Bakkal hesabıyla yıl sonu cari açık 50.1 milyar dolar
Biz son yıllarda makro ekonomik dengelerimizdeki düzelmelerle Uluslar arası Kredi Derecelendirme Kurumlarından not artışı beklerken, yüksek cari açığımızın yaratabileceği "kırılganlık" bizim önümüze hep olumsuz veri olarak konulup, beklediğimiz not artışları gerçekleşmedi. Geçen yıl 77.1 milyar dolar olan cari açığın bu yıl sonunda ilk sekiz aylık verilere göre gerilemesini esas alıp bakkal hesabıyla yıl sonu rakamına ulaştığımda cari açığın 50.1 milyar dolar olduğu tahminini yapıyorum. Ama bunun büyaümedeki önemli gerilemeye bağlı olduğunu da söylemeliyim.
2011 yılı Ağustos ayında 4 milyar 25 milyon dolar olan aylık cari açık bu yılın Ağustos'unda geçen yılın yüzde 29.4'ü seviyesinde 1 milyar 181 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu 2009 yılı Ekim ayından bu yana en düşük aylık cari açık oldu. Bu yıllın sekiz aylık döneminin toplam cari açığı da 36.1 milyar olarak gerçekleşirken, geçen yılın sekiz aylık dönemindeki 54.2 milyar dolarlık açığının yüzde 33.4 altında kaldı.
OVP'nin bu yıl sonu cari açık beklentisi 58.7 milyar dolardı. Bu gerçekleşmelere bakarak bakkal hesabıyla yılsonu için kalan dört aylık bölümde ilk sekiz aylık gerçekleşme oranında bir gerileme yaşanırsa yıl sonu cari açığı 50.1 milyar dolar olacak. Bu da OVP 2012 tahmininin 8.6 milyar dolar yüzde 14.8 oranında altında kalacağı anlamına geliyor.
Peki, cari açık konusunun geçmişi ve sorun yarattığı dönem ne zamandır?
Türkiye, 2001 krizini yaşadığı yılda daralmanın nedeniyle 3.7 milyar cari işlemler fazlası veren bir ülkeydi. 2002 yılında 626 milyon dolarlık küçük bir cari açık verdi. Bunu takip eden yıllarda cari açık hızla artış gösterdi:2003 yılında 7.5 milyar dolar, 2004 yılında 14.4 milyar, 2005 yılında 22.3 milyar, 2006 yılında 32.2 milyar, 2007 yılında 38.4 milyar, 2008 yılında 41.3 milyar dolar cari açık verdikten sonra, 2009 yılında kriz nedeniyle cari açık 13.3 milyara geriledi. 2010 yılında yeniden 46.6 milyara, 2011 yılında da 77.1 milyar dolara tüm zamanların en yüksek seviyesine yükseldi.
Türkiye enflasyonunu aşağıya çekerken, yüksek büyüme ve mali disiplin yaşarken beklediği not yükselmesini yabancı Kredi Değerlendirme Kuruluşlarından alamadı. Yabancılar, Türkiye ekonomisinin kırılganlığını not yükseltmeye engel gösterirlerken en olumsuz konu olarak cari açığı öne süren değerlendirmeler yaptılar.
Bu açından cari açığın düşmesi olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Ancak, Türkiye yüzde 12'ler seviyesine düşmüş tasarruf hacmiyle, ülkesindeki yatırım iştahına yanıt verecek bir finans gücüne sahip değildir. O nedenle büyümesini yüzde 5'lerin üzerinde tutabilmesi için yabancı finansman kullanmaya ihtiyacı vardır. 2007 yılına kadar dünyada yaşanan bol likidite döneminde Türkiye yüksek oranlı büyüme hızlarını yakalayabildi. O dönemlerin hızla artan yüksek cari açığı da bunu net şekilde ortaya koyan bir gösterge oldu.
Türkiye'nin büyümesini yüzde 5'lerin üzerinde tutabilmesi için gereken finansman yapısı içersinde dış finansman imkanlarının önemli rolü vardır ve var olmaya devam edecektir. O nedenle bizim kısa vadede cari açığı sıfırlamak, en aza indirmek, cari fazla vermek gibi beklentilerimizin olmaması gerekir. Bizim için doğru olan sürdürülebilir bir cari açıkla yola devam ederken, dış finansmanı mümkün olduğunca ucuz ve uzun vadeli yatırımda kullanılabilir şekilde elde edip, doğru ve verimli alanlarda kullanabilmektir. Bu da uzmanlara göre GSMH'nın yüzde 5'ini geçmeyecek bir cari açıkla yola devam etmek demektir. Bu yılki gerilemeye rağmen, cari açık hala yüzde 7'ler seviyesinin üzerindedir.
Önümüzdeki dönemde bir yandan cari açığı azaltıcı girişimlerde bulunurken, bir yandan da iç tasarruf oranımızı bir dönemlerde olduğu gibi yüzde 20'lerin üzerine çıkarma gayreti göstermemiz doğru olacaktır.