"Babam gibi yaşamalı hayatı" diyor Elif
Ali Gevgilili’yi dün sonsuz yolculuğa uğurladık. Onu rahmetle anarken kızının onu anlatan şiirini sunuyorum.
Ali Gevgillili’nin kızı Elif’in mesleğimizin, ekonomi yazarlığının duayeni babası Ali Gevgilili için 2016’da yazdığı şiiri, dostum Bağlam Yayınevi yönetmeni Sabit gönderdi. “Babam gibi yaşamalı hayatı” şiirini Ali Ağabey’i rahmetle anarken aktarıyorum:
“Bazı insanlar vardır / yaşamı varlıklarıyla değiştirir / güçlerini / farklılıklarından alır / Ve onlar güzeldir.../ Ben onlardan birinin kızı olma şahsına erenlerdenim;
Çocukluğumun gece yarılarında daktilosunun sesiyle uyanıp / parmak uçlarımda yanına koştuğumda / beni kucağına alıp / masallarla uykuya yatıran / bazen Hoş Memo çevirilerini / coşkulu kahkahalarıyla benimle paylaşan sevgili babam/inanılmaz gücü, aklı, yüreği ve enerjisiyle hep yaşamımın ışığı oldu../Babam gibi yaşamalı hayatı;
O zaman geçmişle geleceğin sonsuz olasılığında / kendi şiirimizi söyleme şansımız olur. / Kendi renklerimizi ve düşlerimizi / dilediğinizce dökebilirsiniz yaşama /zamandan ve mekandan özgür.../ Orada yüreğin ve aklın sonsuz ışığı / koşulların ve sınırların ötesinde / akar gider...
Bu akışta; / her şeyin belki daha dışından / ama daha derinden / ve önyargısız / görebilmek /anlayabilmek vardır... / 0 akışta; / kendi yaşamının kahramanı olabilmek. / Geceleri gündüzleri / kendi saatlerinde yaşayabilmek / kurşun seslerinin hiç durmadığı / bir İstanbul karanlığında / müziğin sonsuz özgürlüğüne sığınmak / ve her şeye rağmen / asla ödün vermediği doğrularını / aydınlık sabahların inancıyla / satırlara dökebilmek vardı! / Korkuya ve acıya / meydan okumanın/şiirini yaşamak vardı...
Karlar içinde bir şubat yalnızlığında / sıcacık ellerinden tutup / bir Burgazada yeşiline sığınmak / o kuytuda /kendi mevsimlerimizle kaybolmak vardı.
Türkiye’nin 1970 sonları / zor zamanlarıydı / çöllerde yitikti yaşam / babam bir denizciydi / o çöl okyanusunda maviye inanan;
Görmek, duymak ve anlamak /sorumlu olmaktı yaşamdan / kaçmak / yoktu! / Yaşamın bir macera olduğunu / ve düşlerimize ulaşabilmenin ön koşulunun / o maceraya çıkmak olduğunu / ben babamdan öğrendim..
Yürüdüğümüz her yol/ bir öyküye çıkardı; / insanları, sesleri, dokusu ve sokakları / köşe başında kedileri/ve hiç tatmadığım lezzetleriyle / babamın İstanbul’u / babamın İzmir’i / babamın Burgazada’sı / onunla yaşandığında / başkalaşır / güzelleşir/ ve unutulmazdı...
En sevdiğim / babamla yaptığımız bu yalnız yolculuklardı / ki kuralsız, koşulsuz alabildiğine özgür. / Beyoğlu’nun Tünel’in arka sokaklarından / saklanmış yüzlerce yıllık kilise bahçelerine çıktığımız / ya da her karesini yeniden sorguladığımız / bir filmin ardıdan /İstiklal Caddesi'nde yaşamımın ilk bira keyfini /çıkarttığım gece yarısının / bilge kılavuzu / yine babamdı...
Ve sevmek! / Yalnızca insanı değil / yaşamak için her şeyi sevmek gerekti; / kuşu, balığı, bulutu, yağmuru, denizi ile yeryüzünü sevmek, / yaptığın işi sevmek, ekmeği sevmek, barışı sevmek, okumayı, öğrenmeyi,/ kendini aşmayı/ yaşamayı sevmek...
Aşıktır babam! / Yeşil gözlerinde / 18 yaşının tükenmeyen sevinci, /ceketinin cebinde anneme sakladığı bir dal gülü,/ tükenmeyen umudu ve coşkusu.../ anneme sarıldığında; / yoldaşı, sevdası. İnancı, kavgası ve tüm yaşamıydı /o küçücük sarışın varlığında.../ Onun için yüceydi aşkı...
Dikenlerin, sırtlanların, kurtların arasında / iğne oyası işler gibi, incecik / öyle kendince /onurlu ve tertemiz /yaşamı işlemek / her şeyi o titizlikle / o ozan ve disiplinle yapmak, yaratmak / ancak babamın gerçekleştireceği mucizedir..
Dostlarında, dostluklarında, / alabildiğine açık, yürekten, / kavgasında / sonuna kadar mert ve vazgeçmeyen, / en büyük yarışı / kendi sınırlarını aşmak olan / maratoncu, / ki artık yaşama karşı soluksuz koşan! / BABAM GİBİ YAŞAMALI HAYATI...