Bakliyatta ithalata son verecek 8 yol

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN [email protected]

Türkiye, 1980'li yıllarda nohut ve mercimek ihracatında dünya lideriydi. Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle, bu ürünlerde ekim alanları daraldı. Üretim hızla düştü. 2010'dan itibaren net ithalatçı oldu. Bakliyat ürünlerinin yeniden destekleme kapsamına alındığı son 10 yılda üretim yüzde 11 arttı. Ancak bu artış iç talebi karşılamaktan çok uzak. Türkiye'nin bakliyatta ithalattan kurtularak, tekrar kendi ihtiyacını karşılayabilmesi için çalışma başlatan Mersin Ticaret Borsası ve Ulusal Baklagil Konseyi 8 öneride bulundu.

Mersin Ticaret Borsası ve Ulusal Baklagil Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Ö. Abdullah Özdemir bakliyatta yaşanan sorunları ve önerilerini DÜNYA ile paylaştı:

1- Sertifikalı tohum üretimi ve kullanımı yaygınlaştırılmalı

Ülkemizin toplam tohum üretimi her ne kadar 1 milyon tonu aşmış olsa da, özelikle kuru baklagillerde sertifikalı tohum üretimi ve kullanımı oldukça düşüktür. Bu sorunun çözümünde ise Bakanlığımıza bağlı Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) ve Tarım Kredi Kooperatifleri önemli bir rol oynayabilir. TİGEM’in 3.6 milyon dekar arazisi var. Tarım Kredi'nin ise 2 bin 500 satış noktası bulunuyor. TİGEM, özel tohumculuk şirketleri ile iş birliği içerisinde sözleşmeli tohum üretimi yapar ve üretilen bu tohumlar Tarım Kredi dağıtır ise bu sıkıntı kendiliğinden aşılacaktır.

2- Havza modeli yeniden ele alınmalı

Havza Bazlı Destekleme Modeli ile 944 ilçe birer havza ilan edilmiş durumda. Nohut 65 ilde 522 havzada, kuru fasulye 64 ilde 290 havzada ve mercimek 40 ilde 200 havzada destekleniyor. Her bir ürünün çok farklı bölgelerde ve fazla sayıda havzada desteklendiği bir modelin başarılı olması mümkün değildir.

Havza modelinin ana amacı nohut havzaları, kuru fasulye havzaları ve mercimek havzaları gibi ürün bazında uzmanlaşmış üretim bölgelerinin oluşmasıdır. Bu nedenle bir havzada sadece bir veya en fazla iki ürünün üretimine destek verilirse bu model sağlıklı bir şekilde işleyecektir. Oysa mevcut modelde havza başına yaklaşık yedi ürün düşüyor.

3- Etkin ve dinamik bir tarımsal üretim planlaması yapılmalı

Ülkemizde etkin ve dinamik bir tarımsal üretim planlaması yapılamaması önemli bir yapısal sorundur. Bunun son örneğini nohutta yaşadık. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2018'de nohut üretimi yüzde 35 artışla 630 bin tona yükseldi. Bir yıl içerisinde yaşanan böylesine keskin bir artış farklı sorunları beraberinde getirdi. Nohut maalesef çiftçilerimizin elinde kaldı.

Toprak Mahsulleri Ofisi devreye girdi ve 96 bin ton nohut aldı. Ancak, Ofis'in bu ürünleri elinde tutması gerekirken, 6 ay vadeli olarak piyasaya satmaya başladı. Bunun sonucunda nohut fiyatları geriledi ve çiftçilerimiz ne yazık ki beklentilerinin karşılığını alamadı. Bu durum aynı zamanda, önümüzdeki sene nohut ekiminin az olacağının, dolayısıyla sürekliliğin sağlanamayacağının da bir göstergesidir.Dolayısıyla etkin ve dinamik bir üretim planlaması yapılıp, bu planın doğru teşvik ve desteklerle yönlendirilmesi gerekmektedir.

