Bağımsız Merkez Bankası’nın dokuz farklı etkisi

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

Bağımsız Merkez Bankası’nın dokuz farklı etkisi; sekizinde istikrar bekçisi, birinde oynaklık habercisidir (*)

Merkez Bankası için konjonktürü doğru değerlendirmek ne kadar önemliyse, ekonominin geneli için de Merkez Bankası’nın bağımsızlığı o derecede önemlidir. Para ve maliye politikası ekonomiye yön veren iki temel saiktir. Merkez Bankası politikası için seçebilmek, ulaşabilmenin yegane aracıdır. Fiyatlar ve ekonomik faaliyetlerin seyri, hedeflere ulaşmada hangi yolları kullanmakta ya da ne kadar sürede bu hedeflere varmaktadır. Bu sorular verilen yanıt, para politikasının iki vazgeçilmez öğesini oluşturur. Merkez Bankası arz ya da talep yönlü dinamiklerden talep üzerine mührünü vururken, arz üzerinde sınırlı ve dolaylı etkilerle öne çıkar. Para politikasının uzun ve kısa olmak üzere iki farklı zaman bileşeniyle şekillenir. Politikalar, uzun vade için fiyatlar genel seviyesinin, kısa vade içinse çıktı açığının belirleyicidir. Büyük Buhran yıllarında sürdürülebilir büyüme için mali politikaların etkin olduğunu düşünen Keynesyen akım öne çıkıyordu. ABD’nin bugünkü para politikaları işsizlikle ve enflasyonu hedefliyor. Ekonomik faaliyetlerin nominal faiz oranıyla en güçlü etkileşimi olduğunu dikkate alan Keynes, Parasalcı’ların kredi talebini ve dolayısıyla yatırımları belirlemekte reel faizlerin esas olduğunu kabul eden görüşüyle rekabet ediyorlarsa da; 1970’e Keynes ve sonrasında Friedman hakimiyeti hakim olmayı sürdürmüştür. 

Merkez Bankası, para politikasının kalesidir. Bu kale, etrafını saran piyasalar bütünüyle dokuz farklı parametre aracılığında dokunmuş bir arı kovanı gibidir. Bunları biraz açarsak; 

1. Saydamlık: Amaç, öngörü ve stratejilerin piyasaya etkin iletilmesi, piyasadaki beklentilerin de en sağlıklı şekliyle para politikasınca algılanabilmesi çift yönlü bir iletişimin neleri başarabildiğinin kanıtları gibidir. 

2. İstikrar: Merkez Bankası’nın politikaları, ekonomik istikrara katkı sağlayabilmek adına güçlü bir iletişim yapısına gerek duyar. Saydamlık ve istikrar, piyasa açısından ekonomik düzenin sigortasıdır. Piyasa, para politikası devresini ısındıran her dış etki, bir başka anlamda ekonomik istikrar yolunda bir güç kaybına dönüşebilir. Devrenin ısınma boyutuna bağlı olarak portföy ya da doğrudan yatırımlar sigortası atacak, ekonomik istikrar bozulabilecektir. 

3. Öngörülebilirlik: Merkez Bankası politikalarının tahmin edilebilirliği, para politikasındaki olası bir değişikliklere karşı bağışıklık için çalışan bir aşı gibidir. 

4. Uzun vadeli faiz oranlarındaki seyri tahmin edebilmek, yatırımlar için bir kaldıraç üstünlüğüne dönüşür. 

5. Çalışanların maaşlarına zam beklentileri, enflasyon hedefine ulaşırken zorlu bir kulvarda yarışır.

6. Demokratik hesap verilebilirlik, politik inisiyatif ve Merkez Bankası bağımsızlığı ekonomik istikrara uzanan yolun taşlarını döşer. Dünya yakın ekonomi tarihinin altın standardı deneyimi, zoraki bir dizi kural içermekteydi. Bugünün küresel politik atmosferiyse çok daha fazla serbest yapıda ve demokratik yapılanmayı fiyatlayan küresel serbest sermayelerin etkisi altında kalmaktadır. 

7. Bağımsızlıkta aşırıya kaçan her adım, ilişkili taraflardan birinin diğeri karşısında daha çok, daha rafine, daha kaliteli bilgiye eriştiği bir ortam oluşturabilir. Bu durumsa volatiliteyi beslerken saydamlığı ve istikrarı tehdit eder. Mesela para politikası kurulunun toplantı tutanaklarını eş zamanlı olarak kamuoyuyla paylaşıyor olması, özellikle zor dönemlerde kurul üyelerinin kararsızlığının bilgi kirliliğine neden olabilir. Piyasanın kafası karışabilir, yatırımcılar kirli bir bilgi akışıyla beslendiklerinin farkına vardıklarındaysa iş işten çoktan geçmiş olabilir.

8. Saydamlığını kaybeden para politikası, ekonomik ilişki kurmaya gerek duymayan ters seçime (adverse selection) bilgi eksikliğini de ekleyip çok farklı kanallardan ekonomik istikrarı bozabilir.

9. Ekonomik ortamı yeterince bilgiye doyurmamış olmak, karşılıklı şartları yerine getirmek istemeyen tarafları ya da aşırı risk yüklenenler toplulukları ortaya çıkarabilir. Oluşan ahlaki riziko (moral hazard) önce varlık fiyatlarını, sonra da beklentileri etkiler. Kur ve faiz üzerindeki baskıyı enflasyon ve ekonomik faaliyet karmaşasına kadar taşımak mümkün olabilir. 

Merkez Bankası eskiden sadece fiyat istikrarından ibaret olan ekonomideki amacına, finansal istikrarı da ekleyerek genişletmiştir. Buna paralel yeni araçlar oluşturmuştur. Politika faizi, likidite yönetimi, faiz koridoru, zorunlu karşılıklar ve rezerv opsiyon mekanizması (ROM), 2007 Ağustos’undan sonraki sürecin Merkez Bankası uygulamalarında yer almıştır. Kriz bu kez farklıydı gerçekten. Bu nedenle öncekilerden farklı para politikası oluşturmak, Merkez Bankası yönetiminin en doğru seçimi olmuştur. Hem para hem de maliye politikalarına ihtiyaç duyan kriz önlemleri, 1999 Gramm–Leach–Bliley kanuna dönüşmüş Glass Steagel kanunuyla; eskiden farklılığını ispat etmiştir. Ticari banka, yatırım bankası, aracı kurum ya da sigorta aracılık faaliyeti tek bir ortak paydada buluşabildiği günümüz ekonomik koşullarında politika üretebilmek, güçlü disipliner dayanaklarla güçlendirilmeyi istemektedir. 

*: “Central Bank Transparency; Dincer ve Eichengreen, Şubat 2009” ve TCMB Dökümanları

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar