Başbakanımızın bu işleri yapmaya gücü var mı?
Gündeminde çok sayıda konu yer alabilmek için yarışırken, Başbakanımız son konuşmalarından birini şeffaflığı devlete egemen kılmaya ayırdı. Konuşmasının içeriğine bakıldığında, meselenin sadece şeffaflıkla sınırlı olmadığı, liyakat gibi başka değerlere de yer verildiği görülüyor. Başbakanımızın yolsuzluk karşısında da hassas olduğunu, yolsuzluk yapanın kolunu kopartacağını da biliyoruz. Şimdilik kolunu kaybeden kimse olmadığına göre, bir sorun olmadığına hükmedebiliriz. Sebebi ne olursa olsun, Başbakanımızın ahlaki sorunlara büyük önem verdiğini açıklaması, çare arayacağını ifade etmesi sevindiricidir.
Basınımızda konu irdelenirken ön plana çıkan bir husus, AB standardında çıkmış Kamu İhale Kanunu’nda çok sayıda değişiklik yapılmış olmasıdır. Bu denli çok değişiklik yapılmasının nedeni malum. Bizde iktidar partileri kamu ihalelerinden besleniyor.
Mekanizma basit. İhaleyi uygun bulduğu bedel üzerinden istediğine verebilen iktidar, bedelin bir bölümünün kendi partisine aktarılmasını beklemektedir. Kamu ihalelerine girenlerle konuşunuz, iktidar payını bir maliyet olarak hesapladıklarını açıkça ifade ederler. Ayrıca, ihalenin kime verileceğini belirleyenlerin bazen kendilerine de pay istedikleri görülmemiş bir olay değildir. Bu durumda, ihalelerde şeffaflık istendiği beyan edilse bile, iktidarı güçsüzleştireceği için gerçekleştirilmesi zor bir adım olacaktır.
Yolsuzluk konuları tartışıldığı zaman her nedense gündeme girmeyen bir sorun daha var. Bildiğiniz gibi, milletvekillerimiz yapmaları doğru olmayan, kamu görevleriyle çıkar çatışması barındıran birçok iş yapıyor. Kimi müteahhit, kimi devlete mal satan bir üretimin veya ticaretin ortağı. Anayasamızın parlamenterlerle ilgili 82. Maddesi “Üyelikle Bağdaşmayan İşler” başlığını taşımaktadır. Madde milletvekillerinin görevde bulundukları sürece diğer kamu kurumlarında, kamudan destek alan veya kamunun ortak olduğu kurumlarda çalışamayacağını öngörmektedir.
Son paragrafı ise “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği ile bağdaşmayan diğer görev ve işler kanunla düzenlenir,” demektedir. Ancak, böyle bir kanun yoktur. Milletvekillerinin yapamayacağı işlerle ilgili 3069 sayılı kanun, sadece anayasa maddesindeki hükümlerin tekrarından ibarettir. Bilahare çıkan bir torba kanunda yer alan kısa ifadeler ise yetersiz ve muğlaktır, uygulama mekanizmaları açık değildir.
Başbakanımız eğer devlet yönetiminde yüksek bir ahlak anlayışının egemen olmasını istiyorsa, kamu yönetiminde ahlak sorununun her boyutuna eğilmelidir. Şeffaflık yönetimde ahlaki davranışları egemen kılmanın bir aracıdır. Uyulacak kuralların somut olarak belirlenmesi, denetimin yapısının ayrıntılandırılması lazımdır.
Yapılması gereken değişiklikler genellikle partilerin ve parlamenterlerin çıkarlarını olumsuz etkileyecek niteliktedir. O zaman şu soruyu sormadan edemeyeceğim: Başbakanımızın bu işleri yapmaya gücü var mıdır? Emin olamıyorum.