Aziz Yıldırım, 10+3 ve transfer taarruzu

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Sezonu arzuladığı noktanın çok gerisinde tamamlayan Fenerbahçe; genel kurulunu da eleştiri oklarının hedefini aradığı bir dönemde, üç adaylı ve olağanüstü geniş katılımla gerçekleştirmişti. Bu açıdan bakıldığında başarısız bir sezonun ardından 6 bin 401 kongre üyesinin sandık başına giderek takımın geleceğinde söz sahibi olmak istemesi kurumsal yapının tabana yayılması olarak görülebilir. Ancak diğer yandan bu büyük camianın geleceğinde tek söz sahibi gözüken Aziz Yıldırım'ın kongre öncesi 3 sene üst üste şampiyonluk vaat etmesi ve gerekirse hocanın işine karışacağını ima etmesi de kurumsal kimlikle bağdaşmayan, kulüpteki asıl hegemon gücün bizzat kendisi olduğunu ilan eden açıklamaları içinde barındırıyordu.

Siyasi yaşantımızdaki "liderler sultası" kavramının hemen hemen aynıyla kulüplerimizde de vaki olduğu biliniyor. Dolayısıyla Aziz Yıldırım'ın "gerekirse hocanın işine de karışırım" mealindeki açıklamaları camia içinde olması gerektiği ölçüde reaksiyon görmedi. Oysaki "Betondan da futboldan da anlarım" iddiasının üzerinden çok fazla vakit geçmemişti ve Maldonado ile Josico fiyaskoları belleklerdeki tazeliğini koruyordu.

Uzaktan ve dikkatlice izlediğim bu süreci 5 bin 53 oy alıp adeta rakiplerini ezerek başkanlıkla sonuçlandıran Aziz Yıldırım'ın aslında farklı bir strateji gütmekte olduğunu seçim sonrası belirlediği hareket tarzını bizlere anlattı. Sezon biter bitmez ligimizin tüm kalburüstü oyuncularına çengel atan Aziz Yıldırım, bizzat kendisinin rol aldığı Mehmet Topuz harekâtıyla önce Beşiktaş'ın fiyakasını bozdu. Bu hamleyle senkronize şekilde kalkılan transfer taarruzu ile de adeta ezeli rakiplere alınacak futbolcu bırakılmadı. Gelinen noktada geçmiş sezon performanslarıyla üç büyükler tarafından transfer edilebilecek üç oyuncu kalmıştı: Sercan Yıldırım, İsmail Köybaşı ve Murat Ceylan. Bekir İrtegün transferi dolayısıyla Gaziantepspor ile Fenerbahçe arasındaki ilişkilerin limoni olması nedeniyle İsmail ve Murat'ın alınmaları zor gözükse de büyük gelecek vaat eden Sercan Yıldırım konusunda kısa zamanda büyük aşama kaydedildi. Böylece lig başlamadan rakiplerini baskılamak isteyen Aziz Yıldırım henüz transfer sezonunda ezeli rakiplere istediği mesajları vermiş ve "şampiyonluk ne pahasına olursa olsun benimdir" notunu iletmişti.

Başarısız sezonun baş sorumlusu olarak gördüğü Aragones ile yolları ayırma kararı alan Fenerbahçe Başkanı, geçmişte "birlikte çalışma pratiği" yakaladığı ve belki de işine karışabileceğinden emin olduğu Christoph Daum ile anlaşmaya vardı. Elbette spor basınında sıkça okuduğumuz gibi Daum'u pek çok yönden eleştirmek mümkün ama domestik liglerde şampiyonluk kovalama konusunda sanıyorum dünyada pek az çalıştırıcı kendisinin eline su dökebilir. Buna Aziz Yıldırım'ın sınırsız ve koşulsuz desteği eklendiğinde Fenerbahçe'nin belki de geçmişte hiç olmadığı kadar şampiyonluğa endeksli ve rakibi ezme tandanslı bir sezon geçireceğine dair imgelem kamuoyu nezdinde oluşturuldu. Tıpkı Daum'un Fenerbahçe'deki ilk dönemi gibi muhtemelen işlenmeyi bekleyen kalabalık ancak bir o kadar da nitelikli kadro Alman teknik adamın idaresine bırakılacak ve bu sefer Denizlispor kazasına uğramadan 3 senelik bir şampiyonluk sürekliliği amaçlanacak. Tabi yerli transferlerin yabancı yıldızlarla süsleneceğini söylemeye bile gerek yok. Anlayacağınız yeni Anelka'lar, Appiah'lar da yolda.

Peki, bu yapılanma stratejisi geçmişte başarıyı getiren formülün Aziz Yıldırım tarafından tekrarından ibaret değil midir? Üç sene üst üste şampiyonluk sözü veren Fenerbahçe Başkanı'nın salt Daum faktörüne güvenerek takımı "sil baştan" mertebesinde değiştirmesi aynı zamanda büyük risk sayılmaz mı? Neticede 2009 - 2010 sezonunda şampiyonluğun kaçırılması, şu an için göz ardı edilen yüksek transfer maliyetlerinin yeniden masaya yatırılmasına yol açabilir ve daha da önemlisi Aziz Yıldırım'a duyulan güven erozyona uğrayabilir.

Yukarıda betimlemeye çalıştığımız atmosferde Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım'ın önündeki en kritik sezon 2009 - 2010 sezonu olacaktır. Zaten Fenerbahçe'nin transfer döneminin başlamasıyla birlikte büründüğü dominant karakter de en başından itibaren ezeli rakiplere üstünlük kurarak sezona psikolojik avantajla başlamaya dayalı bir stratejinin kilometre taşıdır. Yabancı transferini ağırdan alıyor gibi görünen sarı-lacivertli kulüp muhtemelen ezeli rakiplerinin patlattığı bombalara göre hareket edecek ve dış transferde de üstünlüğü kaptırmak istemeyecektir. Bu hareket tarzıyla amaçlanan şudur: Ağustos'un ilk haftası gelip çattığında kâğıt üstündeki Fenerbahçe kadrosu Galatasaray ve Beşiktaş'a oranla çok daha ağır basacak, futbol kamuoyundaki genel kanı "Bu sezon Fenerbahçe ligi götürür." olacaktır. Bana sorarsanız bunlar doğaldır ve elbette ki aynı zamanda Fenerbahçe futbol takımının her mevkide güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.

Ancak dikkat çeken bir başka olay da Galatasaray ve Beşiktaş camialarının Aziz Yıldırım'ın estirdiği fırtınaya karşı itidalli tepkiler vermeleri olmuştur. Gerek sarı-kırmızılılar gerekse de siyah-beyazlılar şu ana kadar transferde belirli bir program izliyormuş hissi verdiler ve bu halleriyle sezon öncesi satrancında akıllı hamleler yapacaklarını gösterdiler. Tüm bu şartlar altında 2009-2010 sezonunun gerginliğini şimdiden hissetmeye başladığımızı söyleyebiliriz. Bana kalırsa yaklaşan sezon daha önce bir örneğine rastlamadığımız ölçekte çetin ve tartışmalı bir lig yarışına gebedir.

Mazeretim var, asabiyim ben!

İtalyan Futbol Federasyonu Başkanı Giancarlo Abete, Inter'in genç yıldızı Balotelli'nin agresif tavırlarından hiç hoşnut değil. Son olarak forma giydiği İsveç karşısında ortalama bir performans gösteren Mario Balotelli'ye, İtalyan futbolunun başkanından eleştiri geldi. Sky Italia'ya konuşan Abete, Inter'in genç forvetini hem övdü hem de yerdi.

Başkan, "Mario güzel bir gol attı. Ancak, her şeyi riske atıyor. Genç yaşında rağmen ilginç bir karakteri var. Her şeyi bir anda mahvedebilecek tavırlarından kurtulması lazım" diyerek genç İtalyan'a nasihat verdi. Abete'ye, Balotelli'nin milli takımda oynama şansı sorulduğunda ise, "Bu Lippi'nin bileceği iş" diyerek soruya yanıt vermekten kaçındı. Görünen o ki, hırçın futbolcu ileride İtalya A Milli Takımı'nda forma giymek istiyorsa, sinirli yapısından kurtulması gerekecek.

Milyon Euro'lar pul oldu

Takımlar Avrupa transfer piyasasında etrafa Euro saçmayı sürdürüyorlar. Kaka ve Pato'dan sonra Milan'ın orta sahasının önemli ismi Andrea Pirlo'nun da takımdan ayrılacağı konuşuluyor.  

Chelsea'nin yeni hocası Carlo Ancelotti'nin her zaman gözdelerinden biri olan Andrea Pirlo'nun İngiltere'ye gitmesi hiç de şaşırtıcı olmayacak gibi görünüyor. Aslında elinde Frank Lampard, Michael Ballack ve Michael Essien gibi oyuncular bulunan Ancelotti, orta sahaya fiziksel güç ve yaratıcılık katmak istiyor.  Gsvs.it isimli web sitesinin haberine göre Londra temsilcisi, Pirlo'yu transfer etmek için 30 milyon Euroyu gözden çıkardı. Chelsea'nin Pirlo'ya yıllık altı buçuk milyon Euro'dan dört yıllık bir sözleşme sunması bekleniyor. Bu şartlar, kariyerinin sonlarına yaklaşan 30 yaşındaki bir futbolcuyu ikna etmek için oldukça yeterli. Öte yandan, Milan önemli bir futbolcusunu daha kaybetmek istemese de 30 milyon Euro'luk teklif, reddedilemeyecek kadar iyi görünüyor.

Hoffenheim sessiz ve derinden

Transfer politikasıyla kendi tarzını yaratan Bundesliga'nın flaş takımı Hoffenheim yine potansiyel yıldızları topluyor. Hoffenheim Arjantinli genç futbolcu Franco Zuculini ile anlaşmaya vardı. Zuculini'nin formasını giydiği Racing Club Avellaneda'nın as başkanı Pablo Podesta da bu transferi doğruladı. Hoffenheim adı Werder Bremen'le de anılan futbolcuyu elini çabuk tutarak renklerine bağlamayı başardı. Kicker'de yer alan habere göre Hoffenheim 18 yaşındaki futbolcu için kulübüne 4,6 milyon Euro bonservis bedeli ödedi. Ayrıca oyuncunun başka bir kulübe satılması durumunda da bu bedelin 15%'sini Arjantin kulübü alacak. Arjantin Milli Takımı'nın teknik direktörü olan Diego Maradona'nın da gözdesi olan futbolcunun 2010 Dünya Kupası'nda ilk on birde oynayabileceği söyleniyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016