Bahçıvan’a göre Kastamonu’ya hedef lazım

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

Kastamonu’ndayız… 
İzbeli Çiftliği’nde… 
Sabiha İzbeli’nin kimisi bizzat kendi eliyle kimisi denetiminde hazırlanmış, kuşburnu, kızılcık ve dahi çeşit çeşit marmelat ve reçeller… 

Çeşit çeşit peynirler, börekler ve tabii kimilerinin Kayseri pastırmasından bile lezzetli bulduğu Kastamonu pastırması… 

Taze süt eşliğinde kahvaltımızı ederken, içinde bulunduğumuz konağın Osmanlı Padişahı Avcı Mehmet tarafından 1651 yılında İzbeli sülalesine bağışlandığını ve yıllarca buradan sipahilerin yetiştirildiğini öğreniyoruz… 

İzbeli Çiftliği, daha sonraki yıllarda Kurtuluş Savaşı’nda da önemli bir rol oynamış… 

Hafız Selman İzbeli, Kastamonu Müdafaa-İ Hukuk Cemiyeti kadınlar kolu kurucularından… 

Kadınları örgütlemiş, cepheye ne ihtiyaç varsa göndermeye çalışmışlar. Selman Hanım Kastamonu’nun ilk kadın belediye meclisi üyesi…  

Kastamonu Ticaret Borsası Başkan Yardımcısı Serdar İzbeli’nin verdiği bilgiler bunlarla sınırlı değil. Ama gelin biz Kastamonu’ya biraz daha geniş bir pencereden bakalım… 

Bu şehre kalabalık bir heyetle gelen İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan’ın gözlem ve görüşlerini aktaralım… 

Bahçıvan, İSO Başkanı seçildikten sonra böyle Anadolu’ya yılda birkaç kez ziyaretler düzenliyor… 

Geçen yıl Diyarbakır ile başlandı. Ardından Mardin ile devam edildi. Bu yıl ise ilk durak Kastamonu oldu… 
“Bunda, İSO Meclis üyelerinin 105’i gibi önemli bir kısmının Kastamonu ile direkt ya da dolaylı olarak ilişkili olmasının payı da var” diyen Erdal Bahçıvan’a göre, “Kastamonu, geçmişe kıyasla ekonomik gücünü kaybeden kentlerimizin başında geliyor…” 

Kastamonu eskiden Anadolu’nun en canlı merkezlerinden... 

Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası, Türkiye’nin en eski odalarından biri… 1882’de kurulmuş… 

Kastamonu’nun ilçesi İnebolu da öyle; odanın kuruluş tarihi 1884. 

O dönemde Anadolu’nun en hareketli limanlarından biri olan İnebolu’da Osmanlı Bankası’nın ilk şubelerinden birinin kurulduğu, kentte Levantenlerin ve Hollandalı tüccarların yerleştiği biliniyor… 

Mustafa Kemal Atatürk de bu bölgeye farklı bir önem vermiş” diyor İSO Başkanı, “Şapka Devrimi’nin Çeşme ya da Bodrum’da değil de Kastamonu’da yapması rastlantı değil…” 

Ancak, Erdal Bahçıvan’ın da dikkat çektiği gibi ilerleyen yıllarda kentte ekonomik gelişim bakımından ciddi bir çöküş var… 

“Neden?” derseniz, Bahçıvan’a göre, “temel sorun girişimcilik ruhunun kentten göç etmesi…” 

“Gerilemeye neden olarak ‘lojistik’ gösteriliyor. Ancak Küre Dağları o gün de vardı, bugün de var. İstanbul’a uzaklık yine değişmedi; 300 km… Tabii ki, uçak, demiryolu, karayolu bağlantıları önemli ama görünen o ki gerilemede kuvvetli neden göç. Örneğin İnebolu 1920’lerde 35-40 bin nüfusa sahip. Bugün 10 binlerde… Kabahat, İstanbul’u herkes için çok kolay bir kazanç ve rant kapısı olarak göstermemiz. Kabahat, gençleri ve girişimcileri buradan kaçıranlarda…”  

Kastamonu bugün teşvikte 4’üncü bölgede… 

“Bugün Kastamonu’ya 6’ncı bölge teşviki verilse yeri var. Ama Kastamonu bunu hak eden bir coğrafya değil. Türkiye’nin kalkınmaya muhtaç bir bölgesi haline gelmesi çok üzücü” diyor Bahçıvan ve hemen ardından ekliyor: 
“Şehrin yarım yüzyılı aşkın ekonomik açıdan geri kalmasının en temel nedeni sürdürülebilir bir büyüme hedefinin olmaması. Şehre gelen bir valinin vizyonu iki-üç yıl enerji yaratmış ama bir sonraki vali bambaşka bir plan uygulamış. Şehir Doğu’dan Batı’ya, Batı’dan Doğu’ya 180 derece dönüp duruyor, belli bir hedefe kilitlenemiyor…” 

Sorular üzerine örnek de verdi Bahçıvan: 
“Kastamonu mimarisini ele alın. Bir tarafta 500 yıl önce yapılan konakların zerafeti... Ya da hükümet konağı… Müthiş bir bina… İstanbul’daki Büyük Postane’yi, Ankara’daki ilk Meclis’i de yapan aynı mimar Vedat Tek yapmış… Ama onun karşısında bir bakıyorsunuz, Vakıfbank’ın şubesi ya da Türk Telekom’un binası, onların kabahati olarak söylemiyorum, 1960’lı, 70’li yıllarda yapılmış, estetik olarak büyük tezat içinde. Medeni olacağız derken, kültürümüzü, tarihimizi adeta yok eden bir anlayışla şehir mimarisini, estetiğini talan etmişiz…” 

Daha yakın tarihlerden de örnekler verdi Bahçıvan: 
1960’larda Küre Kanyonu’na telefrik hattı yapmışız. Bakır madeni taşımak için. Birkaç ay çalışmış. Karayolu daha uygun, daha tasarrufl u filan denilmiş, atıl durumda kalmış… Az değil, 25 km. İnebolu’ya iniyor. İnsan düşünüyor sağlamlaştırılıp, elden geçirilse turizme uygun hale getirilemez mi? Yine dünyanın en büyük dördüncü kanyonu burada. Kaçımızın haberi var? Kaçımız gitti Valla kanyonuna, Ersizlerdere’ye… ? ? ? 
Bahçıvan’a göre, “Tüm bu sorunlar bütünlüklü bir şehir vizyonu oluşturamamakla alakalı…” 

“Bir şirketin CEO’su değişse de, şirket politikası bellidir” diyor Bahçıvan, “Şirket kağıt üretiyorsa, yeni gelen yönetici onu birden peynire çeviremez. Kastamonu ve benzeri illerimizde de şehir vizyonu, sürdürülebilir büyüme hedefl erinin olmaması sorunun temel nedeni. Bir de sorun sadece valilik ya da kamuda değil. Özel sektörümüzün, kentin kanaat önderlerinin şehir politikaları oluşturulurken, mutlaka işin içinde olması lazım…” 
Bahçıvan’ın bu sözleri üzerine, yıllardır şehrin iş dünyasına önderlik eden isimlerden biri, KATSO eski başkanı ve şimdi Kastamonu Ticaret Borsası Başkanlığı görevini üstelenen Sedat İşeri, Bahçıvan’ı kastederek, “Başkan haklı. Biz hep eşrafl ıktan gelen, ‘aman kırmayalım” ya da “büyüklerimiz daha iyi bilir” yaklaşımıyla kararlara müdahale etmedik. Ama özel sektör olarak etmek gerekir” dedi… 

Bahçıvan’a da, İşeri’ne de hak vermemek mümkün değil… 

Kastamonu, müthiş doğasıyla, insanıyla, köklü kültürel ve tarihi zenginlikleriyle gerçekten de bulunduğu yeri hak etmiyor… Doğru yatırımlarla, pek çok girişimci için fırsatlar sunduğu da ortada. Doğru yatırımların Kastamonu’ya çekilmesi için ise bütünlüklü bir şehir politikası oluşturulması çok önemli… 

Kısacası Kastamonu önce ne yapacağına karar vermeli; hedefl erini belirlemeli.. 

Örneğin, İSO Başkanı’nın da belirttiği gibi, Kastamonu Üniversitesi, şehir için önemli bir şans. Gelgelelim, kentin en önemli güçlerinden biri tarım ve hayvancılık ama şehrin üniversitesinde doğru dürüst bir tarım bölümü yok. Orman varlığı açısından Türkiye’nin en zengin ili. Orman Mühendisliği bölümü var ama bunu sanayi ile birleştirecek ve katma değer yaratacak bir bölüm yok! 

Kastamonu’nun, bu ülkeye, bu topraklara kattığı çok şey var…

“Çanakkale içinde vurdular beni” diye başlayan Çanakkale Türküsü boşuna bu şehirde söylenmemiş… 

Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi Çanakkale Savaşı’nda da en çok şehit veren illerin başında geliyor Kastamonu… 
Katacağı da çok şey var… 

Adımlar da atılıyor; örneğin Kstamonu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Selçuk Arslan'ın da vurguladığı gibi Ilgaz Tüneli'nin açılmasıyla, İnebolu Ankara’ya en yakın liman haline gelecek…

500 tescilli konağa sahip Kastamonu’da Gülsen Kırbaş’ın Uğurlu Konakları gibi örnek işletmeleri bölgedeki turizm potansiyelini harekete geçiriyor… 

Başka yazılarda onları anlatmak da boynumuzun borcu olsun…

İSO’da en yoğun gündem üniversite-sanayi işbirliği 

İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan, Kastamonu’da gazetecilerle yaptığı kahvaltılı sohbet toplantısında, İSO’da en önem verdikleri konunun “üniversitesanayi işbirliğinin hayata geçirilmesi” olduğunu ve “bir bilim borsası” oluşturmak için çalışmaların yürütüldüğünü açıkladı. Bahçıvan, konuyla ilgili şunları söyledi: “Türk sanayisinin gelişmesinin Ar- Ge, inovasyon ve üniversite-sanayi işbirliği ile olacağını düşünüyorum. İstanbul’da beş büyük üniversite ile; İstanbul Üniversitesi, İTÜ, Boğaziçi, Yıldız Teknik ve Marmara üniversiteleri ile ortak bir iş planı oluşturduk. Ortaya koyduğumuz soru şu: Üniversite-sanayi işbirliğinde bizdeki eksik nedir? Neden bu konuda halen Batı’nın, Japonya’nın ya da Güney Kore, hatta Çin gibi ülkelerin çok gerisindeyiz. Yanlışı kim, nerede yapıyor? Bu soruların yanıtını bulmak için tarafl ar olarak, tamamen komplekslerimizden arınmış bir şekilde çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmaların finalinde de bir metodoloji ortaya konulacak. İstanbul’da doğru modeli bularak önce devlet sonra Koç, Sabancı gibi vakıf üniversiteleri ile işbirliği yapmayı hedefl iyoruz. Bir 'Bilgi Borsası' ya da 'Bilim Borsası' gibi yapıları oluşturarak işlevsel hale getirmemiz gerekiyor. Bu konuda iklim artık çok müsait. Bilim dünyasında, 'bilim ancak pratik hayata döndürüldüğünde bir anlam ifade eder' anlayışı yayılıyor. Sanayici de bilimsiz gelişemeyeceğinin farkında. Hep birlikte refah ve zenginliğin bilgi rekabetinden doğacağını kabullenmiş durumdayız. Üniversiteler ile düzenli bir periyodik çalıştay ortamı oluşturduk. Beş üniversite rektörünün onayı ile üç aydır ortak çalışmalar yürütülüyor. Ortaya çıkacak metodoloji belli bir olgunluğa eriştiğinde bunu Kastamonu ve diğer illerimizdeki iş dünyamızla paylaşmaktan gurur duyarız."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar