Başçı 'ya göre ekonomide U dönüşü başladı...

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

erdem_basss.jpg

 

TEBRİKLERİ SONRA KABUL EDERİZ ÖNCE ENFLASYONU YÜZDE 5 'E İNDİRELİM

Bildiğiniz gibi, Erdem Başçı, The Banker dergisi tarafından dünyanın en iyi merkez bankası başkanı seçildi. Başçı, mütevazi bir şekilde, "Onu çok ön plana çıkarmamak lazım. Daha ziyade merkez
bankacılarının takip ettiği bir dergi. Merkez bankacıları arasında biraraya gelindiğinde bir espri konusu olur" diyor ve ekliyor: "Biz daha ziyade, enflasyonu yüzde 5'e indirdik mi, indirecek miyiz, ne zaman indireceğiz, oraya odaklanırsak daha sonra tebrikleri kabul ederiz. Enflasyon yüzde 5 olsun, bizim tebriği kendi vatandaşımızdan kabul etmemiz gerekir…"

OTOMOBİL İYİ GİDİYOR '

Başkan Erdem Başçı, bir süre önce gündeme gelen ekonomide gaz-fren tartışmalarına da değindi. "Merkez Bankası olarak şimdi öyle kuvvetli bir fren yapmıyoruz" diyen Başçı, "Temmuz 'da ‘ayağımızı frenden çekiyoruz ' dedik. Şu anda gerektiğinde ufak ufak dokunuyoruz. Ama frene kuvvetli bir şekilde basmıyoruz ve şu anda otomobil gayet iyi gidiyor" dedi. Başçı, "Kemerleri açacak mıyız" sorusuna ise gülümseyerek, "Karayolunda gidiyoruz şu an" diyerek yanıtladı

 

Türkiye 'nin veri seti en güçlü kurumu Merkez Bankası 'na göre, 2013 'ten itibaren dengeli bir büyümeye girdiğimizi herkes görecek...

