Bankalar güçlü ama müşterileri perişan

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN [email protected]

Bankalar güçlü. Sorunları yok. Devlete tek kuruş fatura çıkarmadılar. 18 milyar dolar likit kaynakları var. Hepsi güzel de… müşterileri perişan… Eğer kredi verecek müşteri bulamazlar ise, kasalarındaki para, bankaları yakmaya başlar. Güç yok olur.

O nedenle bankacılardan beklenen, kredi sistemindeki tıkanıklığın açılması için formül geliştirmektir. Devlet, bir kredi risk fonu /kredi garanti fonu oluşturarak, olası riskleri paylaşma teşvikine dayalı olarak ekonominin kredilendirilmesinin yolunu açmalıdır.

- Güçlü müşteriler kredi kullanmıyor.

- Kredi desteği ile krizi atlatabilecek, kriz döneminde yıkılmadan ayakta kalabilecek müşterileri ise riskli bulan bankalar kredi sistemini işletmiyor.

Tabii ki bankacılığın esası riskten kaçınmaktır. Tabii ki bankalar bile bile paralarını riske atamaz.

Bu kriz reel sektördeki kuruluşları farklı etkiledi:

(1) Bazı şanslı kuruluşlar krizi kendi güçleri ile atlatabilecek yapıya sahip. Bunlar, bankalar verse de kredi kullanmak istemiyor.

(2) Bazı kuruluşlar krizden çok sarsıldı. Kredi desteği olsa da krizi atlatamayacak durumdalar. Bunlara bankaların kredi vermesi batışı önleyemez. Bankalar da riske girer. Bu nedenle bunların kredilendirilmesi söz konusu olamaz.

(3) Bazı kuruluşlar ise makul ölçüdeki kredi desteği ile krizi atlatabilir. İşte bu dönemde hem ekonomi için hem de bankalar için hedef kitle bu gruptaki kuruluşlar olmalıdır.

Burada sorun krizi atlatabilecek durumdaki bu kuruluşlara açılacak banka kredilerinin riskinin nasıl dağıtılacağı noktasında düğümlenmektedir.

İşte şimdilerde bu düğümün çözülmesi gerekir.

Bankalar Birliği'nin düzenlediği, bazı banka genel müdürlerinin katıldığı toplantı ile ilgili olarak dünkü DÜNYA'da çok geniş bilgiler yer alıyordu.

Bu toplantıda verilen en önemli mesaj başka ülkelerde bankaların devlet desteğine rağmen henüz toparlanamamalarına karşın Türkiye'de bankaların desteğe gerek olmadan ayakları üzerinde durabilmeleridir.

Belli bankaların istihdamı kısmalarına rağmen sektörün istihdam konusundaki duyarlılığı önemlidir.

Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve DenizBank CEO'su Hakan Ateş, "2001 krizinde bankacılık sektöründe 178 bin kişi vardı. 55 bin kişi işsiz kaldı. Şimdilerde sektörde 175 bin çalışan var. Çalışan sayısının 170 binin altına düşmeyeceğini tahmin ediyoruz. Global krize rağmen şube açılışları sürüyor" diyor.

Toplantıda İş Bankası Genel Müdürü olarak Ersin Özince'nin açıklaması da ilginç. Özince yabancı ortakların kriz döneminde Türkiye'deki ortaklıklarına veya bankalarına (iştiraklerine) kamyon yükü ile para getirerek destek olduklarını belirtiyor. Ve de "Keşke benim de böyle bir ortağım olsa da o kadar parayı kafamdan boca etse. O zaman 800 milyon dolar likidite tutmaya ihtiyaç olmazdı" diyor.

Bu söylem iki noktada daha önceki söylemlerin tersi bir söylem: (1) Kriz döneminde Türkiye'deki yabancı bankaların ve iştiraklerin yurtdışına Türkiye'den fon aktarıldığı iddia edilmişti. (2) Türk bankalarının tamamının veya belli bölümünün yabancılara satışının banka sistemine zararlı sonuçlar vereceği inancı vardı. Özince'nin anlatımına göre, bu krizde yabancı sermayeli bankalar iyi bir imtihan vermişler.

Armatör İrfan Cerrahoğlu

Armatör İrfan Cerrahoğlu öldü. İrfan Cerrahoğlu, kişi olarak dinamik, yeniliğe açık, yaratıcı, insanları seven, iyi bir insandı. Bütün bunların yanında "denizciliğe aşıktı".

Bugün Türkiye'de deniz taşımacılığı dünya çizgisinde belli bir noktaya ulaştı. Denizcilik sektöründe güçlü firmalar, başarılı armatörler var. Sektör ve armatörler saygınlık kazandı.

Ama bütün bunlar bir günde olmadı. Bir zamanlar denizcilik denilince eski püskü gemiler ile kömür taşımak ve de kaçakçılık yapmak akıla gelirdi. Özel sektörde sermaye birikimi yoktu. Sektör sahipsiz idi. İşte o görünümdeki sektörün saygınlık kazanmasında, örgütlenmesinde, büyümesinde, İrfan Cerrahoğlu bir nefer olarak çalıştı.

Özellikle sektör sorunlarının Ankara'ya anlatılmasında, sorunların çözülmesinde, sektörün önünün açılmasında büyük emeği vardır.

İrfan Cerrahoğlu, 1887 yılında Karadeniz Ereğlisi'nde deniz taşımacılığı işine soyunmuş bir aileden geliyor. 1921 yılında İstanbul'a taşıdı. 1954 yılında anonim şirket statüsüne sahip ilk gemicilik işletmesini kurdu. 1974 yılından bu yana Cerrahgil Gemicilik Grubu'nu oğlu Eşref Cerrahoğlu yönetiyor.

Allah rahmet eylesin.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018