Balduk ve Öksüz

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

BUZDAĞININ DİBİ / Rüştü Bozkurt [email protected] "İŞ'te Buluşmalar" nedeniyle bir kez daha Kahramanmaraş'a indik. Türkiye İş Bankası'nın Anadolu'da cumhuriyet ideallerinin peşinde yürüttüğü kalkınma ve gelişme çabalarının kazandığı yeni "muhteva" bir başka yazının konusu olacak. Bu yazı, iki "yerel önder" de gördüğüm özelliklerden sadece bir ikisine değinme ile sınırlı kalacak. Mehmet Balduk'u TOBB'daki o büyük dönüşüm günlerinden bu yana tanıyorum. Hanefi Öksüz hakkında da çok şey duydum ve okudum; Kahramanmaraş'a iner inmez de soluğu yanında aldım. Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Balduk saygı uyandıran ve ilham veren bir "girişimci önder". Böyle bir yargıya bizi ulaştıran nedenleri açıklayamazsak, sözlerimiz boşlukta kalır; anlamlarını yitirir; kuru birer gürültü olmadan ileri gidemez. Söz söylemenin bedeli Balduk'un en büyük özelliği "söz söylemenin bedelini" biliyor olması. Biliyor ki, "...söz ağzınızdan çıkana kadar sizin esirinizdir; ağzınızdan çoktan sonra sizi esir eder." O nedenle sözün gücünü, söyleyeceği zamanı ve söyledikten sonra olası etkilerini iyice ölçüyor, tartıyor, söylediklerinin arkasını bilgiyle, belgeyle, akıl ve mantıkla, iyi seçilmiş ve pişirilmiş sözcüklerle besliyor. Balduk, son görüşmemizde yüreğime su serpti. Nedeni şu: Örneğın ihracatın arttığını bayraklaştırıp, ithalatının yapısını analiz etmeden tek yönlü söylemlerin durmadan ısıtılıp önümüze sürüldüğü, hayatın öz gerçeği yerine kendi gerçeklerini koyan "şark kurnazlarına" güzel bir ders verdi de ondan. Söylediği her sözün ardını, bölgesini ülke ve dünya ile karşılaştıran verilerle besledi: Kahramanmaraş'da özellikle tekstil tesislerinin "teknolojide" dünya ve ülke ortalamasının önünde olduğunun altını çizdi. Verimlilik de dünya ve ülke ortalamasının geride olmadığını verilerle kanıtladı. Net bir biçimde şunu söyledi: "Biz bu tesisleri kurarken, makinelerimizi seçerken, çalışmalarımızda verimlilikleri gözetirken, dünyada ve ülkemizdeki rakipleri gözledik; gerekli önlemleri aldık. Teknik anlatımı ile işletmelerde 'bağlı değişkenleri' gerektiği gibi yönettik. Ama kur dengesinden, enerji maliyetine, ithalat politikalarından, çalışma yaşamının düzenlenmesine, vergi politikalarından, altyapılara bizim dışımızda oluşan 'bağımsız değişkenlerin' üzerimize bindirdiği yük; bugün Kahramanmaraş'taki üretim altyapısını çıkmaza sürüklemiştir. Bizim fabrikaları söküp Suriye'ye, Mısır'a başka bir yere taşımamız mümkün de; burada aş ve iş sahibi olan 30 bin aile 120 bin, dolaylı olarak 200 bin insanı nereye götüreceğiz?" Balduk'un sorusu karşısında sustum. Yıllardır, sadece makro politikaların yeterli olmadığını, işletme düzeyinde de alışkanlıktan analize geçilmesi gerektiğini durmadan yineleyenlerdenim. İşte bir yönetici çıkıyor; kendi yöresinin envanterini ortaya koyuyor; rakamlarını döküyor; hepsinden öte, karşılaştırmalı bir analizle gerçeği düz saynalarda yansıtıyordu. Öncü girişimci Hanefi Öksüz de "girişimci öncülüğü" kadar, açık, anlaşılır; ne istediğini, ne söylediğini bilen; sözünü yaranmak için yamultanlardan değil. Çok net bir biçimde, kur dengesinin değişmesinin altını çiziyor; ihracat kadar ithalatın da yapısını analiz ederek kamuoyu ile paylaşmak gerektiğini belirtiyor; rekabette şans eşitliğini bozan bütün yapıların gözden geçirilmesi gerektiğini söylüyor; devletin öncelikle kendi kurumlarını işler hale getirip verimlilik analizlerini yaparak toplumla paylaşması gerektiğine vurgu yapıyor; sosyal kurumların özelleştirilmesi, bedeli ödeyenin yararlanması ilkesine uyulmasını bir çırpıda masanın üzerine koyuyor. Öksüz'e aklıma gelen her şeyi sordum: "Sanayicinin hiç mi suçu yok?" dedim. Konuyu kafasında netleştirmiş olmalı ki, hiç duraksamadan yanıtını verdi: "Fizibilite yapmasını bilmeylen, komşu yaptığı için iş yapan sanayici bedelini ödüyor. Piyasadaki dinamizm çalışmasının sınırlarını zorluyor; analiz yapmasını bilmiyorsa piyasa yasası gözünün yaşına bakmıyor. Bir kusuru sizinle açık yürekli paylaşmalıyım. Bir araya gelip ortak kurumlar yaratamadığımız; verimli alanlara girişi hızlandıramadığımız bir gerçek!" Balduk ve Öksüz için yazacak çok şey var. Yazının sınırları ise öğrendiklerimizi aktarmaya elvermiyor. Başka zamanlarda, bu iki girişimci öndere döner; yaptıklarını ve yapamadıklarını sizlerle paylaşırız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar