Barış ve korku

Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA
Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA DIŞ POLİTİKANALİZ ragipkutay.karaca@dunya.com

Beklenen oldu, Trump, Putin’i aradı. Putin’in ba­rış isteğinde sami­mi olduğuna inan­dığını, savaşı sona erdirmek için mü­zakerelere başlama konusunda muta­bakata vardıkları­nı söyledi. Yetme­di, Zelenski’nin de bunu kabul edeceğini belirt­ti. Trump’ın açıklamaları son­rası Münih Güvenlik Konfe­ransı'nın odak noktası Ukray­na'nın geleceği oldu.

Barış her şart ve her koşul­da her zaman en iyisidir. Kimse barış çabalarına karşı çıkmak istemez. Ancak barışın konu­şulacağı masada ne konumda temsil edileceğinizin önemi vardır. Yeter mi? Yetmez. Barış sonrası oluşacak ortamın ülke­niz adına nasıl bir gelecek yara­tacağı önemli hale gelir. İşte bu “korku”nun temel nedenidir.

Ukrayna terk mi ediliyor?

Ukrayna bu barışın mutlak ta­rafı. Ama etkisiz olanı. Trump’ın açıklamalarına Zelenski’nin ilk tepkisi Rusya’dan önce neden kendileriyle konuşulmadığıydı. Zelenski, ülkesinin hiçbir barış görüşmesinin dışında bırakıl­maması gerektiği uyarısında bu­lunurken aslında oluşan korku­sunu dile getiriyordu.

Rusya, Ukrayna toprakları­nın yaklaşık beşte birini kontrol ediyor. Ukrayna’nın Batı desteği olmadan Rusya’ya karşı koyma­sı imkânsız. Trump’ın cümle­leriyle ABD-AB yardımları 400 milyar doları bulmuş durumda.

Son açıklamalardan sonra Ukrayna müttefikleri tarafın­dan terk edilmiş hissi içerisin­de, haksız da değil. Avrupa’nın adı var kendisi yok. Neredeyse tüm uluslararası sorunlarda ol­duğu gibi bitkin ve felçli. ABD ise Ukrayna üzerinde Batı itti­fakını bozar bir tavır içerisin­de. Müzakereler başlamadan önce büyük tavizlerle Rusya'ya bir dizi hediye sunuyor gibi bir imaj veriyor.

Ukrayna’yı bir gelecek kor­kusu aldı. NATO üyeliği uzun zamana yayılabilecek bir hayal haline geldi. Kendisini koru­yacak modern bir ordusu yok. Ülke yıkım içerisinde ve bu­nu hızlı toparlayacak bir mad­di gücü bulunmuyor. Ama en önemlisi Kırım sonrası yeni bir toprak kaybıyla karşı karşıya gibi duruyor. Tüm bunların ya­nında Putin, Ukrayna'nın Rus güçlerinin işgal edemediği top­rakları bile teslim etmesi yö­nündeki taleplerinden vazgeç­miş gözükmüyor.

80 yıllık müttefiklik sarsılıyor

ABD’nin Avrupa’da varlığı II. Dünya Savaşı'nın sonundan bu yana Batı Avrupa'daki 80 yıllık barışın temelini oluşturuyor. Soğuk Savaş'ın başlangıcından bu yana Rus stratejisinin temeli ise ABD'yi Avrupa güvenliğinin temel taşı rolünden çıkarmak.

Avrupa’nın temel korkusu ve tedirginliği Rusya karşı yalnız kalmak. Onlara göre Trump’ın girişimi Roosevelt’in, 1941'de, Nazi Almanya'sına karşı sava­şa girmek yerine Hitler'i arayıp savaşı birlikte sonlandırmaktan bahsetmesi gibi görülüyor. Av­rupa kendi güvenliğini oluştura­mamanın acısını yaşıyor.

Diğer taraftan baktığınızda Avrupa için savaşın bitirilme­si kabul edilebilecek bir durum. Savaşın son bulması aşırı sağın yükselişinin temel nedenlerin­den biri olan ekonomik sorun­ların çözümü için rahatlama an­lamı taşıyacak. Mesele, bunun Putin’in kazanmasına müsaa­de edilmeden yapılması. Diğer yandan ABD desteği olmadan tek başlarına Ukrayna’ya yeterli desteği veremeyeceklerinin de farkındalar.

Bunların yanında Trump’ın seçim zaferinin Avrupa seçim­lerine etkisi büyük rahatsızlık veriyor. Bir dönem Avrupa’da aşırı sağ partilere artan destek için Putin sorgulanırken şim­di Trump ekibi aynı politika­larla Avrupa’nın karşısına çı­kıyor.

Olayın diğer tarafı Rusya ise Ukrayna'nın kaderine Putin ve Trump’ın karar vermesinden ve Avrupa'nın yaklaşan müza­kerelerde "vokal" sağlamaktan öteye gidememesinden mutlu. Ancak bu mutluluğuna rağmen Trump'ın gerçekten Rusya'nın dostu olup, olmadığından şüp­he duymamaları imkânsız. Keza Rusya, 2016 yılında, Trump'ın öngörülemezliği yüzünden ya­nılmıştı.

Bir deli kuyuya taş atıyor, ba­kalım 40 akıllı çıkarabilecek mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Diplomasi felaketi 05 Mart 2025
Trump geldi! 23 Ocak 2025