Barbara Walters ruhu yaşatılmazsa gazetecilik olmaz, gazeteler kalmaz

Garbis KEŞİŞOĞLU
Garbis KEŞİŞOĞLU DÜNYA'DA MEDYA [email protected]

 

Amerikan medyasının taçsız kraliçesi Barbara Walters, 84 yaşında ekranlara veda etti. Özellikle kadın gazeteciler için büyük bir çığır açmış olan Walters, ilerlemiş yaşına rağmen yine evde boş oturmayacak ve kendi yarattığı, çok başarılı "View" (Bakış, görüş) programına katılmasa da prodüksiyonunu elden bırakmayacak. Bu efsane gazetecinin meslek hayatından çıkarılacak çok önemli dersler olmalı. "Gazetecilik nedir, gazeteci ne yapmalı, günümüzde gazetecilik hangi noktalarda niçin tıkanıyor ve bu tıkanma nasıl aşılabilir" gibi çok temel sorulara, Barbara Walters örneğinden hareketle doğru yanıtlar getirilebilir. Biz bu yazımızda karınca kararınca bunu yapmaya çalışacağız. Walters, başarılarıyla böyle bir yaklaşıma odak noktası olmayı fazlasıyla hak ediyor.

Bir marka işte böyle doğdu

Barbara Walters 50 yılı aşkın süredir Amerikan medyasında benzersiz bir "marka" haline gelmişti. Üç ayrı kişiyle dört evlilik yapmış olan Barbara, 1929'da Boston'da, Polonya'dan göç etmiş Yahudi asıllı bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Babası gece kulübü işlettiğinden küçük yaşta, ünlü kişilerle tanışma fırsatı buldu. 1961'de Amerika'nın üç büyük TV kanalından biri olan NBC'de, haber yazarı olarak ise başladı. Kısa zamanda yıldızı parladığında herkes onun röportaj alanındaki özel yeteneğinde hemfikirdi... O dönemlerden iki örnek verirsek; Başkan Kennedy'nin eşi Jacqueline'in 1962'de Hindistan ve 1975'te de Başkan Nixon'un tarihi Çin gezilerine Beyaz Saray gazetecisi olarak katıldı.

1976'da ABC kanalına Transfer oldu; burada akşam haberlerini hazırlayıp sunmaya başladı. Bu dönemde de iki başkanlık adayı Jimmy Carter ile Gerald Ford arasında televizyonda yapılacak tartışmanın moderatörlüğünü üstlendi.1977'de ise Amerikan televizyon tarihindeki en önemli röportajlardan birini gerçekleştirdi. İsrail ile Mısır arasındaki barış görüşmelerinden istifade ederek mucize gibi bir başarıyaimza atarak iki uzlaşmaz lideri, Enver Sedat ile Begin'i birlikte ekran karşısına çıkardı.

Haber için yaşa, her soruyu sor!

Yalnız hemcinslerince değil, erkek gazeteciler tarafından da çok kıskanılan Barbara için önemli olan, diğerlerinin yapamadığı, beceremediği röportajları gerçekleştirmekti. Hırslı ve amansızdı; aklına koyduğu habere ulaşabilmek için göze alamayacağı olasılık yoktu. Daima öncü olmak istiyordu. Röportajları hazırlamak için her türlü yan bilgilere başvuruyor ve genellikle izleyicilerin akıllarından geçebilecek en olmadık soruları sorup popülaritesini arttırıyordu. Medyada erkek hegemonyasını yerle bir etmiş ve "Yıldız" statüsüne kavuşmuştu. Başkan Nixon'un 1974'te istifasını izleyen süreçte de kimsenin yapamadığını yaptı ve 6 yıl sonra 1980'de onunla ekranda tüm merak edilenleri konuşmayı başardı.

Walters'in ekrana çıkaramadığı dünya lideri neredeyse yok...

Röportaj yaptıkları arasında İran Şahi Pehlevi, Libya sabık lideri Kaddafi, Ürdün Kralı Hüseyin, Yeltsin, Putin, Venezuela'nın eski lideri Hugo Chavez de bulunuyor. Bu olağanüstü kadın gazetecinin "pervasız" tarzına ilişkin fikir oluşturabilmek amacıyla iki örnek daha sunalım: Havana'da Fidel Castro ile görüşürken canlı yayında ona "Küba'da basın özgürlüğü bulunmadığını" kabul ettirmişti. Kaddafi ile çadırında yaptığı söyleşide ise yüzüne karşı "Amerika'da herkesin kendisini çılgın biri olarak tanıdığını" söyleme cesaretini göstermişti.

