Ballı Fındık

Güven BORÇA
Güven BORÇA NASIL YAPMALI [email protected]

Bir yıldan fazladır, Dünya gazetesinde NASIL YAPMALI başlığı altında haftada bir yazmaya çalışıyorum. Yazılarımı takip edenler bilir, uzun zamandır patinaj çeken ve giderek sıkışacağını tahmin ettiğim Türkiye ekonomisinin rahatlaması ve doğru rotaya girmesi için kendi alanımda önerilerde bulunuyorum.

Açıkçası öngörülerim büyük ölçüde gerçekleşti. Kur ve faizden bağımsız olarak, ekonomimiz mikro ve makro seviyede giderek sıkışmakta. Bunun sonuçlarını 2019 senesinde daha fazla hissedeceğiz. O yüzden, yarından itibaren yeni şeyler yapmaya başlamamız lazım.

Örneğin yıllardır konuşulan bazı yapısal reformların ertelenmesi için artık bir sebep kalmadı. Şimdiye kadar “memleketin onca sıkıntısı, acil meselesi varken on yıllık planların sırası mı?” diyen siyasilere hep şunu dedim; Bu yapısal reformları yapmadığınız için başımız dertten, acil işlerden kurtulmuyor. Sanırım artık mesele anlaşılacak.

Bu varsayımlarla Dünya gazetesinde ve başka yerlerde yazdığım yazıları, önerlerimi Ballı Fındık adlı kitabımda topladım. Bu hafta raflarda olur.

Yapısal reformlarla başlayan kitabın giriş konularından biri de şirketleri ve devleti nakit akışına göre yönetmenin sıkıntıları. Çağdaş iş yönetiminde öncelikle kar-zarar tablosuna (P&L) bakılır, bununla beraber bilanço ve nakit akış tabloları önceliklidir. Peki bizde ne? Öncelikle ve bazen sadece nakit akış tablosuna bakılır. Yani şirket o dönem kar mı etmiş, zarar mı dert değil. Bir yerden para gelirse iş sürdürülür. Bunun sonucunda da borçlar artar, vadeler uzar ve giderek iflaslar başlar… Evet, sadece esnaf veya KOBİ değil, koca koca şirketlerin bazıları bile böyle yönetiliyor. Ancak bu da tıkandı. Artık taze para bolluğu yok. Ya kar edeceğiz, ya da yok olacağız. Devlet için de böyle. Fizibilite ve verimlilik şart.

Ve dünyada kapitalizmin geldiği nokta. 2008 global krizi sonrasında yazdığım İleri Dönüşüm Kutusu adlı kitabımda global sistemin tıkandığı, yeni şeyler düşünmek gerektiği dile getiriliyordu. Şimdi o noktadayız. Tüm dünyada daha adil, gezegene, insanlara daha saygılı bir kapitalizm fikri gündemde. Batılı şirketleri bugünlere getiren kurumsal ezberlerle bizlerin daha iyi yerlere gitme şansı yok. Yeni oyunlar icat etmeliyiz, yeni şeyler düşünmeliyiz, dünyada değişen dengeleri görüp ona göre oynamalıyız. Bunlar da kitapta var.

Onun dışında şirketlerimizin küresel pazarlarda nasıl daha aktif ve etkili olacağına yönelik önerilerimi ve onlarca alanda somut ürün fikirlerimi bir araya topladım bu kitapta. Sporumuzu, müziğimizi, tarihi değerlerimizi, yerel lezzetlerimizi nasıl pazarlamamız gerektiğine dair öneriler de var. Ballı Fındık ismi de yazılardan birinden geliyor. Ama sembolik bir yazı. Dünya fındığının yüzde yetmişini yapan ve dünyanın ikinci bal üreticisi ülkesi olan Türkiye’den ballı ve fındıklı özgün karışımlar, sürme ürünleri çıkarıp dünyaya pazarlamalıyız diye düşünüyorum. Bazı girişimler ve ürünler var ama bu milli bir mesele olarak ele alınıp çabalar artırılmalı.

Kendim yazdım diye söylemiyorum, güzel oldu özetle. Benim içime sindi. Ülke ekonomisi adına kaygıları olan, kendi şirketi için çıkış yolu arayan veya bu krizi fırsata çevirip yeni işlere girmek isteyenlerin çok şey bulacağı kitap ortaya çıktı. Umarım beğenirsiniz. Umarım ülkeme faydası olur.

Bana Dünya gazetesi kapılarını açıp burada yazma şansını veren Hakan Güldağ başta olmak üzere tüm Dünya ekibine teşekkürlerimi sunarım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İstanbul Havalimanı 19 Kasım 2018
Çerez işler 05 Kasım 2018
Futbol dünyası 22 Ekim 2018
Fizibilite (2) 24 Eylül 2018
Turizmde yeni fikirler 10 Eylül 2018
Fizibilite 03 Eylül 2018
Ne kadar uzun vade? 20 Ağustos 2018