Bahar geldiğinde mi BIST böyle olur? Yoksa...
Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum?
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar?
Ayşe Kulin’in olağanüstü sözleri, Candan Erçetin’in müthiş yorumu...
Son 10 yılın şarkısı diye sorarsanız, bence yanıtı “Bahar”dır.
Soruyu hemen bizim piyasaya çekiştirelim:
Bahar geldiğinde mi bizim piyasa böyle oluyor?
Yoksa piyasa böyle olduğu için mi bize bahar geliyor?
Yılın ilk 10 gününde ülkeye meteor çarpacakmış gibi fiyatlama yapılırken, şimdi yaşanan baharın gerekçelerine bakalım mı?
1) Dünyada gelişen ülkelere teveccüh 2013 yılından bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Uluslararası Finans Kurumu’na (IIF) göre, 2018 yılında gelişen ülkelere akan para 2014 yılından bu yana ilk kez 1 trilyon doların üzerine çıkacak. Fed’in faiz artırımlarını Kahpe Bizans’taki Mehmet Ali Erbil misali “acımadı kiii” diye değerlendiren piyasa, getiriyi nerede bulursa oraya gidiyor. Haliyle bize de geliyor.. Yılbaşından bu yana hisse senedine 2.5 milyar dolara yakın yabancı girişi oldu. 100 bine giden borsadaki baharın bir kısmı bundan... Acaba bahar geldiği için mi biz böyleyiz?
2) Şirketlerin kârları ciddi anlamda yükseliyor. Uzun süredir hem bankaların hem sanayi şirketlerinin karlarının bu ölçüde yükseldiği bir dönem yaşamadık. İSO 500 şirketlerine baktığınızda 2016 gibi zor bir yılda özsermaye karlılığı %16.2’ye kadar (enflasyonun iki katı) yükseldi. Satış kârlılığı, 2010’dan bu yana en yüksek seviyesine (%6.8) yükseldi. Bankaların kârları, genel karşılıklardaki düzenlemeler ve sağlanan kolaylıklar ile yıllardır görmediğimiz şekilde arttı. (10 büyük mevduat bankasının karı ilk çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %68 yükseldi.) Yani, kârlardaki artış uzun süredir görmediğimiz ölçüde genele yayıldı. BIST yılbaşından bu yana %27 yükseldi. Sanayi aynı şekilde %27, bankalar %30 gittiyse bunun adı rallidir. Dolar bazında endeks %47 gitti. Yoksa biz böyle olduğumuz için mi geldi bahar?
3) Bazen şirketleriniz iyi, dünyadaki konjonktür iyi olabilir. Ama bunlara rağmen piyasanız gitmeyebilir. Çünkü devreye makro riskler, yönetim, yönetişim sorunları, ülke riskleri, politika veya jeopolitik riskler girebilir. Referandum sonrası politik, jeopolitik, yönetişim gibi riskleri piyasanın gözü görmüyor. Diğer yandan, Türkiye bütçesini kullanarak yavaşlayan ekonomiyi canlandırmayı başardı, ilk çeyrekte %5 büyüdü. Üstelik, Merkez Bankası’nın çok sıkı durduğu bir dönemde (piyasaya %12 ile para verirken) yaptık. Mali destekler, para politikasındaki sıkı duruşa imkan verirken, ekonomiyi de büyüttü. Güzel taraf, birçok ülkenin aksine ekonominin teşvike reaksiyon verebildiğini gördük. Devlet harcamış, insanları harcamaya teşvik etmişiz, ihracatı da yapmışız. Sonuçta büyümüşüz. Buraya kadar doğru zamanda doğru şeyi yapmışız.
Yani ekonomiye değdiğinden bu yana (devletin) elleri, bütün kış dallarında tomurcuklar var.
Yıllardır ilk kez eş zamanlı iyileşme
Velhasıl, yıllardır ilk defa hem yurtdışı koşullar, hem şirketlerimiz hem de makro cephede eş zamanlı iyileşme sağlamayı başarmışız. Bu da bize diyor ki, “son yılların en altı dolu rallisini” yaşıyoruz. Zira bazen para girişi ile fiyatlamalar yükselir, siz hikaye yazmak zorunda kalırsınız.
Bu kez hikaye fena değil.
“Bu ne kadar sürer” sorusunun yanıtını bulmak zor.
Para gelmeye devam ettiği sürece yükselir, şirketler kâr ettiği sürece fiyatlayabiliriz.
Ama şunları unutmamak gerek.
Bu, Türkiye’de sorunların çözüldüğü, ekonomide her şeyin artık güllük gülistanlık olduğu anlamına gelmiyor.
300 bine yakın işletmemiz Kredi Garanti Fonu ve KOSGEB kredilerinden faydalandı. Teşvikler ve istihdam önlemleriyle çok önemli bir zaman satın alındı. Bu zamanı iyi kullanmazsak, çok değerli bir cephaneyi boşa harcamış olacağız.
Şirketler aldıkları kredileri kâr üretmeyen işlerini finanse etmek için kullanmaya devam edecek olursa...
Kıt kaynaklar iş modeli değişikliği, yeni yatırım imkanları için kullanılmayacak olursa...
Hükümet, gelinen noktayı yeterli görüp, ekonomi için gerekli reformları yapmayacak olursa...
Hukukun üstünlüğüne yerli-yabancı doğrudan yatırımcıyı ikna edemeyecek olursak...
Bahar geldiği için mi böyle olduğunu, yoksa böyle olduğu için mi baharın geldiğini düşünürken...
Bizim borsayı...
Bir anda Uşşak Makamı’nda şu eseri seslendirirken görebiliriz...
Baharı beklerken ömrüm kış oldu..
Gözümde her zaman biraz yaş oldu...
En güzel duygular bana düş oldu...
Yorgunum dostlarım... Yorgunum artık...