Bankacılar sakin fakat ihtiyatlı
ANKARA'DAN / Taylan Erten [email protected] İyimserliğin sonu yok. Olmaması hem iyi hem riskli. İyi; çünkü beklenir veya beklenmez olaylar, gelişmeler, sorunlar karşısında "paniklemeyi" önler; "salim kafayla" düşünmeyi, çözüm aramayı kolaylaştırır. Riskli; çünkü "olay-algılama-tepki" dengesi sağlam kurulmamış iyimserlik körelticidir. Bu iki aşırı uç arasındaki denge noktası, sakin ve ihtiyatlı iyimserlik olsa gerektir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) dün kamuoyuna açıkladığı Nisan 2008 tarihli "Bankacılık Sektörü Yönetici Kesimi Beklenti Anketi", sektörü yönetenlerin bu dengede durduklarını gösteriyor. Ankete katılan 90 üst düzey yöneticinin verdiği ortak nabız bir kriz telaşını ve paniğini yansıtmıyor. Ankete bakılırsa, katılımcılar Türkiye'yi sıkıştıran üç bileşenli tehdit potansiyelini sakin ve ihtiyatlı iyimserlikle algılıyorlar. Sektörün "gözüyle" tehdit potansiyelinin üç bileşeni de küresel mali ve reel dalgalanma, iç enflasyonist baskılar ve iç siyasetteki gelişmeler. Bu algılama çerçevesinde temel tespitler: Ekonomide ve mali sistemde "kısa dönemde" durgunluk beklenmiyor. Reel ekonomi ve sektör dışından kaynaklanan sebeplerin oluşturduğu olumsuz durumun etkileri sınırlı kalacak. Sektör ve ekonomi büyümeye devam edecek. Ayrıntılar ne anlatıyor? Süzme bir özetlemeyle: Bankacılara göre tehditler var, kriz yok. Ekonomi durgunluğa girebilir ama kısa dönemde değil. Sektör ve ekonomi içe ve dış olumsuz etkenlere rağmen büyüyecek. Eh, bundan iyisi can sağlığı!.. Fakat, şöyle beklentiler de var: Enflasyon hızını artıracak. İç borçlanma faizleri yükselecek. Dolar fiyatı tırmanışa geçecek. Dış borçlanma maliyeti, hem uluslararası piyasalardaki daralma hem de Türkiye'nin risk primindeki artış nedeniyle ağırlaşacak. Ankete yansıyan bu beklentiler keskin ve yoğun. Bankacılar, kredi faiz oranlarının da artacağını söylüyor. Konut, tüketici ve ticari kredilerde faiz artışı beklentisi güçlü... Bu eğilim doğal olarak talebi de daraltacak. En yoğun daralma konut kredilerinde bekleniyor ki, durgunluğun başladığı ilk sektör olan inşaat için kötü haber... Dikkati çeken bir beklenti doğrudan bankacılık sektörüyle ilgili. Katılımcılara göre, aktif büyüklüğü artış eğiliminde "kırılma" var. Aynı şekilde kârlarda da artış beklenmiyor. Ağırlıklı tahmin "durağanlık" noktasında... Anket bulguları, sektöre yabancı girişinin "doyuma" eriştiğine işaret ediyor: Yabancıların yeni banka satın almaları veya sermaye katılımları beklenmiyor. Bir de "güven" tahmini var ki, ilginç: Siyasi ve makro ekonomik gelişmeler, bankacılık sektörünü ve sektöre duyulan güveni "en fazla" etkileyebilecek temel risk faktörleri olarak sıralanıyor. Ve... Sektörde "risk beklentisi" yüksek! 90 katılımcının yüzde 82'si risklerin artacağını tahmin ediyor. En önemli risk kaynağı ise likidite sorunu. Bunu ikinci sırada kredi, üçüncü sırada da faiz riski izliyor. Kur riskinden korkanların oranı sembolik. Bu tahminlere bakarak son özet şu olabilir: İçte ve dışta mevcut olumsuz ana veriler sabitken, Türkiye ekonomisinde ve bankacılıkta "durum" iyi, "vaziyet" ise risklidir. Eh, "iyimserliğin sınırı yok" dedikse o kadar da değil!