1997'de ABC'de sabah programı "The View"u kurdu. Beş kadınla günlük sorunların tartışıldığı, konukların çağrıldığı bu ilginç programa kendisi de katıldı ve daima çarpıcı katkılarda bulundu. 999'da Başkan Clinton'un sevgilisi Monika Lewinsky ile gerçekleştirdiği özel röportaj 74 milyon Amerikalıyı ekran başına kilitlemişti. Bu yaman kadın, 2011'de Beşar Esad ile yaptığı röportajın sadece dört dakikasının yayınlanmasına ise çok içerlemişti. Bunca parlak başarıya karşın Barbara Walters, ekranlara veda ederken bir büyük arzusuna ulaşamamasının burukluğunu da yaşıyor: Uğraştı, didindi ama Papa ile röportajı mümkün olmadı... Vatikan, Papa'nın basına özel demeç vermesini yasaklamıştı.

Yalnız Barbara değil artık herkes yıldız

17 yıl boyunca ABC kanalına çok özel katkılarda bulunan bu "Marka" gazetecinin yerini doldurmak kolay kolay mümkün olmayacak. Onun her gazeteciye nasip olmayan kendine özgü meziyetleri bir yana, günün koşulları da artık çok değişmiş durumda: Barbara Walters'ın başarıdan başarıya koştuğu yıllarda ne böylesine etkin cep telefonu, ne de tablet faktörü vardı. Tüketiciler haberlerini televizyon kanallarıyla basılı gazetelerden alıyordu. Bugün ise "vatandaş gazeteciliği" sayesinde herkes kendi çapında birer yıldız ya da klasik anlamda kimse pek "yıldız" değil!

Bugün çok daha hızlı yaşıyoruz ve artık kimse, fazlasıyla olağanüstü olmadığı sürece bir saatlik bir röportajı ekran başına çakılıp seyretmek istemiyor. Haber alma şekilleri ve mecraları günümüzde çok farklılaşıp çeşitlenirken izleyici ve okurun "sabrı" azaldı. Nitekim Barbra'nın yerini alabilecek kadın gazeteci Christian Amapour hem CNN, hem ABC ile işbirliği yapıyor fakat artık büyük ses getirecek, uzun röportajlar pesinde koşmak yerine kısa söyleşileri tercih ediyor. Gazetecilik, elbette bugün de özü itibariyle yine ayni gazetecilik; yine aynı arayışlarla ve hatta daha da çok yönlü çabalarla sürdürülmesi gerekiyor, burada bir tereddüt yok, ancak araçları ve yöntemleri farklılaşıyor; bizim yeri gelmişken dikkat çekmek istediğimiz asil husus ise iletişim araçlarının yanında tüketici eğilimlerindeki köklü değişiklik ve bu gerçekliğin gazetecilik alanına da kaçınılmaz yansımaları. Yeni medya altyapısı ve ekonomisinin bizi karşı karşıya bıraktığı yeni tablo. Bütün bu unsurlar göz önünde tutulursa denilebilir ki, özellikle televizyon dünyasında yıldız gazetecilerin birer gazetecilik klasiği olarak anımsanacak çok özel ve çok büyük röportajlarının o şaşaalı dönemi Barbara Walters ile birlikte gerilerde kalıyor.

Barbara ruhu hep yaşatılmalı

Nitekim, yazılı ve görsel medyanın altın çağında müthiş başarılara ulaşan Barbara Walters de diyor ki, "Bugün artık hiçbir televizyon kanalının bir ekibi röportaj için uzak bir ülkeye göndermeye niyeti yok!". İşte yeni medya altyapısı ve ekonomisinin karşımıza getirdiği tablo... Ekonomi elbette tamam da, gazete ekonomisinin temel taşı her dönemde "haber" olmalı değil midir? Üretici, yaratıcı, gündem belirleyen, haber kadrolarını doğru yönlendirip canlı tutan, çekinmeden cesurca gidebilen, yazı işleri yönetimleri de kuşkusuz birinci derecede önemli... Aynı zamanda tabii "dijital" ile barışık ve birlikte çalışan "çağdaş"yazı işleri... İşiniz gazetecilik ise işte böyle yapmalısınız.

Aksi halde... Haberci yoksa haber olmaz, günümüz koşullarında yeni Barbara Walters'leri üretemezseniz özel haberiniz olmaz, özel haber yapamazsanız rutinde yeni medya ile yarışamazsınız... Eh o zaman da zaten gazete filan kalmaz, maalesef batarsınız! Rahatça görüleceği gibi kolay bir denklem değil. Bu işin uluslararası uzmanlarına kulak vererek bizim önerimiz, gazetecilik çabasının hiç ihmal edilmemesi ve Barbara Walters ruhunun satır satır, harf harf daima diri tutulması.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar