Babacan’ın açıklamasıyla akla gelen soru
Başbakan yardımcı Babacan, dün İstanbul finans zirvesinde önemli bir konuşma yaptı. Bu konuşmada dünya bloklarındaki gelişmeleri ele alarak, dünya ekonomisindeki toparlamayı “temkinli iyimserlikle” dile getirdi. Ve büyümenin “nicel” büyüklüğünden çok daha önemli olanın “Nitel”özelliği olduğunu. Bunun finansal, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğe bağlı olduğununaltını çeizdi.
Başbakan yardımcısı Ali Babacan, “Kalıcı Büyümenin finansmanı” başlıklı 4. İstanbul Finans zirvesinde yaptığı konuşmada bir yandan dünyadaki gelişmeleri ele alıp, “Dünya ekonomisinde toparlanma başladı” değerlendirmesini yaptı. Diğer yandan büyümenin “Kalitesinin” öneminin altını çizerek, bunun için finansal, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğin önemini vurguladı. Babacan’ın bu çok yönlü önemli ve doğru değerlendirmesi “Bizim buna bağlı uygulamaya hazırlandığımız yeni kalkınma modelini içeren programımız var mı?” sorusuna cevap aramamız gerektiğini gündeme getirdi...
Babacan, Dünya ekonomisinde toparlanmadan söz ederken, “Temkinli iyimserlik” içinde şu bilgileri verdi:
-Amerika’da bir toparlanma var. Ancak, bunun maliyetini trilyonlarca dolarlık likidite ve çok büyük borç stoğunda görüyoruz. 5 yıldır yüksek bütçe açığı vererek biriken borç stoğu, olağan üstü para politikası uygulamasının ardından bu ülkede yeni bir toparlanma görüyoruz. Bu toparlanmanın istihdam boyutu önemli. İstihdamdaki kalite istenen boyutta değil. Yönetim ve kongre arasında uyumsuzluk söz konusu, bunlarABD ekonomisiyle ilgili belirsizliği sürekli gündemde tutuyor.
-AB bölgesinde son aylarda bir toparlanma görüyoruz. Bu toparlanmanın kalıcı olup olmadığı ile ilgili henüz elde somut veri yok. 6 çeyreklik daralma sonrası 2013’ün ilk çeyreğinde Avrupa Birliğinde binde 4 büyüme görüldü. Çevre ülkelerde ise büyüme problemleri var.
Japonya’da yeni hükümetin uygulamaya koyduğu “abenomisk” politika seti enflasyon hedefini yükseltirken, Merkez Bankası bilançosunu iki katına çıkarılmasını politika aracı olarak görüyor. Ancak, kamu borcunun ileriye dönük yönünde öngörülebilirlik yok.
Babacan, “Bu içine girdiğimiz dönem dünya ekoonomisinin toparlanmaya başladığını ve bu toparlanmanın sonucunda Merkez Bankalarının politika değişikliğine gittiği bir dönemdir” değerlendirmesini yaparken yeni şartlara göre yeni dengelerin oluşacağının altını çiziyor.
Babacan, konuşmasında ayrıca, büyümenin yüzde kaç olduğundan, niceliğinden çok daha önemli olanın “Büyümenin kalitesi” olduğunu vurguladı. Büyümenin kalitesinin üç sürdürülebilir özelliğe bağlı olduğunu belirterek bunların, “finansal sürdürüleilirlik, sosyal sürdürülebilirdlik ve çevresel sürdürülebilirlik” olduğunu söyledi.
Finansal sürdürülebilirliğe değinirken olması gereken tablonun tüketime değil kamu özel sektör yatırımlarına ve bunda özel sektörün ağırlıklı olduğu bir büyüme modeline bağlı olması gereğinin altını çizdi. Babacan,”Türkiye ancak yüksek katma değerli ürettikçe, hizmetlerini dünya pazarına daha çok sattıkça gerçek anlamda sağlıklı büyümeye sahip olacaktır. Büyümein faturasını gelecek nesillere borç stoğu olarak bırakmamalıyız” diyor.
Babacan, büyümeninr sosyal sürdürülebilirliğine değinirken, “Toplmumun tüm kesimlerine adil bir refah olarak yansımlası” gerektiğini vurguladı. Zengini daha zengin eden, fakiri daha fakir kılan sonuç verein büyümenin riskler yarattığını belirtti.
Babacan çevresel sürdürülebilirlik konusunda uluslararası işbirliğinin yeterli olmadığını bu konuda kriz döneminin tamamen ihmal edildiğini,ülkelerin kendi uygulamalarına kilitlendiğini , bunun dünyanın geleceğinde risk yarattığını öne sürdü. “Büyümenin uzun vadede doğal kaynaklar üzerindeki etkisinin mutlaka dikkate alınması gerekiyor. Nesiller arasında adalet sağlanmalıdır” düşüncesini ortaya koydu.
Babacan’ın dünyadaki gelişmeler ve büyümenin kalitesi konusunda ortaya koyduğu öneimli düşünceler yazının girişinde dile getirdiğim, “Buna bağlı bizim yeni kalkınma modelimiz var mı?” soruyu sormama neden oldu...