Babalar halefini vasiyetine koyabilmeli

Yasemin SALİH
Yasemin SALİH İYİLİK FABRİKASI [email protected]

Türkiye’de 100 yılı devirmiş şirketlerin sayısı 100’ü bulmuyor. Bir araştırmada Türkiye’de 64 asırlık şirket olduğu ve bunların en yaşlısının 240 yılı devirdiği belirtiliyor. Peki ticaret tarihi insanlık kadar eski olan bu topraklarda kurulan şirketlerin ömrü neden kısa?

Aile İşletmeleri Derneği’nun kurucu üyesi olan Murat Kolbaşı, bu sorunun yanıtını kardeşler arasındaki anlaşmazlıklar olduğunu düşünenlerden. Kendisi de bir aile şirketinin patronu olarak bu konuda bazı hukuki önlemler alınması gerektiğine inanıyor. Küçük ev aletleri markası Arzum’un Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Kolbaşı’na göre şirketlerin uzun ömürlü olması için kriter çıta üçüncü nesil. Kolbaşı, “Üçüncü nesilden dörde devir yapabilen şirketler yollarına kuşaklar boyu devam ediyor” diyor. Ancak ne yazık ki Türkiye’de ikinci jenerasyondan sağ çıkanların oranı yüzde 20’lerde kalıyor. Kolbaşı’na göre Türkiye’de miras kavgaları ve davalarının önüne geçilebildiğinde daha uzun ömürlü aile şirketlerimiz olacak.

“Bu konu üzerinde çok düşündüm. Avukatlarla da çalıştık, hala da çalışmaya devam ediyoruz. Sorun vasiyet meselesinde” diyen Murat Kolbaşı’nın tespiti şöyle: “Türkiye’de kurucu üye ölünce vasiyeti açılıyor. Kanun şirketlerin, mal varlığının dörtte birini eşe, geri kalanı da çocuklara bırakıyor. Burada sorun yok. Gayrimenkullerin kimin olacağı çok önemli değil. Azıl iş koltuğa kimin oturacağında. Baba vasiyetinde kendisinden sonra şirketlerin başına geçecek çocuğunu belirtse de, mirasını tek tek yazsa da ‘gizli haklar’ var. Yasada açıklar var ve mirasçılar dava açarak vasiyete itiraz ediyorlar. Bu noktada şirket sahipsiz kalıyor. Kardeşler anlaşamıyor. Birçok şirket bölünüyor, daha da kötüsü yok olup gidiyor.”

Murat Kolbaşı, medyadan da takip edilen miras davalarının önüne geçilebilmesi için vasiyette belirtilen “lider, yönetim kurulu başkanı, yönetici” gibi halef bölümüne itirazın yeni bir düzenlemeyle ortadan kaldırılmasını öneriyor. Diyor ki, “Nasıl devlet arazilerin verimli kullanımı için toplulaştırma yoluna gitti, şirketleri de korumak için böyle bir tedbir alınsın. Başkan ölümünden önce koltuğunu kime bırakmışsa vasiyetin o bölümü değişmesin. Bu kişi aile dışından bir profesyonel de olabilir. Hisse oranları, mal varlığı, sahiplik gibi bölümlere itiraz edilebilir, dava konusu olabilir buna bir itirazım yok ama yönetimin kimde olacağı kısmı hassas. Bu kısma itiraz yapılmazsa şirketler kuşak aktarımında yoluna sorunsuz devam eder.”

Konuyla ilgili çalışmalarının sürdüğünü belirten Arzum’un Yönetim Kurulu Başkanı, önerisini Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’a da ilettiğini, İstanbul Ticaret Odası’nda da bu konuda görüşmeler yapıldığını ifade ediyor.

‘Yönetim kuruluna kadın şart’

Murat Kolbaşı, cocukluğundan bu yana şirketin içinde aktif olmuş bir isim. 1953’te Eminönü’nde al-sat yapan ve cirosunun sadece beşte birini Arzum markasından kazanan bir şirketken, Kolbaşı’nın yönetime gelmesiyle odağını değiştirmiş. Murat Kolbaşı, 1996’da Arzum markalı 16 ürün varken şimdi sayının 250’yi geçtiğini söylüyor. Çalışanların yüzde 40’ının kadın olmasından da büyük mutluluk duyduğunu ekliyor. Peki yönetim kurulunda durum nasıl? Kolbaşı’nın verdiği cevaptan Eminönü yıllarında duruma el koyana kadar pek de iç açıcı olmadığını anlıyoruz. Diyor ki, “Boston’da MBA yapıyordum. Babam ölünce cenazeye geldim ama amcalarım bir daha dönmememi istedi. Ben de kaldım. Eminönü’de yönetim kurulunun tamamı erkekti. Belli aralıklarla yemek yer, iş konuşurduk ama hepimiz erkek olduğundan bir noktadan sonra o sohbet aşırı rahat hale geliyordu. Dedim ki bu böyle olmaz. Kurula bir kadın üye dahil ettim. Hem yemek daha ciddi hale geldi hem de verim arttı.”

