Başbakan talimat vermeseydi...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan önceki gün OECD Genel Sekreteri Angel Gurria ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada çok önemli bir bilgiyi kamuoyuyla paylaştı. Babacan, Başbakan Erdoğan'ın, seçim ekonomisi uygulanmayacağına dönük talimat verdiğini belirtti. Babacan şunları söyledi:

"…Pazartesi günü Başbakanımız bize, ekonomi yönetimine açık talimat verdi. Bize, "Mali disiplinden taviz istemiyorum, seçim ekonomisi havası oluşturacak, o anlama gelebilecek hiçbir uygulama istemiyorum. Şimdiye kadar uygulamalarımız neyse, aynen sıkı bir şekilde bu işe devam edeceğiz, ona göre işinizi nasıl yapacaksanız yapın" şeklinde talimat verdi. Bu çerçevede Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nu yaptık. Bu şekilde de devam ettireceğiz."

Bu açıklamadan neler mi anlamak gerekiyor…

Bir; zaten biliniyordu ama bir kez daha kanıtlandı; ekonomi politikalarında da Başbakan ne derse o olur.

İki; demek ki ekonomi yönetiminin seçim ekonomisi uygulamak gibi bir niyeti vardı ve Başbakan bunu sezdi ki müdahale etmek durumunda kaldı.

Üç; Başbakan dikkatini referandum sonuçlarına vermiş ve ekonomiyle ilgilenmemiş olmasaydı, kim bilir Türkiye belki de koşar adım seçim ekonomisine dönük politikalara yönelmek üzereydi.

Babacan'ın açıklamasına getirilen yorumlar böyle; ama kafalarda oluşan soru işaretlerini silmek pek kolay olmuyor…

Bir; madem seçim ekonomisi uygulamaktan uzak durulacak, dün de yazdık, peki Türkiye'nin elini uluslararası arenada da çok güçlendirecek olan mali kuraldan neden vazgeçildi?

İki; acaba bir yandan seçim ekonomisi uygulanmayacak denilerek, diğer yandan mali kural rafa kaldırılarak dolu dizgin seçime dönük genişletici politikalara mı yönelinecek?

Önceki gün açıklanan bütçe gerçekleşmelerine günün yoğunluğu ve sıcaklığı geçtikten sonra yeniden dönünce bazı detaylar dikkat çekiyor. Bütçe, ağustos ayında tam iki yıl aradan sonra fazla verdi. Daha önce son olarak 2008 yılının aynı ayında fazla oluşmuştu. Geçen ay bütçede fazla sağlanmasının nedeni, yalnızca faiz ödemesindeki düşüş. Geçen yılın ağustos ayında 8 milyar lira olan faiz gideri, bu yıl 3.1 milyarda kaldı. Faiz hariç giderlerde ise yüzde 30 artış var. Faiz ödemesinin ilk yedi ayın ortalamasında 4.6 milyar lira olduğunu, dolayısıyla ağustostaki 3.1 milyarın biraz sıra dışı bir gerçekleşme olarak kayıtlara geçtiğini belirtelim.

Faiz oranlarındaki düşüş ve borçlanma gereğinin azalması sayesinde önümüzdeki dönemde de faiz ödemelerinde benzer tablolar yaşanması sürpriz olmayacak. Ancak, bu saptamamız, mevcut eğilimin süreceği varsayımına dayanıyor. Daha çok bütçe açığı, daha çok borçlanma gereği ve bundan kaynaklanacak yüksek faiz; faizdeki kısır döngüyü yeniden hortlatabilir, bu riskten tümüyle kurtulabilmiş değiliz.

Bütçe disiplinine ilişkin en temel göstergelerden olan faiz dışı fazlada sekiz ayda yüzde 127'lik bir artış sağlanmış olması dikkat çekici. Geçen yılın ilk sekiz ayında 9.2 milyar lira olan faiz dışı fazla, bu yıl aynı dönemde 20.9 milyara ulaştı. Faiz hariç giderler yüzde 13 artarken, gelirlerin yüzde 20'den fazla artması bu sonucu doğurdu.

Ama, insan yine de düşünmeden edemiyor. Bütçede gidişat böylesine iyiyken, bizzat Başbakan'ın ağzından önümüzdeki dönemde seçim ekonomisi uygulamalarına gidilmeyeceği açıklanmışken, yani zihinlerde bu varken, mali kuraldan niye vazgeçtik? Yoksa aslında zihinlerde başka şeyler mi var?  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar