlaşılmaktadır.
Partinin güçlenmesi, ülkemizin şiddetle ihtiyacını hissettiği güçlü muhalefet işlevini yerine getirmek için yoğun bir çabaya girişmesi gerekmektedir. Bu çabanın ilk adımı günümüzün Türkiyesi’nin htiyaçlarına demokrasi ve sosyal piyasa ekonomisini gözeterek cevap verecek bir programın oluşturulmasıdır. anlaşıldığı kadarıyla uzun süredir devam eden böyle bir çalışma sonuçlanmak üzeredir. Çabanın ikinci adımı ise, partinin kadrolarının yenileşmesinin daha ileri bir aşamaya götürülmesidir. Parti yönetim katlarına daha fazla kadın ve gencin girmesi, yıllardır yönetimde olmakla birlikte hangi başarıya imza attıkları açıklığa kavuşmamış kadroların artık istirahat etmelerinin sağlanması zorunludur.
Birlik ve beraberilği korumak gerekçesiyle kadro yenilenmesinden kaçınılması, parti içi geçimsizliklerin süregelmesine zemin oluşturacaktır ki bu durum partinin seçmen katında zayıflaması ile sonuçlanmaktadır. Programın açıklanmasından sonra yeni kadroların programı tartışmaları, özümsemeleri gerçekleştirilebilirse, teşkilatın enerji kazanması, parti-toplum iletişimini güçlendirmeleri söz konusu olabilecektir.
CHP’nin yolu uzundur. Ülkede demokrasinin işlerliği için güçlü muhalefete ihtiyacı vardır. Bu işlevi üstlenebilecek CHP’den başka bir parti de bulunmamaktadır.