4- Nadas alanlarının üretime kazandırılması projesi genişletilmeli

Bakliyatın çiftçilerimiz açısından cazip olmaktan çıkmasının başlıca nedenlerinden bir tanesi Nadas Alanlarının Daraltılması Projesi'nin 1994 yılında sona ermesidir. Bakanlığımız nadas alanlarının üretime kazandırılmasına yönelik yeni bir uygulamayı 2018 yılında başlatmış olsa da, bu proje 50 bin dekar gibi çok küçük bir ölçeği kapsamaktadır.

Oysa ülkemizde yaklaşık 37 milyon dekar nadas alanı bulunmaktadır. Nadasa bırakılan arazi miktarı, toplam ekilen arazi miktarının dörtte birine, bakliyat ekim alanlarının ise beş katına karşılık gelmektedir. Mevcut nadas alanlarının sadece beşte birine ilave bakliyat ekimi yapılacak şekilde bu proje genişletilirse bakliyatta üretim sorununun çözümüne önemli katkı sağlayacaktır.

5- Baklagiller münavebeli ekim şartına göre zorunlu hale getirilmeli

Gelişmiş ülkeler ülkemizde münavebeli ekim olarak adlandırılan ürün rotasyonunu oldukça etkin bir şekilde kullanmaktadırlar. Ülkemizde de 2018 yılından itibaren, bir tarlaya üç yıl üst üste aynı ürünün ekilmesi halinde, destek ödemesi yapılmayacağına yönelik uygulama var. Bu uygulamanın başarıya ulaşmasının yolu arazi denetimlerinin sıkı bir şekilde yapılmasına bağlıdır.Diğer yandan, bu uygulama bakliyat üretimine katkı sağlayacak şekilde revize edilebilir. Kuru baklagiller münavebeli ekim sistemi kapsamında ekimi zorunlu hale getirilirse eğer, arz açığının kapanmasına önemli katkı sağlayacaktır.

6- Yeni bir veri üretim sistemi oluşturulmalı

Bakliyatta geleceğe dönük verimli politikalar tasarlayabilmemizin yolu öncelikle mevcut durumun gerçekçi bir şekilde ortaya konulmasına bağlıdır. Oysa TÜİK tarafından açıklanan üretim ve tüketim rakamları ile piyasa verileri örtüşmüyor. Mevcut durumu yansıtmaktan uzak istatistiklerle yeni politikalar tasarlanması ve uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle yeni bir veri sisteminin oluşturulması gerekmektedir.

7- Ar- Ge çalışmaları ve sanayi işbirliği güçlendirilmeli

Araştırma enstitülerimizin ıslah çalışması yürüttüğü türler ile sanayicilerimizin arzu ettiği ve piyasada talep gören türler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Islah çalışmalarının hedefine ulaşması ve özellikle uluslararası piyasalarda rekabetçi olabilmek için tohum ıslah çalışmalarında üretici, tüketici ve sanayici tercihlerinin mutlaka göz önüne alınması gerekmektedir.

8- Yüksek katma değerli ürünler geliştirilmeli

Mevcut durumda bakliyat ürünlerini dış pazarlara natürel halde ihraç ediyoruz. Oysa dünya pazarlarında bu ürünlerden elde edilen türev ürünler oldukça yaygın durumda. Bu nedenle bakliyat ürünlerini işleme sanayisini geliştirerek katma değer yaratmaya yönelik yeni adımlar atmalıyız.

Örneğin, bakliyat üretiminde ve ticaretinde öne çıkan Kanada, Avustralya ve Amerika gibi ülkelerde bakliyat kullanılarak yapılan konserve, humus, nohut cipsi, nohut unundan ekmek vb. türev ürünler oldukça yaygındır. Bakliyat ürünlerinden elde edilen pek çok türev ürün, gıda sanayisinde doğal katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Bu potansiyelin değerlendirilmesi ve dünya pazarlarında yeni bir kapı açılması bakımından ilgili yatırımların teşvik edilerek cazip hale getirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Özetle, bakliyatta ithalatın sonlandırılması, öncelikle Türkiye'nin kendine yeterli hale gelmesi ve ihracatta söz sahibi olması için bu öneriler dikkate alınarak uygulanmalı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar