Başka 17 Ağustos’lar yaşamayalım
17 Ağustos 1999 yılında tüm Marmara Bölgesi’nde etkisini hissettiren 45 saniyelik 7.4 şiddetindeki depremde; resmi kayıtlara göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken 500 binin üzerinde kişi de evsiz kaldı. Asrın felaketi olarak nitelendirilen Marmara Depremi’nin üzerinden tam 19 yıl geçti.
Depremin merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük İlçesi’ydi.
6 bin kişinin deprem şehidi olması ve 12 bin 500 civarındaki binanın bir çoğunun tamamen yıkılmasıyla adeta bir hayalet şehri andıran Gölcük’te, kalplere gömüldüğü söylenen manevi yaralar ne yazık ki tazeliğini koruyor. Maddi yaralar ise sarılmış durumda. Bugün gelinen aşamada Gölcük’ün bütün ağır hasarlı binaları yıkıldı. Orta hasarlı binalar kısmen de olsa hala var. Fakat önümüzdeki günlerde onlar içinde gerekli işlemler uygulanacak.
Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş,19 yıl önce o gün yaşanan deprem felaketinin tahayyül bile edilemeyecek boyutta olduğunu söylüyor. Ellibeş, ”Deprem 45 saniye sürdü ve yerin altından gelen o sarsıntı her yönden bizi salladı. 45 saniye süren bir sarsıntı sonucunda takriben 12 bin 500 civarında binamız bir kısmı tamamen hemen olay anında, bir kısmı da daha sonrasında ağır hasar alarak yıkıldı. Bunun sonucunda da 6 bin civarında insanımız deprem şehidi oldu. Deprem sonrasına baktığımızda alt ve üstyapısı ile tamamen yıkılmış ve bir daha ayağa kalkacağına şüpheyle bakılan bir kent haline gelmiştik. Kolay bir süreç değildi ama çok şükür o günden başlayarak halkımız ile el ele, kol kola, gönül gönüle birliktelik içerisinde yeniden yapılanma sürecini başlattık” diyor.
Gölcük halkının böylesi bir felakete rağmen sabır ve azimle çalıştığını söyleyen Başkan Ellibeş, deprem enkazı altından bugün günlük yaşamın aksamadan devam ettiği, ciddi bir sıkıntısı olmayan bir Gölcük’ün ortaya çıktığını da vurguluyor.
Başkan Ellibeş’e göre şu anda Gölcük’ün en öncelikli sorunu ‘kentsel dönüşüm’. Belediye tarafından depremden önce var olan mevcut bina stokları yıkılarak, yeni deprem yönetmeliğine uygun binaların yapılması konusunda çalışmalar yürütülüyor. 3 riskli alanda ve 2 rezerv alanda kentsel dönüşüm başlamış durumda. Şu anki imar planı 3 ve 3.5 kat olarak veriliyor. Ama Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin almış olduğu bir meclis kararı doğrultusunda istisnai olarak ada bazında yapılan inşaat yapımlarında ve mevcut eski binaların yıkılması koşuluyla ilave kat izni verilebiliyor.
Felaketlerin maddi zararlarını halletmek işin kolay tarafı. Yıkılan bir binanın yerine yenisini kısa sürede inşa edebilirsiniz. Ancak yitip giden bir can bir daha gelmiyor ne yazık ki. Her 17 Ağustos’ta düzenlenen törenler ile deprem şehitlerimizi anıyoruz, bir daha böylesi felaketlerin yaşanmaması için temennilerde bulunuyoruz. Bu yapılanlar ile depremde yakınlarını kaybetmiş ve yüreği hala yanan insanlarımızın gönüllerine belki biraz su serpiyoruz.
Asıl odaklanmamız gereken mevzu, bundan sonra başka felaketler yaşanmaması için gerekli adımları atmak olmalı. İstanbul’da büyük bir depremin meydana geleceği yıllardır konuşuluyor. Geçtiğimiz günlerde de İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından "İstanbul’un Afetlere Hazırlık Çalışmaları Çalıştayı" düzenlendi. Çalıştayda konuşma yapan Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Başkanı Jeolog Prof. Dr. Şükrü Ersoy’un konuşmasını aynen aktarıyorum: "Yabancı ve yerli yer bilimcilerinin ortak fikri; gelecekte Marmara Denizi içerisinde 7’den büyük bir deprem olabileceği. Beraberinde yıkıcı bir tsunami dalgası oluşabilir. En kötü senaryoya göre deprem büyüklüğü 7.7’ye bile varabilir."
İnşaat sektörü temsilcileri, bürokrasi, yerel yönetimler, STK’lar, medya ve aslında herkes her birey mesuliyet sahibi. Doğru zemin üzerine, gerekli kuruluşlarca denetimi yapılmış, depreme dayanıklı binalar inşa ederek, can kayıplarının önüne geçebilmeliyiz. Konuyu kadercilik ile izah etmek yerine rasyonellikle halledebilmek gerekiyor. Bu vesileyle depremde yaşamını yitirmiş şehitlerimize rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum. Başka 17 Ağustos’lar yaşamayalım.