Bağımlılık riski!
Finansal piyasalar, mevcut pozisyonları nedeniyle şimdilik görmezden gelse de, ABD ile Rusya arasında tırmanan gerginlik küresel dengeleri etkileyecek. Uzlaşamayan tarafların her ikisine de bağımlı olan, Türkiye gibi ekonomilerin durumu belirsizliğin dayanılmaz boyutlara ulaşmasına önemli katkı yapacak. Taraflardan birinin veya her ikisinin de geri adım atmasını umarak durumun sakinleşmesini sağlama yönündeki çaba ve zorlamalar ise muhtemelen işe yaramayacak. Sonuçta pek çok ülke, geleceğe yönelik olarak, ekonomik sosyal ve siyasi tercihlerini değiştirmek zorunda kalacak; bu süreçte mevcut uluslararası kurumların işlevini kaybettiği gerçeği açığa çıkacak. Bu ortam küreselci eğilimlerin etki alanını daraltırken, korumacı eğilimler kısmen ön plana çıkacak ve mevcut finansal yapı yüksek şiddette sarsılabilecek.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız önermeleri daha iyi anlamak için ülkemizin durumunu irdelemek, bağımlılık riskini daha iyi algılamamıza yardım edebilir. Ülkemizde 1980 sonrasında uygulanan politikalar yapısal sorunlar üreterek dış kaynağa bağımlılığı önemli ölçüde artırmış, ve sermayeyi yönlendiren ABD liderliğindeki Batı'nın vesayeti altına sokmuştur. Bugün itibarı ile ülkemizde uygulanan politikalar üzerinde belirleyici olan yabancı sermayenin çıkarı olmuş, ağırlaşan yapısal sorunlar nedeniyle küreselciler ile bu ülkede yaşayan çoğunluk arasındaki çıkar çatışması çok tehlikeli düzeylere çıkmıştır. Yabancı sermaye ve onu yönlendirenlerin taleplerine duyarsız kalmanın bedelinin çok ciddi bir kriz olacağı 1994 ve 2001 deneyimleri nedeniyle çok iyi anlaşılmıştır. Fakat 1990'ların ikinci yarısı ve takip eden yıllarda artan enerji ihtiyacı nedeniyle başka bir bağımlılık daha gelişmiştir. Türkiye toplam enerji ihtiyacının yarıya yakınını Rusya'dan karşılar hale gelmiştir. Bu ihtiyacın herhangi bir sebeple karşılanamayacak olmasının da çok ciddi bir krize yol açabileceği malumdur. Bir şekilde ABD ile uzlaşmalıyız düşüncesinde olanlar bu bağımlılığın ileride yaratacağı riskleri görmemiş veya farklı nedenler ile görmek istememişlerdir. Bir yandan bu büyük ihmal, diğer yandan küresel düzeyde yaşanan eğilim ve gelişmeler bu riskin ciddiyetini artırmıştır. Başta enerji ve diğer hammadde fiyatlarındaki yükseliş ABD ve Batı'nın kırılganlığını arttırır iken Rusya'nın durumu aksi yönde gelişerek farklılaşmıştır.
Ayrıca 11 Eylül 2001'deki terörist saldırı sonrasında önce ABD, altı ay sonra Rusya'nın açıkladığı yeni güvenlik stratejileri unutulmamalıdır; ya onlarla birlikte hareket edersiniz ya da onlara karşı olur düşman sayılırsınız!.. Tabii bu süreçte karşı tarafta olanların istikrarsızlaştırılarak kontrol altına alınması ve yönlendirilmesi bu stratejinin doğal bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bu süreçte Avrasya coğrafyasında önce renkli devrimlere tanık olduk; sonra enerjinin bir silah olarak kullanılmaya başladığına tanık olduk ve yeni durumun kalıcı olamayabileceğini geç de olsa farkettik... Ukrayna ve Gürcistan'da son beş yılda yaşananlar unutulmadı.
ABD ile Rusya'nın karşı karşıya geldiği, iki tarafın da geri adım atmadığı bir durumda Türkiye ne yapacak? ABD ve Batı'nın yanında taraf olarak kalır ise enerji ihtiyacını nasıl karşılayacak? Taraf değiştirir ise tasarruf açığını nasıl kapatacak?
Tarafsız kalmanın bir yolunu bulabilecek mi Türkiye mevcut ekonomik program ve dış politikasını aynen sürdürebilecek mi ve zorlamanın maliyetleri nasıl karşılanacak? Çok soru ve tahmin var ancak net yanıtlar şimdilik yok ve belirsizlik çok yüksek. İkinci Dünya Savaşı sırasında her iki taraf da Türkiye'ye baskı yapmış savaşa kendi yanlarında katılması için baskı yapmıştı; fakat bağımsız oluşu sayesinde direnebilmiş tarafsız kalabilmişti. Bugünkü durumumuz ise oldukça farklı. Her iki taraf da hem baskı yapıyor hem de ciddi bir istikrarsızlık ve krizle tehdit edebiliyor. Büyük Orta Doğu Projesi'nin eş başkanı olduğunu dile getirenler ise ne yapacağını bilemiyor, sadece bu çaresizliği bir süre daha gizlemeye çalışıyor; konunun ciddiyetini inkar ederek günü kurtarmayı çözüm sayıyor!
Son bir kaç hafta içinde yaşanan gelişmelere bakılır ise, Batı'dan gelen kınama ve tehditlere Rusya'dan seri yanıtlar geliyor: Kararlı ve her ihtimali hesaplamış gibi görünüyorlar. Ayrıca ABD ve Batı, ekonomik açıdan en kırılgan dönemini yaşarken bu gelişmelerin ortaya çıkmış olmasını bir tesadüf olarak görmek de ciddi bir yanılgı olabilir, gerginliğin tırmanması durumunda yalnız üşümeyeceğiz güvensizlik ve kırılganlıkta tavan yapacak ve mevcut uygulamalarda ısrarlı olmak da pek mümkün olamayacak gibi görünüyor. ABD başta olmak üzere Batı'yı memnun etmek adına ülkemizdeki büyük çoğunluğu ve bağımlı hale getirdiğimiz komşularımızı ihmal etmenin maliyeti çok ağır olabilir...
Evet büyük satranç tahtası yeniden açıldı, fakat Batı'nın ve işbirliği içinde olduğu ülkelerin evdeki hesabı bu kez çarşıya uymuyor. Boşa koysa dolmuyor, doluya koysa almıyor, çaresizlik büyüyor. Enerji fiyatları yeniden yükselmeye başlar ise küresel enflasyon hangi düzeye çıkar, menkul ve gayrimenkul balonları ne olur?..
Kısa vadede günü kurtarmaktan başka bir şey düşünemeyenler bu açmazı çözemez ve iktidarlarını koruyamazlar, ardıllar da tüm politika uygulamalarını değiştirmek zorunda kalırlar... Bu riskleri görmezden gelmek ise varlığını koruyamayacak olmanın itirafı anlamına gelir.