Bakış açısı değişmeden bu açmazdan çıkılamaz!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Yine ve yeniden döviz kurlarındaki moral bozucu hareketlere bağlı endişeler ile yatıp kalkmaya başladık. Kısa vadeli bakış açısından beslenen tepkisellikler nedeniyle bu olumsuzlukların kökenine inmeyi beceremiyor ve gerginliğin artmasını engelleyemiyoruz. Geçici de olsa, para otoritesinin sakinliği sağlamak üzere uygulamaya koyduğu önlemler yeterli olmuyor. Finansal sermayeyi yönlendirenler ve mali yapı ile Siyasi İrade ve iş dünyası, böyle gitmeyeceği dışında hiçbir konuda uzlaşamıyor.

Bir taraf yan tesirlerini düşünmeden acilen faizlerin yükseltilmesi gerektiğini savunuyor; diğer taraf ise bu yaklaşıma karşı çıkıyor ve tam aksinin gerektiğini iddia ediyor. Farklılaşan küresel koşullar hareket yeteneğimizi daraltıyor. Kimse bedel ödemek istemediği için sahipsiz kalan sorunlar ağırlaşıyor; faizleri düşürmenin veya yükseltmenin olası yan tesirleri faydasından daha büyük ve yıkıcı olabilecek gibi görünüyor. Kalıcı çözümler gerçekçi olmayı ve bakış açılarını değiştirmeyi gerektiriyor!

Koşulların sürdürülebilir olmadığı ve sorunların ağırlaştığı durumlarda, benzer yaklaşımların olumlu sonuçları hızla azalır, yan tesir niteliğindeki olumsuzluklar kontrolsüz bir şekilde artarak belirleyici olmaya başlar. Bu sürecin farkında olanlar, tekrarlanan türdeki girişimleri risklerini azaltmak üzere son fırsat olarak görmeye başlar ve evdeki hesaplar çarşıya uymaz. Eğer durum böyle olmasa idi son dört yıl genelinde döviz kuru ve faizler, dalgalı ve dönüşümlü bir şekilde yükseliyor olmazdı!

Bir an için mali yapı ve finansal kesimin kısa vadeli bakış açısına uygun şekilde faizlerin gereken oranda yükseltildiğini varsayalım. Döviz kurlarındaki yukarı yönün durması ve kısmen kayıpların geri alınabilmesi durumunda, enflasyon baskıları biraz azaltılabilir; fakat bedeli ekonominin daralmaya başlaması ve işsizliğin istikrarsızlığa sebep olabilecek şekilde yükselmesi şeklinde karşımıza çıkabilir. Paranın devir hızındaki sert gerilemeye bağlı olarak iç talep geriler, menkul ve gayrı menkul şeklindeki varlıklarda yaşanacak değer kaybı bilançoları yıpratır; sorunlu kredi hacmi hızla artarken bütçe açıkları kontrolsüz bir şekilde büyüyebilir.

Yüksek faiz gerekçesi ile gelebilecek net yabancı kaynak azalıyor olduğu için cari açığın küçülmesi bu olumsuzlukların yaşanmasını engelleyecek şekilde dengeleyemez ve riskten kaçınma eğilimi güçlenir.

Faizlerin düşürülmesi durumunda ise geçici bir iyimser rüzgarın ardından tekrar döviz kurları yükselmeye başlar ve sonuç değişmez! Bu kez yükselen enflasyon baskısı ve genişleyen tasarruf açığı, iç talebi daraltarak yukarıda özetlediğimiz olumsuzlukları tetikler.

Bu yıl genelinde olduğu gibi faizleri yükseltip diğer uygulamalar ile büyümeyi desteklemek te pek bir işe yaramaz; tam aksine kırılganlığı yıkıcı olabilecek şekilde artırır! Bu nedenle çok ciddi bir açmazın içine sıkıştığımızı veya bir tür bir kısır döngüye hapsedildiğimizi dikkate almamız, bakış açımızı değiştirmeden kalıcı çözüm üretemeyeceğimizi bilmemiz gerekiyor. Ayrıca bu oyunda kural değişikliğine yanaşmayan, döviz kuru ve faizlerdeki dalgalanmalara tepki vererek günü kurtarmaya çalışanların niyeti kalıcı çözüm olamaz!

Son bir ayda faizler konusunda yaşanan gerginlik, son dört yıl içinde yaşanan benzerlerinden farklı olabilir! Zira Ekim ayı başından bu yana, gelişenler arasında yalnızca Türkiye’nin olumsuz yönde ayrıştığı dikkat çekiyor ve bunun dış politika tercihlerindeki farklılaşma ile bölgesel çaptaki jeopolitik gelişmelerden bağımsız olmadığı konusu genel kabul görüyor. Finansal sermayeyi yönlendirenler, kısa vadeli bakış açısının değişmemesini ülkemizi vesayetleri altında tutmanın ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanmanın ön şartı olarak görüyor. Kalıcı çözüm ise peşinen ciddi bedeller ödemek pahasına bir şekilde giydirilmiş deli gömleğinin yırtılıp atılmasını, vesayeti oluşturan bağımlılıklardan kurtulmaya çalışılmasını ve yeni bir düzen peşinde koşulabilmesini gerektiriyor.

Bugüne kadar sorunlar ve bağımlılıkların artması pahasına kaçınılmaz sonu ötelemeye çalıştık. Yeni bir başlangıç yapabilmemiz için artık kendi gerçeklerimizle yüzleşmemiz, bedel ödemeyi göze alıp adil bir şekilde paylaşımı üzerine kafa yormamız, orta uzun vadeli çıkarlarımızın gereğini yapmak üzere engelleri aşmamız ve hızlanmamız gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar