Babanız enkaza dönerken siz neredeydiniz?
Geçirdiği beyin kanamasından sonra bir süre Ankara’da tedavi gören, daha sonra Almanya’ya götürülen ve burada üç ay kaldıktan sonra şimdi tedavisine GATA’da devam edilen Deniz Baykal için oğlu çok ilginç ve şaşırtıcı bir açıklama yaptı. Tıp profesörü olan oğul Ataç Baykal, babasının Almanya’ya götürülmesinin hata olduğunu, oradaki tedavi sürecinin de çok kötü geçtiğini söyledi ve ekledi:
“Almanya’dan bir enkaz getirdik, burada toparlanıyor.”
Oğul Baykal’a göre Almanya’ya gitmek de zaten hataymış. Deniz Baykal Almanya’da zatürree geçirmiş, fizik tedavi yapılması gerekirken yapılmamış...
İyi de Ataç Bey, babanızı Almanya’ya götürmeniz için sizi kim zorladı? TBMM mi, CHP mi, yoksa başka bir kişi ya da kurum mu?
Bir karar verildi, daha iyi olur düşüncesiyle babanız Almanya’ya götürüldü. Peki, oradaki koşulların iyi olmadığını görmeniz için üç ay geçmesi mi gerekiyordu? Üstelik siz bir tıp profesörüsünüz. Aynı şekilde kız kardeşiniz de hekim. Bu üç ay boyunca babanıza gereken tedavinin uygulanmadığını nasıl görmediniz; yoksa babanızı hiç ziyaret etmediniz de bu durumu o yüzden mi görme şansınız olmadı ve şimdi “Enkaz getirdik” diyorsunuz? Kaldı ki bir insan babasının durumunu tanımlarken nasıl olur da “enkaz” benzetmesi yapar, o da ayrı...
Ha bir de Deniz Baykal’ın CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile görüşmeme konusu var. Kılıçdaroğlu Almanya’ya kadar gitti, Baykal’ı ziyaret edemedi. Öyle anlaşılıyor ki Baykal görüşmeyi burada da kabul etmiyor. Neymiş, enfeksiyon riskiymiş!
Çakarlı arabalara yol vermeyin!
Herhalde en çok trafik polislerinin derdidir şu çakarlı arabalar. Polislere “Kimsenin gözünün yaşına bakmayın, gereğini yapın” diye talimat veriliyorsa da, en iyi o polisler biliyor ki “gereğini yaptıklarında” başlarına bir şey gelme olasılığı yüksek. O yüzden çoğu polis bu araçları görmezden gelmeyi tercih ediyor.
Öyleyse vatandaşa bir görev düşüyor. Sivil plakalı çakarları yana yana bir araç mı geliyor arkanızdan, siz de görmeyiverin bir süre!
Dalgınsınız efendim o an fark etmediniz arkanızdaki aracı, çok istiyordunuz yol vermeyi ve o önemli şahsiyete yol açmayı ama olmadı işte bir türlü, çekilemediniz sağa, boşaltamadınız o şeridi... Öylesine meşgul ki kafanız; döviz kuruyla, işinizle, üçüncü dünya savaşı çıkıp çıkmayacağıyla, hafta sonu takımınızın oynayacağı maçla, çocuğunuzun ödevlerini yapmamasıyla, kurak geçen baharla ve yazın susuz kalıp kalmayacağımızla... Fark edemediniz çakarı işte.
Gelin bir de böyle deneyelim, trafik polislerine bir katkımız olsun...
Şunu da pek merak ediyoruz. Resmi bir araca niye sivil plaka takılır, herhalde resmi olduğu anlaşılmasın diye. Peki, bir gizlenme amacı varsa niye çakarlar yakılır? Durumu daha bir gizemli hale getirmek için mi?
Futbol seyircisi
Üç beş yıl öncesini düşünün. Sahalarımızda şöyle bir manzara oluşurdu. Bir futbolcu yerini başka birine bırakırken sanki mutlaka kötü oynadığı için bu değişiklik yapılıyormuş düşüncesiyle olsa gerek çıkan futbolcu ya yuhalanır ya da sessizce izlenirdi. Avrupa sahalarında ise çıkan futbolcu taraftarlarca alkışlanır, o da genellikle buna karşılık verir, bizler de bu durumu gıpta ile izlerdik.
Neyse ki artık bu olumlu tablo bizim sahalarımızda da yaşanıyor. Hatta kaybeden takımlar seyircisi tarafından alkışlanıyor. İyiye gidişin bir ölçüsüdür bu.
En sakin insanın bile en agresif tutumu takınabileceği yerdir stadyumlar. Üstü dikenli tel örgülerin kaldırılması da bu normalleşmeye işaret zaten. Hem insanımız bu alanda kendini eğitiyor, hem cezalar eğitilmeyi zorunlu kılıyor. Darısı diğer alanlara...