Başbakan bakkallara cephe mi aldı?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Başbakan Erdoğan, bir süre önce "Bakkal dükkanı olayı bitti. Ne yapacaklar? Belki marketler, süpermarketler halinde bunu aşmanın gayreti içinde olacaklar" şeklinde bir açıklama yapınca kızılca kıyamet koptu. Bakkallar bu görüşe doğal olarak tepki gösterdi. Bu süreçte önemli bilgiler de edindik; örneğin bakkalların toplumsal barışın teminatı olduğunu, ekonominin çarklarının dönmesini sağladığını öğrendik.

Tabii ki toplumsal barıştan ne anlamak gerektiği herkesin bakış açısına göre değişir. Ama insan düşünmeden edemiyor doğrusu; ülkede örneğin yüz bin yerine beş yüz bin bakkal olunca toplumsal barışa nasıl bir katkı sağlanıyor? Tamam, bakkal akşamın karanlığında sokakta bir ışıktır, özellikle küçük yerlerde başı sıkışanın ilk koşacağı yerdir, ama yine de toplumsal barış nitelemesi biraz abartı olmuyor mu?

Barışa katkı konusunu bir kenara koyalım. Ekonominin çarklarının dönmesini sağlamak ne oluyor peki? Ya da ekonomide çarkların dönmesi ne demek ki? Daha çok üretim mi, daha çok tüketim mi, yoksa ikisi birden mi? Yine aynı örneği verip soralım; ülkede yüz bin yerine beş yüz bin bakkal olunca bu durum ekonomiye katkıda mı bulunuyor, yani üretim ve tüketim daha mı canlı oluyor? Bu soruya evet denilebilir mi?

Başbakan Erdoğan, "Bakkal dükkanı olayı bitti, hayatın gerçeği bu" derken tümüyle haksız değil. Kaldı ki, "bakkal dükkanlarını yasaklıyoruz, kapatıyoruz" diyen de yok tabii ki. Büyük marketlerin giderek çoğalmasıyla bakkallar sorun yaşıyor, hepsi bu. Ama bu durum büyük kentler için geçerli, halen küçük kentlerde bakkal kavramı yerli yerinde duruyor.

Bir tarafta bakkallar, diğer tarafta tüketiciler… Hiç kimse tüketiciyi silah zoruyla büyük marketlere, alışveriş merkezlerine yöneltmiyor. Demek ki oralarda tüketiciyi çeken bir şeyler var. Önemli olan da geniş kitlelerin memnuniyetini artıracak ortamlar yaratmak değil mi?

Büyük marketler ve alışveriş merkezlerinin kent merkezlerinde kurulmaması gerektiği görüşü dile getiriliyor. Aslında marketlerle alışveriş merkezlerini birbirine karıştırmamak gerek. Marketlerin çoğu, "büyük bakkal" konumunda. Hipermarketlerden söz etmiyoruz tabii ki. Onların da zaten öyle ileri sürüldüğü gibi hepsi şehir içinde sayılmaz. Altında arabası olmayanın bu alışveriş merkezlerine ve hipermarketlere gitmesi pek söz konusu değil. Yani bu tür marketlerin tümünü bakkallara rakip olarak görmek pek doğru olmasa gerek.

İşin özünde bakılması gereken, vatandaşın yani büyük tüketici kitlesinin hangi tür alışveriş merkezini tercih ettiği; bakkalı mı, marketi ya da süpermarketi mi? Çoğunluğun tercihi marketler lehine oluşuyorsa bundan rahatsızlık duymak mı gerekir?

İstiyoruz ki, vatandaş dilediğince çeşit bulabileceği, sürümün bol, ürünün taze olduğu yerlerden alışveriş yapabilsin. Ama buna karşılık bakkallar da sapasağlam ayakta dursun, ekonomik yönden hiçbir sıkıntı yaşamasın. Birinden vazgeçmek zorundayız. Suyu da tersine akıtmak söz konusu olmadığına göre…

Bu durum biraz da, "cep telefonum her durumda çok iyi çeksin, ama evimin yakınında kesinlikle baz istasyonu olmasın" diye mücadele etmeye benziyor. Ne yazık ki ikisi birden olmuyor işte…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar