Ba ve Bs formlarının aylık olarak verilmesi şart mıdır?
Dr. Mehmet ŞAFAK
Bilindiği üzere, Vergi Usul Kanunu'nun kayıt nizamına ilişkin 219. maddesinde, defter tutmakla yükümlü olanlar için, kayıtların defterlere ne zaman yapılması gerektiği konusunda düzenleme yapılmış ve muamelelerin defterlere zamanında kaydedileceği belirtildikten sonra, madenin "a" bendinde; "Muamelelerin işin hacmine ve icabına uygun olarak muhasebenin intizam ve vuzuhunu bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtların on günden fazla geciktirilmesi caiz değildir" hükmü yer almıştır. Aynı madenin "b" bendinde ise; "Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri, primanota ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan mazbut vesikalara dayanarak yürüten müesseselerde, muamelelerin bunlara işlenmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, muamelelerin esas defterlere 45 günden daha geç intikal ettirilmesine cevaz vermez" hükmü yer almıştır. Anılan madenin "c" bendi hükmüne göre ise, serbest meslek kazanç defterine muameleler günü gününe kaydedilmelidir.
Vergi Usul Kanunu'nun 352/1-6. maddesinde ise, anılan kanunun kayıt nizamına ilişkin hükümlerine aykırı hareket edilmesi halinde, l. derece usulsüzlük cezası uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 148, 149 ve mükerrer 257'nci maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, Maliye Bakanlığı'nca yayımlanan 362 sıra no'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin yıllık bazda, belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirmeleri hususunda yükümlülük getirilmişti. Bu düzenleme uyarınca, özel hesap dönemine tabi olan mükellefler de diğer mükelleflerde olduğu gibi, Ba ve Bs bildirim formlarını, tabi oldukları özel hesap dönemi itibarıyla değil, takvim yılı itibarıyla düzenlemekte ve takip eden yılın şubat ayı içinde (Maliye Bakanlığı'nca süre uzatımı yapılmışsa, uzatılan süre içinde) vermekte idiler.
Maliye Bakanlığı daha sonra yayımladığı , 381 seri no'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflere, 2008 yılı ve müteakip yıllarda düzenleyecekleri Ba ve Bs bildirim formlarını aylık dönemler halinde vermeleri zorunluluğu getirmiştir. Anılan tebliğle yapılan düzenlemeye göre, mükellefler bildirim formlarını aylık dönemler halinde düzenleyerek, takip eden ayın 5'inci gününden itibaren bir sonraki ayın 5'inci günü akşamına kadar vermekle yükümlüdürler. Özel hesap dönemine tabi olan mükelleflerin de Ba ve Bs bildirim formlarını tabi oldukları özel hesap dönemi itibariyle değil, aylık dönemler halinde düzenlemeleri gerekmektedir. Yapılan bu yeni düzenleme çerçevesinde, 2008 yılı ve takip eden yıllara ilişkin, mükelleflerin, aylık dönemlerde, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 8.000 TL (Türk Lirası) ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alımları, "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 8.000 TL (Türk Lirası) ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirilmektedir. Limitin altında kalan alış ve satış bedelleri toplamı ise "Diğer Mal ve Hizmet Bedeli Toplamı" ( Tablo III ) bölümüne yazılmaktadır (Ödeme kaydedici cihazlar kullanılmak suretiyle yapılan satışların toplamı KDV hariç tutarlar olarak Tablo III'e dahil edilmektedir).
Bildirim verme yükümlülüğünde olan, ancak, tüm alış ve satışları belirtilen hadlerin altında kalan mükellefler, söz konusu formları Tablo II dışındaki tüm bilgileri doldurmak suretiyle vermek zorundadırlar. Bu bildirimlerinde limit altında olan tüm alışları için Ba formunun, limit altında olan tüm satışları için de Bs formunun Tablo III bölümünde yer alan "Diğer mal ve hizmet bedeli toplamı" alanları doldurulmaktadır. Anılan bildirimler, beyannamelerini elektronik ortamda vermek zorunda olan mükelleflerce elektronik ortamda verilmek zorundadır.
