Başarı
Ne güzel bir şeydir başarı... Hayata katılımımızdaki en büyük pay onundur. Yaptığınız her ne olursa olsun, başarma umudu cebinizde hep vardır. Kullanmaya hazırdır. Öyle olmasa yaşanmaz zaten... Yenilir ya da yenilmez, yeni umuda göz kırparız. Yeni hedefi cebimize yerleştiririz. Başarıya doğru ilerlerken arada umudumuzu çıkarır, kontrol ederiz. Hala mevcut mu? diye yoklarız. Kaybetme korkusu sarar, sonra tekrar yola devam ederiz. Kimimiz beklentisine çok zor erişir, çok uzun süreler bekler.
Arjantin’e bakalım; 36 yıl sonra Dünya Kupası’nı ancak evine götürmüştür. Yıllarca bekleyip hedeflerine varamayanlar da olmuştur. Nesilden nesile aktarılır, ama hedeften yılmak yoktur. Şaheser yapıtların tarihine bakalım; yıllar yıllar sürmüştür. Hatta bazen başlayanlar bittiğine tanıklık bile edememişlerdir. Ama bu başarıyı herkes alkışlar yıllar / asırlar boyunca. Başarı asla unutulmaz. Eleştirenler bile içinden imrenir / kıskanır. Başarısızlık hikayelerini sevmez kimse... Hüsran ile biten hiçbir şeyden hoşlanmayız aslında. Mahfi Eğilmez’in ‘Başarısızlığa Övgü’ kitabını tavsiye ederim hemen, çünkü okunası ve ders alınası bir kitap... Ders alınacak öyle çok şey var ki, hocanın ellerine sağlık. Hiçbir şeyin tesadüf olmadığını kanıtlıyor bize…
Aslında her gün kalkarken başarımıza uyanırız. Yazacağımız bir rapor / yazı / ödev bizi yaklaştırır bir adım daha... Onun huzuru ile akşam ederiz. Ay sonu / yıl sonu başarı hedeflerine uzanırız. Kotalarımızı doldurmaya çalışırız. Kağıt üzerinde görene kadar defalarca aklımızdan çarpar / toplar böleriz. Hepsi biraz daha başarılı olmak için! Heyecanla geçen aylar, yıllar.
Çocuğunuzun, eşinizin ailenizin bir ferdinin başarısı bile sizi uçurur. İftihar sebebi olur. Uzak akrabaların çocukları bile size kıvanç kapısı açar. Komşu çocukları dahi gün gelir sevinç yaratır bize… Birbirimize en iyi dileklerimizi bile sunarken başarı dileriz. Başarı, insan hayatında yaşarken ivme kazandıran bir duygudur. Olması mutlaktır.
Başarı hiç eksik olmasın sizden...