Bağımsız yönetim kurulu üyeliği...
Çok yinelediğim anılarımdan biridir: Ülkemizin önde gelen kuruluşlarından birinde, "küreselleşme süreci" üstüne bir söyleşiye katıldım. Söyleşi sonunda "soru sorulmasını" istediğimde, genç bir bayan ayağı kalkarak, "Kendinizi dürüst bir insan olarak tanımlayabiliyor musunuz?" dedi.
Üzerinde kafa yorduğum konulardan biri olduğu için anında yanıt verdim: Kendime karşı da dürüstlük ederek gerçekçi bir yanıt istiyorsanız, yüzde yirmi beş dürüst bir yaşam sürebildiysem kendimi bahtiyar hissederim!
Salondan sesler yükseldi:"Neye göre, nasıl ölçüyorsun da, yüzde yirmi beşlik oran verebiliyorsun?"
Yanıtım hazırdı: Dürüstlük, bildiklerimiz ile söyleyebildiklerimiz arasındaki makastır. Bugüne kadar, korkularım ile cesaretim arasında bir karşılaştırma yaptığımda, bildiklerimi ancak dörtte bir oranında söylediğime hükmediyorum. Gücümün sınırlarını düşündüğümde, aklımın gücü kullanma için bana verdiği analiz yeteneğini dikkate aldığımda ve gücü kullandıktan sonra bana geri dönüşünü hesaba kitaba vurduğumda çok fazla bağımsız kalamadığımı söylüyor yüreğimin sesi.
Tam olgunlaştırdığım zaman yayınlamak üzere bir çalışma yapıyorum. Yasal düzenleme nedeniyle şirketlere atanan "Bağımsız Yönetim Kurulu Üyeleri" üzerine bir incelemeyi sürdürüyorum. Yönetim kurulu üyelerinin yarım düzineyi aşan ölçüte göre değerlendirmesini yapıyorum. Bu ölçütlerden bazılarını sizlerle de paylaşmak isterim:
1.Bilgi bağımsızlığı: Bağımsız yönetim kurulu üyesi, görev aldığı kuruluş ya da kurumun üretim alanlarının yapısal ve ekonomik özelliklerini ayrıntılarıyla bilmelidir. Bağımsız yönetim kurulu üyesinin görev aldığı kuruluşun üretim alanlarının iş çevresinde faktör koşullarının, talep koşullarının, karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinin yarattığı ağların ve rakip stratejilerinin genel eğilimlerini ve ayrıntı dinamiklerini yakından izleyebilecek donanıma sahip olmaları, “bağımsızlık” sıfatını hak edebilmelerinin gerek şartıdır.
Bir yönetim kurulu üyesi, teknik kadroların sunduğu bilgilerin ayrıntılarına hakim değilse, çok kolaylıkla illüzyonun etkisi altına girebilir. Özellikle şark kurnazlıklarını ve kasaba kültürünü aşamamış gelişmekte olan toplumlarda bilgisi sınırlı yönetim kurulu üyelerini kandırmak çok kolaydır.
Tepe yöneticilerin önemli bir bölümü kendi dönemini 'milat' kabul etmeye yatkındır. Bu bakış açısı, yakın ve uzakta rakip ya da benzer kuruluşlarla karşılaştırmalar yaparak açıklamadan uzak durur. Yıllık üretim 'hedefleri' belirlenirken; kapasite ve teknik olanakların ayrıntılı analizi yapılarak, teknik kapasitenin ulaşabileceği hedef ile piyasanın olanak verdiği erişebilir hedef ortaya koymayan bir analizin illüzyon yaratmadan öteye anlamı yoktur. Şirketlerin yarattıkları sonuçlar açıklanırken, yönetici konumunda olanların 'kapasite ve teknik olanakların sınırları' hakkında ayrıntı özenine dayalı net bilgileri yoksa, kaynak verimini artıracak önlemlerle ilgili söyleyecek sözü de olamaz.
Bağımsız yönetim kurulu üyeleri, sorumlu oldukları üretim alanlarında, potansiyel olanaklar ile erişebilir olanakları ayırt edecek ayrıntı bilgileri yoksa, bağımsızlık sadece yasak savma için kullanılmış bir niteleme sıfatı olarak kalır.
Bağımsız yönetim kurulu üyesi koltuklarına oturanlar, vicdanlarının sesini dinlemeli, bu sıfatı hak edecek ayrıntı bilgisine sahip olup olmadıklarını kendilerine sormalıdır.Yöneticileri onaylamanın ötesinde işlev görmeyen yönetim kurulu üyeleri, az ya da çok şirketin ortak kaynaklarından sağladıkları gelirleri hak edip etmediklerini düşünmek zorundadır; gerçek insan olmak böyle bir iç sorgulamayı gerektirir.