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı...
Davos 'ta konuştuk...
Artunç Kocabalkan 'ın moderatörlüğünde düzenlenen İstanbul Finans Merkezi panellerinin hemen ardından...
IFC Rising Vision of 2023 'te...
Sonra Başçı, geçtiğimiz pazar günü Barcelo Eresin Topkapı 'da, genel başkanlığını Nedim Abi 'nin yaptığı İstanbul Suriçi Grubu Derneği 'nin toplantısında konuştu...
Her ikisinde de net ve önemli mesajlar verdi... Bugün sizlerle onların bir kısmını paylaşacağım...
  ***
Öncelikle şunu söyleyeyim: Başkan Başçı 'ya göre, ekonomide U dönüşü başladı...
Bir süre önce, "Kasım ayına dikkat edin, sanayi üretimi artacak" demişti...
Sanayi üretimi yüzde 11.3 arttı...
Şimdi "Aralıkta üretim artışı devam edecek mi?" diye sorduk...
Yanıtı şu oldu: "Bayramın kayması yüzünden inişli çıkışlı bir seyir izledik sanayi üretiminde. Bunun çok önemli bir kısmı gün etkisi. Bir haftada üç gün tatilse, pek çok sanayi işletmesi iki gün daha tatil verip birleştiriyor. Eğer, önceki yıl başka bir aydaysa tatiller, ciddi bir baz etkisiyle artı ya da eksi yönde dalgalanmalar oluyor. TÜİK 'in çalışması var. Gün etkisinden arındırarak baktığımızda,
son çeyrekteki büyüme trendi ılımlı diye nitelendirilebilir. Ama üçüncü çeyrekten biraz daha kuvvetli bir büyüme gelecek.
  ***
Ya Ocak ve sonrası? "İlk çeyrekte büyüme büyük ihtimalle daha kuvvetlenecek. Bazı öncü göstergeler de var. Tüketici güven endeksleri ve tüketici harcama eğilimi göstergeleri. Bir de bizim arkadaşların kartlı harcamalardan baktıkları bir endeks var. Tüketim harcamaları açısından... Orada hızlanma var..."
Peki harcamalardaki artış sağlıklı mı? "Bizce sağlıklı. Çünkü makas çok açılmıştı. İç talep çok çok kuvvetli artarken ihracat yurtdışındaki sebeplerle kuvvetli artamıyordu. Bu da dış dengede
bozulma olarak yansıyordu. Onun için büyük bir çaba harcayarak 2012 yılında dengelenmeyi büyük ölçüde başardık. İç talep daha yatay gitti, ihracat artmaya devam etti. Başlangıç olarak daha iyi bir noktadayız. Dolayısyla artık hem iç talep artabilir ılımlı bir şekilde, aynı zamanda ihracat da artabilir."
  ***
2013 'te büyüme ne olur? "Aslına bakarsanız, ihracatın büyümeye yaptığı katkı kadar, iç talep de katkı yaparsa, bu defa iki ayak üstünde bir büyüme sağlanacağı için çok rahatlıkla biz yüzde 4'ün aşılabileceğini de düşünüyoruz..."
Nasıl olacak bu? "Bunu Türkiye kendi iç dinamikleri ile gerçekleştirecek. Öyle batıda olduğu gibi bir mali teşvik ihtiyacı yok bizde. Kendi dinamiklerimiz zaten çok kuvvetli..."
O zaman ekonomide U dönüşü başladı diyebilir miyiz? "Elbette... Mesela, çok önemli istihdam artışı var. İş gücüne katılım da, istihdam da artıyor. Oraya hizmet sektöründen de katkı geleceği görülüyor. Bütün göstergeleri birleştirdiğiniz zaman, bahsettiğiniz dönüş son çeyrekte başladı..."
  ***
Peki ya kredi cephesi. Orada genişleme ne durumda? "2012'de kur etkisinden arındırdığınız zaman yüzde 18, arındırmadığınız zaman 15.9 civarında bir artış var...
Bu yıla da hızlı girildi. Kredilerde hızlanma sizde bir endişeye yol açıyor mu? "Bunu yönetebiliriz. O dönüşün görünmesi de aslında bir anlamda iyi. Yıl sonlarında bankalar kendilerini büyük göstermek için hem aktiflerini hem pasiflerini biraz büyütmeye çalışırlar. Ondan da arındırdığınızda yine oldukça kuvvetli." Bu yıl ne olur? "Yılın sonuna geldiğimizde büyük ihtimalle 15 'e daha yakın bir noktaya varacağız. Aslında, yüzde 15 gerçekten iyi bir kredi büyümesi...
