BASF'dan sürdürülebilirliği somutlaştıran "kimya"

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]


Sürdürülebilirlik, gelişmekte olan ekonomilerin iş ortamı için hala telaffuz edilmesi ve anlaşılması zor bir kelime. Bu konuda farkındalığın artması için büyük markalara önemli sorumluluklar düşüyor.

Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından bu sene beşincisi düzenlenen Yeşil İş Konferansı'nın önemli konuklarından biri, BASF Beslenme ve Sağlık - Uygulamalı Sürdürülebilirlik Direktörü Kristina Graper idi. Sorularımızı yanıtlayan Graper, aslında sürdürülebilirliğin "kimyasını" anlattı.

BASF'nin hedefi, sürdürülebilir bir gelecek için kimya sunmak.  Graper, kimyaya dayanan yeniliklerin özellikle üç alanda önemli bir role sahip olacağını söylüyor. Bunlar, kaynaklar, çevre ve iklim; gıda ve beslenme; ve yaşam kalitesi.

"Artan enerji talebi, dünyanın en fazla baskı uygulayan zorluklarından bir tanesi olarak yerini koruyor. Ayrıca, temiz suya erişim ve kaynakların etkin kullanımı da giderek daha önemli bir hal alıyor. Artan dünya nüfusu, bu artışa bağlı olarak daha fazla gıdaya ihtiyaç duyuyor" diyen Graper, nüfus artışı ve küreselleşmenin daha başka zorlukları da beraberinde getirdiğine dikkat çekiyor:

"İstekler bölgeden bölgeye ve farklı sosyal gruplar arasında büyük bir farklılık gösterse de, ortak bir amaç var: İnsanlar kendi yaşam kalitelerini iyileştirmek istiyorlar. Bu nedenle, sadece 'daha fazla gıda' yeterli olmadığı gibi, beslenme kalitesini de iyileştirmek gerekiyor. Sürdürülebilirlik ve inovasyon önemli itici güçler olacak. Bu nedenle sürdürülebilirlik, BASF'nin 'Sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratıyoruz' stratejisinin merkezinde yer alıyor."

BASF, Birleşik Milletler'in tanımlarına dayanan ortak bir sürdürülebilirlik anlayışı tanımlamış. Bu tanım şöyle: "İnsanlar dünyanın oluşturduğundan daha fazlasını tüketiyor. Daha sürdürülebilir bir gelecek sağlanabilmesi ve mevcut olan en iyi kaynakların bulunulabilmesi için ekonomik, çevresel ve sosyal ihtiyaçların dengelenmesi esastır."
Şirket bu doğrultuda, sürdürülebilir gelişmenin ekonomi, çevre ve toplum olmak üzere üç boyutunu içeren kriterler belirlemiş. Bu kriterler, sürdürülebilirliğe ilişkin yönetim kararlarını, stratejileri ve araştırma faaliyetlerini incelemek ve gerektiğinde bunları değiştirmek için kullanılabiliyor.

Rekabetçiliği belirliyor

Graper, "Sürdürülebilirlik, rekabetçiliğin belirlenmesinde önemli bir faktör. Bu durum, özellikle markaların son derece görünür olmasından hareketle sektörü yönlendirmek ve değişimi desteklemek üzere çok fazla güce sahip. Bu koşullar, markalar için geçerli. Tüketicilerin sürdürülebilir gelişmeye yönelik endişelerinin ve beklentilerinin belirlenmesi, markaların 'sürdürülebilir markalar' haline gelmesine yardımcı oluyor" derken, bu sürecin sadece kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle değil, geleceğimiz için daha iyi olan, daha sürdürülebilir ürünlerin oluşturulmasıyla ilgili olduğunu ekliyor.

"Biz sürdürülebilirliği sürekli iyileştirme süreci olarak görüyoruz. Bu sürecin somut olması gerekiyor, çünkü sadece bilimsel kanıtlar sürdürülebilirlik mesajlarının güvenilir ve ikna edici olmasını sağlıyor" yorumlarında bulunan Graper, şu bilgileri veriyor: "Ürünler kendiliğinden sürdürülebilir olamaz. Ya aynı özelliklere sahip ürünlerle karşılaştırıldıklarında ya da belirli bir süre incelendiklerinde daha sürdürülebilir olabilirler. Bu nedenle, sürdürülebilirliğin somut hale getirilmesi, çevresel, sosyal ve ekonomik etkilere ilişkin son derece spesifik olmayı gerektirdiği için önemli zorluklardan biri olarak gözükebilir. Ancak aynı zamanda markalar için bir ticari fırsattır. Bu somutluğu yaratabilmek için, spesifik bir ürüne ilişkin kaynakların kullanımından, üretim süreçlerine, tüketime ve nihai olarak atılmasına kadar tüm yaşam döngüsüne bakmak gerekiyor."

Sürdürülebilirliği ölçmek

BASF tarafından geliştirilen Uygulamalı Sürdürülebilirlik (SET) Programı, beslenme ve sağlık endüstrilerinde faaliyet gösteren şirketlere yönelik. Graper, bu programa yönelik şu bilgileri veriyor: "2012 yılında Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika ve Asya'da beslenme ve gıda endüstrisinde faaliyet gösteren toplam 14 müşterimize SET ile danışmanlık sağladık. Programımız, tüketici ürünlerine yönelik sürdürülebilirlik analizleri ve stratejileri uygularken, ürünlerdeki sürdürülebilirliği ölçülebilir kılıyor. Müşterilerimizle birlikte sürdürülebilir gelişme ve iyileştirme fırsatları konusunda pazarla ilgili konu başlıklarını belirliyoruz. Bu yaklaşım, müşterilerimizin sürdürülebilir gelişmeye daha fazla katkıda bulunan ürünlerle rekabette öne geçmelerine yardımcı oluyor. Örneğin, Avrupa'daki en büyük et pazarlamacılarından birisi olan müşterimiz Westfleisch ile 2012 yılında dana ve sığır ürünlerinin karbon ayak izlerini analiz ettik ve tüm değer zinciri içerisinde sürdürülebilirliğin iyileştirilmesine yardımcı olduk."

Her alanda olduğu gibi sürdürülebilirliğin de ölçülmesi gerekiyor. Böylece hem mesaj tüketiciye gidiyor; hem de markalar için sürdürülebilirlik kavramı somutlaşmış oluyor. Graper'in de dediği gibi: "Sürdürülebilirliği somut bir hale getirmemiz gerekiyor. Ancak bu şekilde tüketiciler, müşteriler, satıcılar, üreticiler ve çalışanlar için daha ulaşılabilir bir hale gelebilir. Herkesin sürdürülebilir gelişmeye nasıl katkıda bulunabileceğini ve bilimsel kanıta dayanarak bunun ne anlama geldiğini anlaması gerekiyor. Sürdürülebilirlik açısından pazar ihtiyaçlarını anlamamız ve konuyu buna göre ele almamız gerekiyor. Aynı zamanda, sürdürülebilir gelişme için çalışanların ve değer zinciri ortaklarının da birlikte hareket etmesini sağlamalıyız, çünkü sürdürülebilir gelişme herkes için önem taşıyor.

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar