Babamın zamanında…

Levent AKBAY
Levent AKBAY AÇI KARŞI AÇI [email protected]

Şu günlerde her ortamda hesaplar yapılıyor. İşyerlerinde, kahvehanelerde, berberlerde, evlerde… Matematiğe ilgi tepe noktasında…

Yeni asgari ücreti hesaplayanlar var, yeni asgari ücretin çalıştırana maliyetini hesaplayanlar var.

İkinci yarı yıl enflasyonun belli olmasıyla birlikte emekli maaşının ne olacağını hesaplayanlar var. Refah payının ne olacağını hesaplayanlar var.

EYT kararı ile birlikte alınacak günü, yaşı, borçlanmayı, emekli maaşını hesaplayanlar var….

***

İşin bir de gider tarafı var. TÜFE üzerinden ne alacağını hesaplayanlar kadar ekim ayı ÜFE’si üzerinden netleştirilen ‘yeniden değerleme oranı’ ile ne ödeyeceğini hesaplayanlar da var. Elektrik, su, gaz, kira, okul, benzin hesabı yapanlar da var.

Tüm bu hesaplar yapıldıktan sonra çıkan sonuçtan mutlu olanların sayısı az olmalı.

Çünkü bu hesaplara giriyorsanız durumunuz baştan belli anlamına geliyor. Siz de şu aniden çıkan, yıkıcı enflasyon rüzgarının savurduğu kişilerden olmalısınız. Durumunuz iyi olsa zaten bu hesaplara değil, başka hesaplara bakarsınız!

***

Ben daha çok ‘sokak röportajlarını’ izliyorum. Söz ettiğim hesapları yapmış, sonucu görmüş olanlar duygularını düşüncelerini samimi olarak ifade ederken çok umutlu sözler söylemiyorlar. Hangi kalemden olursa olsun yapılan gelir hesapları, enflasyonun hız kaybetmesine rağmen giderleri karşılamayacak gibi görünüyor.

Sadece günlük , aylık gelir gider dengesinin tutmaması değil sözkonusu olan.

Bir de beklentiler var, geleceğe ilişkin umutlar konusu var. Beklentilerin bozulduğu, umutların karardığı ifade edilenler arasında. Eğitim zorlaşıyor, evlenmek, sonra ilk akla gelen otomobil almak, hemen ardının en büyük beklentisi olan ev almak gerçekten hayal haline geliyor.

***

Bu aşamada şaşırtıcı atıflar da yapılıyor. Enteresan bir şekilde 70’lerden, 80’lerden söz edip ‘Babamızın zamanında…’ diyerek söze başlayıp “Bir maaşla bugünden çok daha iyi yaşıyorduk.” diyenler var. Ekmek hesabı, simit hesabı, file hesabı, altın hesabı yaparak o günlerin daha iyi olduğunu anlatmaya çalışmak, bir babanın bunca çocuğuna çok daha kolay baktığını anlatmaya çalışmak…

Bu kadar ekonomik kriz yaşamış olanların bugünü bunca umutsuzca değerlendirmesinin bir anlamı olmalı.

***

Sokak röportajlarında dile getirilen enteresan bir görüş daha var. Ücret ve maaşları kastederek “Artırmasınlar kardeşim!” diyenler ne demek istiyor?

“Ücretlerimizi, maaşlarımızı artırmasınlar” diyenler şöyle ekliyor “Gelirimizi artırmasınlar, alım gücümüzü korusunlar yeter!”

Sonrasında “Babamızın zamanında…” diyerek eski günlerin ‘alım gücü’ ne tekrar atıfta bulunuyorlar.

Yaygın bir şekilde dile getirilen bu görüş sahipleri bir yandan gelir artışının yetersizliğinden şikayet ederken, diğer yandan neredeyse daha bu gelire kavuşmadan, mal ve hizmetlerin fiyatlarının yükseldiğini söylüyorlar.

Çünkü geçmiş krizlerin de deneyimiyle, gücü, imkânı olan her ekonomik aktör enflasyona karşı kendini korumak için önlem alıyor. Her nasılsa alınan önlemler de enflasyonu artırıyor. Gelirin artıyor, paralel ya da ardından giderin artıyor, artan gelirini harcıyorsun giderini yine karşılamıyor.

Bir tür sarmal; gelir artıyor, gider artıyor, hız kesmiş olsa da enflasyon yine artıyor, gelirin giderini karşılamıyor…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Planlamaya geri dönüş 18 Eylül 2023
17. Madde 15 Eylül 2023
Asıl fren 2024’te… 13 Eylül 2023
Enflasyon birikirse!.. 06 Eylül 2023
Enflasyonda atalet 04 Eylül 2023
Kepenkler kapanmasın… 01 Eylül 2023