Çünkü bazımız çok büyüdü. Baz bu kadar büyüyünce artık alışmamız lazım." Neden? "Çünkü normal bir yılda 5 enflasyon, 5 büyüme için koysanız, 5 puan da finansal derinleşme için koyuyorsunuz. Kredilerin GSYH'ya oranı bugünlerde her yıl iki puan artabiliyor. İki puanlık artış bizim trendle uyumlu. Tarihsel trendle uyumlu. Bizim gibi ülkelerin trendleriyle de uyumlu. Normal bir artış bu...
Ya ötesi? "Onun ötesine geçtiğiniz zaman, eğer az ötesine geçtiyse küçük adımlar, aşırı hızlandıysa o zaman büyük adımlarla sıkılaştırıcı yönde likidite politikasıyla bunu dengeleyebiliriz."
  ***
Likidite politikası şu anda nasıl çalışıyor? "Döviz likiditesi ayağında çalışabiliyoruz. Zorunlu karşılıkları artırdığımız zaman, ister yabancı para olsun, ister Türk Lirası olsun, aslında döviz likiditesini de beraber çekiyoruz. En son attığımız adıma dikkat ederseniz, 2.5-3 milyar dolar bir döviz likiditesini bizim rezervlere ekleme imkanımız oldu. O kadar kısım krediye dönüşmek yerine Merkez Bankası 'nın rezervlerini artırmış oluyor. Bu da bir yandan Türkiye'nin dayanıklılığını artırıyor. Rezervlerinin yeterliliği artık sorgulanmaz oluyor ya da daha az sorgulanır hale geliyor." Temel politika bu mu? "Bunu bir davranış biçimi olarak düşünebilirsiniz. Para bolken, kuvvetli sermaye akımları varken, mümkün olduğu kadar siz hazırlık yaparak rezevlerinizi güçlendiriyorsunuz. Zayıfladığı zamanda ters yönde hareket ediyorsunuz. Kullanmak gerekirse rezervlerinizi kullanıyorsunuz. Dengeleyici bir çalışma..."
Sermaye akımları bakımından ne işaretler var bu yıl? "Herşey olabilir. 2013 yılının nasıl bir yıl olacağını kimse önceden bilemez. Şu an başlangıç trendi çok kuvvetli bir sermaye akımı var.
Sadece Türkiye 'ye değil. Gelişmekte olan ülkelerin hepsine..."
Dinamiği nedir bunun? "Çok kuvvetli bir iten faktör var, o da küresel parasal genişleme. İlave olarak, faizlerin çok düşük olması...
O da parayı itiyor."
  ***
Özetle, Merkez Bankası, ekonomik büyümede "iyi bir noktaya geldik" diye düşünüyor. "Türkiye rahatlıkla büyüyebilir. Sırtında bir borç yükü yok ve bir miktar borcu artırma imkanı var..."
Başkan Erdem Başçı 'ya göre,"finansal istikrar" vurgusunu daha çok yapmalarının nedeni de bu. Türkiye 'nin büyüme dinamikleri zaten güçlü. "Eğer " diyor, "Enflasyonu düşük tutar, finansal
istikrara dikkat edersek, Türkiye gerçekten sürdürülebilir, daha hızlı büyüme hızlarına kavuşabilecek. Geçmiş dönemlerde olduğu gibi iniş çıkışlı büyümeden ziyade, daha dengeli, daha sürdürülebilir, daha öngörülebilir bir şekilde büyüyecek. 2013 'ten itibaren dengeli büyüme başladığında herkes gerçekten Türkiye 'nin büyüme ile ilgili hiçbir sıkıntısı olmadığını görecek..."
  ***
Başkan Başçı ile bu perspektifte "2023 hedefleri"ni yakalayıp yakalayamayacağımızı da konuştuk...
Hemen söyleyeyim: "Yüzde 5 reel büyüme hızı bizi o noktaya ulaştırır" diyor Merkez Bankası Başkanı...
Ve ekliyor: "2023 'te 25 bin dolar kişi başı milli geliri rahatlıkla geçeriz..."
Hiç şüphesiz...
Merkez Bankası, elindeki ‘veri seti ' bakımından Türkiye 'deki en güçlü kuruluş...
Yine de bilmem bana katılır mısınız ama bazı soru işaretleri var...
Güçlü soru işaretleri...
Birini geçen hafta sizlerle paylaşmıştım...
Kısmetse, o soruları ve Başkan Başçı 'nın perspektifini de önümüzdeki Editör 'den yazılarında sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sıcak para akımına karşı Türkiye 'ye ‘özel ' politika ve üç mekanizma...

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı 'ya "Gördüğünüz en önemli risk nedir?" diye sorduk. "Sermaye akımlarındaki oynaklık" diye yanıtladı…
Ve tabii hemen ekledik: Bu riske karşı hangi tedbirleri alıyor sunuz? İşte Başçı 'nın verdiği yanıt: "Sermaye girişleri kuvvetlendiği zaman, döviz kurları üzerine baskı yapıyor, Türk Lirası 'na değer kazanıdırıyor, kredilerde de haddinden fazla bir genişlemeye yol açabiliyor. Çıkış olduğu zaman da tam tersi oluyor. Türk Lirası değer kaybediyor, bu defa krediler de yavaşlıyor veya bazen eksiye bile dönebiliyor. Biz buna ‘ani duruş ' diyoruz iktisat literatüründe. Önce iyi hissediyorsunuz kendinizi, ama daha sonra ani bir çıkış olduğu zamanda çok kötü hissediyorsunuz.
Diyoruz ki, bunu yumuşatacak politikalar uygulayalım. Sermaye akımları kuvvetliyken, Türk Lirası o kadar çok değer kazanmasın. Yine değer kazanacak, kaçınılmaz bu belki ama o kadar çok kazanmasın. Peki hangi araçla yumuşatalım? Biz mesela Brezilya'nın kullandığı aracı kullanmıyoruz. Onlar sermaye kontrolleri ve vergiler yoluyla bunu engelleye çalışıyorlar. Çin de, ‘Çin Seddi ' örerek engellemeye çalışıyor.
Türkiye'de ise kısa vadeli faiz farklarını azaltalım dedik. Çünkü, ne kadar azaltabilirsek, parayı çeken faktör olarak görülen bu fark cazibesini biraz daha azaltacak. Fakat bunu yapınca, bir defa krediler patlamasın diye, anormal bir yükseliş olmasın diye, bu defa makro ihtiyati önlemler setini devreye sokuyoruz ki, krediler makul bir şekilde büyüsün. Dolayısıyla, hem kredilerdeki aşırı artışı yumuşatmaya, hem de döviz kurundaki aşırı değerlenmeyi yumuşatmaya çalışıyoruz. Tam tersi olduğu zaman da, yani ‘ani duruş ' durumlarında, bu politkaları tam ters çalıştırarak gidiyoruz. Bilakis Türk Lirası aşırı değer kaybetmesin, krediler de çökmesin…
Bunu yapabilmek için de bir yerde cephane biriktiriyor, ondan sonra onu kullanıyoruz, harcıyoruz. Bu dengeleyici politikayı tabii istikrar politikası ile yapabilirsiniz, yani politika araçlarını kullanarak yapabilirsiniz. Bir de otomatik dengeleyicileri kullanarak yapabilirsiniz. Biz dedik ki, yavaş yavaş otomatik dengeleyici mekanizmalar da kuralım. Onları kullanalım. Çok da fazla politika insiyatifine ihtiyaç kalmasın. Bununla ilgili üç tane mekanizma gerçekleştirdik…
Bunlardan bir tanesi, vadeye dayalı zorunlu karşılıklar. Kısa vadelerde yüksek, uzun vadeli yükümlülüklerde düşük zorunlu karşılılıklar...
İkincisi, kaldıraca dayalı zorunlu karşılıklar. Aşırı kaldıraç olursa yüksek zorunlu karşılık, normal kaldıraç olursa düşük zorunlu karşılık…
Sonuncusu da rezerv opsiyonları. Rezerv opsiyonu mekanizması. Orada da Türk Lirası zorunlu karşılık yerine döviz getirme opsiyonunu bankalara tanımak. Bunların üçünü birarada düşündüğünüz zaman, ortaya çıkan durum otomatik dengeleyici özelliği fazla olan bir noktaya getiriyor bizi. Artık bu noktada bizim hareketlerimizin, politika adımlarımızın çok büyük olmasına gerek kalmıyor.
Küçük politika adımlarıyla aynı sonuca ulaşabiliyoruz. Çünkü arkada destekleyen bir otomatik dengeleyici mekanizma var. Oynaklığı azaltıyor. Bu Türkiye'ye özel, yeni bir politika…"


Reytingçilerin önemi azalıyor... İlk resmi örnek Norveç Petrol Fonu…

Başkan Başçı 'ya ‘Bu yıl not artırımı bekliyor musunuz? ' diye sordum. "Gecikmiş olduğunu artık herkes biliyor" dedi, "Olması gerektiğini de…"
Arkasından ilginç bir gelişmeye dikkat çekti: "Fakat artık ondan ziyade farklı bir küresel trend var. Onu mutlaka takip etmek lazım. Kredi derecelendirme kuruluşları elbette önemli, ama onların
önemi kademeli bir şekilde azalıyor. Resmi yatırım fonları, yani ülke fonları da dahil olmak üzere bir davranış değişikliği gösteriyor. Eskiden sadece reytinglere bakarak yapılan yatırımlar şimdi ülkelerin gayri safi hasılaları ile orantılı olarak yapılmaya ve risk o şekilde dağıtılmaya başlandı. Şimdi, gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisinde bir ağırlık artışı var. Onun sonucunda da bütün gelişmekte olan ülkelere, sermaye akımları arttı. Bu reyting hikayesinden tamamen bağımsız bir trend.
İlk adımı Norveç Petrol Fonu attı. Çok büyük bir petrol fonu… Resmen açıkladılar: Biz artık, ülkelerin GSMH 'ları ile ortantılı yatırım porföyünü benchmark alacağız… Yani gösterge, ölçüt bu olacak. Farklılaşma yaparsak da, reytinglere bakmayacağız, kendi analizimizi kendimiz yapacağız.
Bunu da Norveç Merkez Bankası yönetiyor….
Onlar bu adımı attılar. Şimdi arkasından diğerleri geliyor yavaş yavaş. Bazıları açıklayarak, bazıları açıklamadan bu tür bir sisteme geçiyorlar. Öyle olunca da gelişmekte olan ülkelere yatırım artıyor. Sadece küresel parasal genişleme değil, bir de böyle bir rağbet var.

Geçen yılki gibi "TL, doları yener" demek o kadar kolay değil...

Faiz indirimi not artışına tebdir olarak yapılıp yapılmadığını sorduk Başçı 'ya…
"Hiçbir alakası yok" dedi. Ve sözün devamını da kendisi getirdi: "Neyle alakası var? Bizi 2003 yılına götürecek olan reel efektif döviz kuru nedir diye yaptığımız hesapla… Neden 2003? Çünkü o yıl cari açığımız düşüktü. Referans alınmak için iyi bir yıl. 2003 yılında 100 olan reel efektif kur endeksinde, şimdi bu Ocak ayında 120 civarında olduğumuzu tahmin ediyoruz. Belki geçmiş bile olabiliriz. Dolayısıyla ona yönelik kısa vadeli faizlerde bir adım atabiliriz. Koridor ile ilgili adımımızı da attık. O daha ziyade bu tür bir aşırı değerlemeyi önleyici küçük adım. Şimdi sapma aşırı olursa,  125, 125'i de geçti 130'a doğru geliyor diyelim, bizim adımlarımız da büyüyebilir. Daha kuvvetli adımlar da atabiliriz. Ama şu anda ölçülü bir adım
attık…"
Erdem Başçı, geçen sene başında, "Türk Lirası doları yener, TL'ye güvenin" demişti. Haklı da çıktı…
2012 'de Türk Lirası dolar karşısında yüzde 16 değer kazandı…
Peki ya 2013 'te? Başçı, 2012 başını kastederek, "Reel efektif kur endeksinin o günkü değerlerine bakın. 115'in de altındaydı ve aşırı değersiz bir noktadaydı"dedi ve şöyle devam etti: "Dolayısıyla onu o zaman söylemek kolaydı. Çünkü temellerle uyumlu değer nedir diye baktığınızda bunun kesinlikle doğru olmadığı, o günkü kurun temellerle uyumlu olmadığı anlaşılıyordu. Onu ama, Merkez
Bankası başkanının söylemesi ilave bazı faydalar da sağlıyor. Bir koordinasyon sağlıyor ve olması gereken yere doğru daha kolay gidiyor. Bugün itibariyle baktığımızda 115-120 sınırında, 120'ye yakın bir yerdeyiz. Dolayısıyla çok büyük bir adım, büyük bir açıklama yapacak noktada değiliz. ‘Türk Lirası istikrarlı seyredecektir ' diyoruz. Başka da bir şey söylemiyoruz. Ama yine de risk alırken dikkat edin. Çünkü dünyada ne olacak bilemeyiz!"

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar