Bankalar yeni atılımda
2001 krizi sonrası hem şube hem personel sayılarını düşürerek daralan bankacılık sektörü temsilcileri o günden bu yana büyümelerini sürdürdüklerini, 2012 yılının da hem istihdam, hem de şube sayısı artışı ile devam edeceğini açıklıyorlar. Sürdürülebilir büyümenin ekonomideki en önemli ayaklarından biri olan bankacılık sektörünün 2012 yılı için ortaya koyduğu büyüme hedefleri gelecek yıl için de umut verici, daralmayı frenleyici bir unsur olarak ortaya çıkıyor.
2001 krizi sonrası çeki düzen verilen Türk Bankacılım sektörü 2012 yılını da hem istihdamını, hem şube sayısını bir artırdığı bir yıl olarak görüyor. Arkadaşımız Jülide Yiğittürk Gökdamar'ın haberinden 2011 yılında 444 şube açan ve 13 bin istihdam artıran bankalar, 2012 yılında da hem 400 yeni şube açmayı ve hem de 6 bine yakın yeni istihdam artışı yaratmayı planlıyorlar.
BDDK verilerine göre Türkiye bankacılık sektöründe 2000 yılında bankaların toplam 7 bin 837 şubesi ve 174 çalışanı vardı. 2001 krizinde bankalar personel sayılarını yüzde 20 oranında 32 bin azaltarak 142 bine düşürdüler. Aynı dönemde şube sayıları da 7837'den kapatılan şubelerle 6908'e düşürüldü. Kriz sonrası yükselmeye başlayan personel sayısı o yıldan bu yana yüzde 12.8 atışla 2011 yılında 181 bine ulaştı. Aynı dönem internet bankacılığında da büyük gelişme olan bir dönemdi. Şube sayısı da yüzde 14 artışla 9 bin 841'e ulaştı. Sektör temsilcilerinin açıklamaları 2012 yılında da hem çalışan hem de şube sayısında artış olacağını gösteriyor.
Bankacılık sektörü kadın istihdamı konusu açısından da eğitim ve tekstil-konfeksiyon sektörleri gibi çok sayıda kadının çalıştığı önemli bir sektördür. Türkiye istihdamı içersinde kadınlar 2008 istihdam verilerine göre yüzde 23.1 oranında yer almaktadır. Ancak her dört kadından biri emeğini para ile değerlendirmektedir. Geri kalan bölüm ya tarım alanında, ya aile içersinde ücretsiz emek sahibidir. Bankacılık finans sektöründe ise kadın çalışanların oranı yüzde 50'ler seviyesindedir. Bu da kadın emeğinin ücretli istihdamı açısından önemli bir orandır.
Bankacılık sektöründe çalışanlar ülkemiz eğitim ortalamasının çok üzerindedir. Çalışanlar arasında ilk-orta okul mezunlarının oranı yüzde 20 iken, üniversite ve yüksek lisans ve doktoralı çalışanların oranı yüzde 80'lere ulaşmaktadır. Eğitimli genç nüfusta yüksek işsizlik sorunu yaşanmaktadır. Bu açıdan da banka-finans sektörünün büyümekte olması ve yeni istihdam yaratmaya devam etmesi de önümüzdeki dönemde de istihdam açısında olumlu sonuçlar verecektir.
Son yıllardaki bu önemli gelişmeye karşın Türk Bankacılık sektörü yeterli büyüklüğe sahip değildir.
Bankacılık sektörümüzün büyüklüğü GSMH'mızın ancak yüzde 93'ü seviyesindedir. Oysa bu oran Yunanistan'da yüzde 100, AB ortalamasında yüzde 200 ve İngiltere ve Lüksemburg gibi ülkelerde
yüzde 400'lerin üzerindedir. Bu da bankacılım sektörümüzün sürekli büyüme potansiyeli içersinde olmayı sürdüreceğinin göstergesidir. 2001 krizinden bu yana önemli toparlanma gösteren ve 2008 krizini ülkemiz ekonomisinin az zararla atlatmasına katkıda bulunan bankacılık sektörümüzün, bu gelişme çizgisini sürdürmesine mevduatların krediye dönüşme oranlarının artmasını sağlayacak girişimlere ve bankacılığımızın çevre ülkelerde yurt dışında da gelişmesine destek verecek politikalar hayata geçirilmelidir. Sürdürülebilir büyüme ekonominin finans ayağının bankacılık sektörünün gücüyle yakından ilgilidir.