381 no'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nde de ifade edildiği üzere, bildirim formlarını elektronik veya kağıt ortamında belirlenen süre içinde vermeyen, eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunan mükellefler hakkında, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 355'inci maddesi hükmü uyarınca işlem yapılarak özel usulsüzlük cezası kesilmektedir.
Maliye Bakanlığı son zamanlarda elektronik ortamda aldığı bu formlardaki bilgileri bilgisayar ortamında çapraz kontrollere tabi tutmakta ve aylık bazda verilen bu formlarda uyumsuzluk görülen mükellefleri vergi dairelerine ya da vergi denetmenlerine ileterek konunun incelenmesini ve sorgulanmasını sağlamaktadır.
Uygulamada, çeşitli nedenlerle yapılmış olan bir muameleye ilişkin belgeler (faturalar) karşı tarafa geç ulaşabilmekte ya da karşı tarafın kayıtlarına bu belgenin düzenlendiği ayda değil de sonraki aylarda girebilmektedir. Bu gibi durumlarda, mal ya da hizmetin satıcısı konumunda olan mükellef düzenlemiş olduğu belgeyi düzenlediği ay itibariyle kayıtlarına hasılat olarak almakta ve o aya ilişkin olarak verdiği satışlarına ilişkin Bs formunda bu hasılatını da göstermektedir. Muamelenin karşı tarafı konumundaki alıcı mükellef ise, kendisine geç intikal eden ya da diğer nedenlerle kayıtlarına almakta geciktiği bu belgeleri sonraki aylara ilişkin olarak verdiği alımlarına ilişkin Ba formunda göstermektedir. Piyasada artık yaygın olarak aylık müşteri mutabakatları yapılması yoluna gidiliyor olsa bile bu gibi farklı ayların formlarıyla bilgi verilmesi çok sık karşılaşılan durum olup, bu yüzden cezalı işlemlerle karşı karşıya kalınmaktadır. Çoğu zaman, bu husus izah edilmeye çalışılsa da yapılan izahlar vergi idaresince kabul edilmemekte ve ceza uygulanması yoluna gidilmektedir. Bu durumda mükellefler ya kendilerince haksız olarak niteledikleri bu cezaları ödemekte ya da ihtilaf yaratıp dava konusu yapmaktadırlar. Bu da vergi idaresi ile mükellef arasında gereksiz işlem yükü ve zaman kaybına yol açmaktadır.
Anılan bu tür olumsuzlukların önüne geçilebilmesi için, kanımızca, ya anılan formların aylık olarak istenmesinden vazgeçilmeli ya da vergi idaresince yapılan sorgulama ve denetimlerde yıl atlanmamak kaydıyla, sonraki aylarda kayıtlara alınmış bu tür alımların kayda alındıkları aya ait formlarda bildirilmiş olması cezalandırmaya konu yapılmamalıdır. Nitekim; yazımızın ilk bölümünde açıklandığı üzere, Vergi Usul Kanunu'nun kayıt zamanlarına ilişkin hükümleri, mahsup fişi düzenleyen mükelleflerce, muamelelerin 45 gün zarfında kayıtlara alınmasına imkan tanımakta olup, bu süre zarfında yapılan kayıtlar yasaldır. Dolayısıyla, bu süre içinde kayıtlara alınmış alım belgelerinin kayıtlara alındığı aya ilişkin formlarla bildirilmiş olması da kanımızca yasal düzenlemelere aykırı olmayıp, cezalandırmayı da gerektirmez. Keza, katma değer vergisi açısından da benzer sorunlar nedeniyle Katma Değer Vergisi Kanunu'nun "indirim" ile ilgili 29. maddesinde düzenleme yapılmış ve indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilmesine imkan tanınmıştır. Bu yasal düzenlemenin verdiği imkan da göz önünde bulundurulduğunda, mükelleflerin alımlarına ilişkin belgeleri kayıtlarına aldıkları aya ilişkin formlarıyla bildirmeleri makul izah olarak kabul edilmeli ve bu gibi durumlarda cezalandırma yoluna gidilmemelidir.