Bankalardan uyarı

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI [email protected]

Geçen hafta Türkiye Bankalar  Birliği Başkanı Hüseyin Aydın bir toplantıda yaptığı konuşmada Bankacılık Sektörünü SWOT (Güçlü, Zayıf Yanlar, Fırsatlar, Tehditler) analizi çerçevesinde değerlendirdi. Başkan sektörün zayıf yanlarını sıralarken şu saptamalarda bulundu: 

"Yurtiçi kaynaklar kısa vadelidir. Bilançomuzun üçte biri yabancı para cinsindendir. Özkaynaklarımızın büyüklüğü sektörümüzün daha hızlı büyümesini ve ürün çeşitliliğini sınırlandırmaktadır."

Başkanın söylediklerini bilanço analizi ve makro ekonomik açıdan değerlendirdiğimizde hem sektöre hem de Türkiye ekonomisine ilişkin sonuçlar çıkartabiliriz.

Önce biraz banka bilançosu bilgisi. Bir ticari bankanın bilançosunun pasif-yükümlülük kısmı bankanın fon kaynaklarını gösterir. Bankaların temel fon kaynakları mevduat, alınan yurtiçi ve dışı krediler, arz ettikleri tahvil ve bonolar ile özkaynaklardan oluşur. Fon kaynakları vade ve döviz cinsine göre de ayrıştırılır. Başkan Aydın da böyle yapıyor. 2015 yılı sonu itibari ile fon kaynaklarının %52.8’i mevduattan oluşmakta. Mevduatın %41.6’sı yabancı para cinsinden ve mevduatın %19’u vadesiz, %14’ü bir ay vadeli, %55’i üç ay vadeli. Yani bankaların en önemli fon kaynağının toplamda %88’i üç aya sıkışmış durumda. Toplam fon kaynaklarının %45’i de yabancı para cinsinden. 

Banka bilançolarının aktif-varlıklar tarafı fon kullanımını göstermektedir. Bankalar topladıkları bu fon kaynaklarını temel de iki şekilde kullanmakta; krediler ve menkul kıymet alımı. 2001 krizi sonrası bankalar asıl faaliyet alanı olan kredi plasmanına ağırlık verdiler ve toplam varlıkları (aktifleri) içinde kredilerin payı yükseldi. 2015 yılı sonunda krediler/toplam aktifler rasyosu %63 oldu. Bu kredilerin %48’i kurumsal, %26’sı KOBİ ve %26’sı tüketici kredisi olarak kullandırıldı. Kurumsal ve KOBİ kredilerinde aslan payını %8.53 ile toptan ticaret ve %7.54 ile inşaat sektörü aldı. Tüketici kredilerinde %41 ile ihtiyaç ve %37 ile konut kredileri başı çekti. Toplam varlıkların %14’ü de menkul kıymetlerden (çoğu DİBS) oluşmakta.

Yurtiçi tasarruflar yükseltilmeli

Sıkıntı nerede. Mevduatın payı düşük ve vadesi kısa. Mevduatın bilanço içindeki payını artırmak için yurtiçi tasarruflar yükselmeli. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de bunu yüksek sesle dile getiriyor. Ancak nasıl yapılacağı sorusunun yanıtı yok. 2015 yılında TL cinsinden mevduatın getirisi negatif (- %2,55) iken, bu hacimde mevduat toplamak bile bankalar için büyük başarı. Bankalar yurtiçinden yeterli kaynak toplayamayınca yurt dışından döviz cinsinden kredi kullanıyorlar. Döviz kuru riski  artıyor. Bu risk 2015 yılında gerçekleşince de karlılık oranları doğal olarak düşüyor. TBB Başkanı da karlık oranında şikayet ediyor. Yazı biterken bu döngü nasıl tersine dönecek bari onu da söyleyen dediğiniz duyuyorum. Yanıt basit; enflasyon oranı düşecek ve kaynak kullanımında (bankaların kredi plasmanı da dahil) sektörel değişime gidilecek. Şimdilik burada yazmayı keseyim.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019