2.Ekonomik bağımsızlık: Bilgi bağımsızlığı, bağımsız duruşun temelidir; ikinci adım ekonomik bağımsızlıktır. Ekonomik olarak yönetim kurulundan elde edeceği gelire şu ya da bu ölçüde bağımlı olanlardan da gerçek bağımsız yönetim kurulu olmaz.
Bazı yöneticilerin, bağımsız yönetim kurulu üyelerini seçerken, eş-dost, ahbap-çavuş ilişkisi ile birlikte ekonomik bağımlılığı da kullandıklarını gözlüyoruz.
Yöneticiler şark kurnazlığı ve kasaba kültürünü aşamamışlarsa, bağımsız yönetim kurulu üyelerini, şirketin iç dinamiklerini harekete geçirme yerine, önlerine gelen her konuyu sorgusuz sualsiz onaylama olasılığı yüksek olanlardan seçiyorlar.
Bilgi bağımsızlığı olmayan bir de ekonomik açıdan şu ya da bu ölçüde bağımlılığı olan, ayrıca araştırıp öğrenme istekliliğini de yitirmiş bir yönetim kurulu üyesinin, Anadolu deyimiyle 'loğ taşı işlevi' ötesinde bir yararı olabilir mi?
3.Teknik olan ile insani olanı ayırma: Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin fikri olgunluklarının, teknik olanla, insani olanı ayırt edebilecek düzeyde olması gerekir. Çok sık yinelediğimiz örnektir: Tarihin en büyük casusluk olayına karışan İngiltere Kraliçesi’nin 'Sanat Tarihi Danışmanının' fakültesindeki yönetim kurulu 'profesörlüğünü iptal' kararı alır...Casusluk yapan profesörün bağlı olduğu üniversitenin bilim kurulu toplanarak,"'Casusluk ahlaki bir olaydır; profesörlük teknik...Ahlaki bir duruş, teknik duruşu ortadan kaldırmaz. Profesörlük unvanı iade edilmelidir" kararını verir.
Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin teknik olanla insani olanı ayırt edebilme özellikleri olmalıdır. O zaman iş ile insan arasındaki ilişkilere olumlu katkı yapabilir, şirket içinde işe bağlılık düzeyin ve müşterisini bir paydaş haline getirmeye katkıyı artırabilir.
4.Kişisel yararı aşabilme gücü: Teknik ya da insani bir yanlış karşısında "dur!"diyecek özgüveni olmayanlardan da bağımsız yönetim kurulu üyesi olmaz demiyorum ama, olandan kuruluş ve kuruma bir yarar gelmez.
İncelediğim bazı kuruluşlarda "iç kamuoyu" alabildiğine tedirgin olduğu halde, bağımsız yönetim kurulu üyelerinin iç kamuoyunun sesine kulak vermediklerini gözledim.
Bir bağımsız yönetim kurulu üyesi, görev aldığı kuruluşun iç kamuoyuna erişebilme özelliği yoksa, "noter katibi" olmanın ötesinde şansı da yoktur...İç ve dış kamuoyunda, kuruluşun algılanmasını izleyip, ona göre yönetime yön gösterecek gücü olmayanlardan da iyi bir bağımsız yönetim kurulu üyesi olmaz.
Kişisel yararını aşabilmiş bağımsız yönetim kurulu üyelerinin iç ve dış kamuoyunun kuruluşla ilgili algısını yakalayabilecek değişik yöntemleri var. Basit anketlerden, karmaşık bilimsel araştırmalara kadar iç kamuoyu araştırmasını gündeme getirip, yılda bir kez çalışan insanların kurumla ilgili düşüncelerini öğrenmek istemeyenler de bağımsızlık sanını kullanırken ciddi olmalı, kendilerine saygısızlık edebileceklerini düşünmelidir.
5. Özgüven ve direnen kişilik: Bilgi ve donanımı, ekonomik güç ve ilkeli tutum bileşenleri bir insanda "özgüven ve direnen kişilik" yaratır. Bağımsız yönetim kurulu koltuklarına oturan herkes, örneğin bir yıl boyunca başta insan-odaklı konular olmak üzere, teknik ve piyasa sorunları ile ilgili hangi konularda yönlendirici olabildiğini kendilerine sormalı...
Özgüvenden yoksun, direnen kişiliğe sahip olmayan, kafa-kol ilişkisi, makam rantı gibi olumsuz unsurlara dayalı olarak yönetim kurulu üyeliği yapanların; kendilerini sorguladıklarında vicdanlarının kanayacağını düşünüyorum.
Vicdanlarnızı kanatmayını: "İstifa" denen bir kurum; "onur" diye bir "değer" vardır...