Başçı’nın değerli yalnızlığı
Geçen haftaki yazımda, mayıstan itibaren başlayan iç-dış gelişmelerin TCMB’nin dengesini bozduğunu belirtmiştim. 2012’de ve 2013’ün ilk çeyreğinde çok rahat biçimde kur ve faiz yorumu yapan Başkan Başçı’nın, son dönemde biraz geri çekilmek zorunda kaldığını da eklemiştim. Başkan’ın dünkü açıklamalarını gördükten sonra geri adım atıyorum. Geçen sene bile, Başçı’nın böylesine iddialı ifadeler kullandığını görmemiştik. Açıklamaları takip ederken bir an için, ‘‘Fed tahvil alımlarında azaltım kararını ertelediğini açıkladı da, benim haberim mi yok?’’ düşüncesine bile kapıldım. Görünen o ki, kur ve faizdeki artış Başçı’nın öz güvenini zirveye çıkarmış.
Brezilya Merkez Bankası’nın toplam 375 milyar dolarlık bir rezervi var. Banka, geçtiğimiz günlerde 60 milyar dolarlık bir müdahale paketi açıkladı. Buna rağmen, Brezilya Merkez Bankası Başkanı bu kadar kendinden emin konuşmuyor. Kaldı ki, Brezilya Merkez Bankası’nın bugün bir 50 baz puanlık faiz artırımına daha gitmesi bekleniyor. Bu artışla faiz yüzde 9 olacak. Gelişen ülkelerin merkez bankaları faiz artırımlarına, kur müdahalelerine devam ederken, Başçı’nın ‘‘Faiz artışı beklemeyin. İstediğimiz zaman doları düşürürüz.’’ şeklindeki sözleri, deyim yerindeyse piyasaları dağıttı. USD/TL 2.0350 seviyesine kadar yükseldi. BİST 100 Endeksi 67.000’e düştü. Faizler zaten çift haneli seviyelerde bulunuyor.
Volatilitenin(oynaklığın) yüksek olduğu bu tarz ortamlarda, dış finansman ihtiyacı yüksek olan ülkeler ayrı bir kategoride değerlendiriliyor. Bu analiz yapılırken, döviz açığı olan ülkenin rezerv durumu da önem kazanıyor. Başçı da merkez bankasının rezervlerine vurgu yaptı. Kullanılabilir döviz rezervinin 40 milyar dolar civarında olduğunu söyledi. Rezervleri yıpratmadan, başka kanalları da kullanabilirsiniz. Tabii bu durum, piyasa tarafından kontrolün kaybedildiği gibi de algılanabilir. Hiç kimse merkez bankasına, ‘’Cephaneniz yetmez’’ demiyor. Ancak bugüne kadar harcanan rezerve rağmen, kur stabilize olmadı. Rezerv azaldıkça tedirginlik daha da artabilir. Kur ve faiz, daha üst platolarda yer bulabilir. Borsa endeksindeki düşüş trendi devam edebilir. Fonlar gelişen ülkelerin piyasalarından zaten kaçıyorlar. Üstüne üstlük, Türkiye için jeopolitik ve politik riskler de yabancıların senaryo analizlerinde yer buluyor.
Başçı yapılan eleştirileri kişiselleştiriyor. Faiz koridoru uygulamasını en başından beri ‘‘kafa karıştırıcı’’ olarak nitelendirenlerin, yaşanan satış dalgasını fırsat bilip merkez bankasının üzerine gittiğini düşünüyor. Yeri gelmişken, faiz koridoru politikasını başından beri desteklediğimizi de hatırlatalım. Yaşananların, Türkiye piyasalarına özgü olmadığı biliniyor. Küresel piyasalardaki konjonktür böyle. Dış borç stoku ve cari açık yüksekse, sermaye çıkışı oluyor. Piyasaları germenin bir faydası olmaz. Başçı ve PPK üyeleri empati kurabilirler. Büyük fonları yönetiyor olsalar; siyasilerin, para politikasını yöneten kurumun başkanının açıklamalarını gördükten sonra ne yaparlar, Türkiye’ye yönelik yatırımlarını artırırlar mı, yoksa geri çekilip beklerler mi?
Üst düzey bir bürokrat, mevcut dış politikamız için ‘‘değerli yalnızlık’’ benzetmesini yapmıştı. Bu ruh hali, TCMB Başkanı’na da sirayet etmiş. Biz işimizi yaparız gerisi bizi ilgilendirmez deme lüksümüz ne yazık ki yok. Başçı ‘‘Faizi artırmayız. Kur hareketleri geçici.’’ diyerek risk almıştır. Fed belirsizliğinden sonra bir de ABD’deki borç tavanı sorunu fiyatlara girerse, işler daha da zorlaşabilir.