Babiş…

Ömer Gencal
Ömer Gencal EkoSpektrum: Piyasa ve Duygular omer.gencal@dunya.com

Sevgili kızım İrem bana “Babiş” di­ye hitap eder. Ona gö­re herkes baba olabi­lir ama “Babiş” olmak farklıdır. Bu özel hita­bının nedenini sordu­ğumda bana şu şekilde açıklar:

“Babiş benim kendi­mi özgürce ifade ede­bildiğim, hiçbir çekince duyma­dan soru sorabildiğim, sıkılma­dan, korkmadan her düşüncemi paylaşabildiğim kişidir. Ona kar­şı içimden geldiği gibi konuşabil­mek, düşüncelerimi özgürce dile getirebilmek, bana hem daha bü­yük bir rahatlık hem de daha ya­ratıcı olma cesareti veriyor. İşte bu yüzden sen benim için sadece bir baba değil, ‘Babiş’sin.”

Onun gözünde “Babiş” sadece bir hitap değil; güvenin, özgürlü­ğün ve samimiyetin bir ifadesi.

Her okulda olduğu gibi, İrem için de senede iki kez yapılan ve­li toplantılarından birinde öğret­menlerinden biri, onun çok so­ru sorduğu ve sürekli sorguladı­ğı yönünde bir geri bildirimde bulundu. İrem o sırada ortaokul yedinci sınıftaydı. O an içimden “Ne harika! Kızımla ne kadar gu­rur duysam azdır” diye geçiriyor­dum ki öğretmen, “Sorduğu so­rularla işin gırgırında olduğu­nu düşünüyorum” dedi.

Bu yorumu duyunca neden böyle düşündüğünü ve olayın na­sıl geliştiğini anlatmasını iste­dim. Öğretmeni, bir derste “Gü­neş her gün aynı yerden, ay­nı zamanda doğar,” dediğini, İrem’in ise “Ama güneş yazın ve kışın farklı saatlerde doğu­yor, neden böyle söylediniz öğ­retmenim?” diye sorduğunu ak­tardı.

Bunu duyunca öğretmenine dönerek İrem ile gerçekten gu­rur duyduğumu söyledim çün­kü o, gözlemlerini kullanarak gerçeği öğrenmek için çaba har­cıyor, sorguluyor ve düşünüyor­du. Küçük çocukların ne kadar basit ya da alışılmadık olursa ol­sun, her şeyi sorgulamaları doğ­ru düşünmeyi öğrenmeleri açı­sından son derece kıymetlidir. Bu düşüncelerle toplantıdan ay­rıldım ve içimde kızımın merak duygusunu ve eleştirel düşünme becerisini her koşulda destekle­meye dair daha da güçlü bir ka­rarlılık doğdu.

Ekonomik gelişim ve kalkın­manın temelinde, bireylerin öz­gürce düşünmesi, soru sorması ve bilgiyi paylaşması yatmakta­dır. Yaratıcılık ve üretkenlik, bir ülkede bireylerin özgür düşün­ceye sahip olması, fikirlerini ser­bestçe ifade edebilmesi ve yeni­likçi süreçlere katılabilmesiyle doğrudan ilişkilidir. Özgürlükle­rin sınırlandığı toplumlarda ya­ratıcı düşünce ve üretkenliğin gelişmesi zorlaşırken, bireyle­rin fikirlerini serbestçe gelişti­rebildiği ortamlarda inovasyon ve ekonomik büyüme hız kazanır.

Yaratıcılık ve üretkenliği harekete geçiren unsurlar

1- Düşünce özgürlüğü

Bir toplumda bireyler sansür, otosansür veya baskı nedeniy­le düşüncelerini serbestçe ifade edemezse yaratıcı süreçler sek­teye uğrar.

2- İfade ve basın özgürlüğü

Özgür medyanın olduğu ülkeler­de fikirler daha hızlı yayılır, eleşti­rel düşünce gelişir ve toplum yeni­liklere daha açık hale gelir.

3- Eğitimde özgürlük ve eleş­tirel düşünce

Ezbere dayalı eğitim sistemleri yerine öğrencilerin problem çöz­me yeteneklerini geliştiren, çok yönlü düşünmelerini sağlayan ve özgür tartışmalara olanak tanıyan sistemler bilimsel ve sanatsal ya­ratıcılığı besler. Örneğin, Finlan­diya ve Hollanda gibi ülkelerde eğitimde eleştirel düşünme ve bi­reysel yaratıcılığı teşvik eden yak­laşımlar benimsenmiştir ve bu ül­keler inovasyon alanında önde ge­len merkezler haline gelmiştir.

4- Hukukun üstünlüğü ve bi­reysel haklar

Fikir özgürlüğü olmayan ve­ya yasal güvenceden yoksun top­lumlarda bireyler cezalandırılma korkusuyla fikirlerini saklamayı tercih eder.

5-Ekonomik özgürlük ve gi­rişimcilik

Girişimciliğin desteklendiği ülkelerde yeni fikirlerin ekono­mik değer yaratması daha olası­dır. Eğer bir ülkede bireyler giri­şimlerini başlatma ve büyütme konusunda özgür değilse, yaratı­cı projeler hayata geçirilemez.

Son yıllarda, özellikle de geç­tiğimiz aylarda ve 13 Şubat 2025 tarihinde gerçekleştirilen TÜSİ­AD Genel Kurul Toplantısı’nda yapılan konuşmalar iki önemli grafiği aklıma getirdi. Bunlardan biri ekonomist Ali Hakan Ka­ra’nın paylaştığı Hukukun Üs­tünlüğü Endeksi grafiği, diğe­ri ise Türkiye’ye yıllar itibarıy­la yapılan doğrudan yatırımların Gayri Safi Milli Hasıla’ya oranını gösteren grafik.

Ali Hakan Kara’nın paylaştığı güncellenmiş Hukukun Üstünlü­ğü Endeksi grafiği Türkiye’nin bu alandaki durumunu ve emsal ül­kelerle karşılaştırmasını oldukça çarpıcı şekilde gözler önüne seri­yor.

Demografik fırsat penceresi­ni kaçırmak üzereyiz ve zaman hızla aleyhimize işliyor. Böyle bir ortamda, gençleri ve insan kay­nağımızı geleceğe hazırlamak ve ülkemize yatırım yapacak serma­yeyi teşvik etmek yerine, özgür­lükleri giderek daha fazla kısıtla­mak soruşturmalar, gözaltılar ve tutuklamalarla korku ortamı ya­ratmak, ekonomik kalkınmadan bizi her geçen gün uzaklaştırıyor.

Bir devlet vatandaşlarına katı kurallar koyan ve tek otorite ola­rak hareket eden bir “Devlet Ba­ba” anlayışıyla değil, bireylerin özgür düşünmesine, sorgulama­sına ve yaratmasına alan açan bir “Babiş” yaklaşımı gösterdiğinde toplumun potansiyeli tam anla­mıyla ortaya çıkar.

Özgürlüğün, güvenin ve birey­sel ifade alanlarının genişledi­ği toplumlarda yaratıcılık teş­vik edilir, inovasyon hız kazanır ve ekonomik kalkınma için en sağlam zemin oluşur. Bireylerin korkmadan soru sorabildiği, eleş­tirel düşünebildiği ve risk alarak yenilikçi adımlar atabildiği bir sistemde bilim, sanat, girişimci­lik ve sanayi daha hızlı gelişir.

Bu nedenle, devlet tüm kurum­larıyla bireye güvenen, onu kı­sıtlayan değil cesaretlendiren bir yönetim anlayışı benimsedi­ğinde önce yaratıcılık, ardından da ekonomik kalkınma önünde­ki tüm engeller kalkacaktır. Top­lumsal gelişim için en büyük güç baskı değildir. Güven, özgürlük ve destekleyici bir sistemdir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bundan sonra ne olacak? 02 Nisan 2025
 Mektup 26 Mart 2025
Risk ateş gibidir… 11 Mart 2025