Kolbaşı ailesinin ikinci kuşağında yedi çocuk olduğunu ve her babayı bir çocuğun temsil ettiğini belirten Murat Kolbaşı, icra kurulunda aileden kimsenin bulunmadığını söylüyor.

Kahveden sonra hedefim çorbayı sahiplenmek

Türk kahvesini dünyaya yaymak için Okka’nın geliştirilmesine 4 milyon euroluk yatırım yaptıklarını belirten Murat Kolbaşı’nın aklında şimdi de Türk mutfağındaki çorba kültürünü tanıtmak var. “Türk kahvesini UNESCO Kültür Mirası arasına soktuk” diyen Kolbaşı, dünyanın en zengin çorba menüsüne sahip Türk mutfağını bütün ülkelerde tanıtmaya hazırlandıklarını ifade ediyor. Diyor ki, “Türk Kahvesinden sonra çorbaya odaklanacağım. Türkiye çorba menüsü en zengin ülke. Hem kültürel zenginlik hem de çok sağlıklı. Türk kahvemiz kutup yıldızımız, arkasından da çorbanın gelmesini planlıyoruz. Bir çorba haritası hazırlamayı planlıyorum.”

Çin’in en ünlü fotoğraf sergisini Türkiye’ye getireceğim

Murat Kolbaşı’na göre Çin’deki potansiyeli Türkiye’de daha fazla görmek, bundan yararlanmak gerekiyor. İki ülkenin birbirini pek de tanımadığını anlatan Kolbaşı, “Çin zenginleşiyor. Sanatı da öyle. Çinli koleksiyon yapıyor, dünyanın en büyük müzayedelerinde ciddi müşteri haline geldi. Bunu görmezden gelemeyiz” diyor. Çin’deki geniş çevresini Türkiye’deki sanat camiasıyla buluşturmak için de Contemporary İstanbul’un DEİK’le başlattığı uluslararası projeye Arzum olarak destek verdiklerini söylüyor. Çin’deki büyük galerilerin koleksiyonları bu vesileyle İstanbul’da sergilenmiş ve büyük ilgi görmüştü. Murat Kolbaşı şimdi de Hong Kong’daki bir fotoğraf sergisinin sahibini İstanbul’a davet ettiğini ve burada bir etkinlik düzenlemek istediklerini belirtiyor.

‘Bana Çinlilere Türk kahvesi içirmeye çalışan çatlak' deyin

Türkiye’nin en büyük iki markasından birinin Türk kahvesi olduğunu (diğeri lokum) belirten Murat Kolbaşı, Arzum’un yükselme hikayesinde bu markaya sahip çıktığını söylüyor. Türk kahvesini dünyaya yaymak için araştırma yaptıkları dönemde Nespresso’nun işten ayrılan Alman müdüründen “Bu kahveyi fincana indirmeden yaygınlaşamazsınız” tavsiye aldıklarını ve bunun üzerine Okka’yı tasarlayıp ürettiklerini anlatan Kolbaşı, gelinen noktadan memnun: “İhracatın yarısını Okka ile yapıyoruz. Bugün Okka 40 ülkeye ihraç ediliyor. Yunanistan’a da satıyoruz çünkü dünyada başka makine yok. Şimdi Starbucks’ın menüsüne girdik. Türkiye’de 500 şubesi var. Ortadoğu’da da menüsüne koyuyor. Hayalim zincirin 26 bin şubesine Okka satmak.”

Çin’in kahve tüketiminde en hızlı yükselen ülke olduğuna dikkat çeken Kolbaşı, bu ülkede sıkı çalışıyor. DEİK Türk-Çin İş Konseyi Başkanı da olan Kolbaşı, bu ülkede her yıl yüzde 20 artan kahve tüketimi içinde Türk kahvesini yükseltmeyi hedeflediğini vurgulayarak, “Bu yola baş koydum, isterseniz bana Çinlilere Türk kahvesi içirmeye çalışan çatlak deyin, vazgeçmem. Türk kahvesini Çin’de moda haline getirmek istiyorum” diyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar