Azerbaycan'ın "gönlü alındı" keşke gerek kalmasaydı
Azerbaycan'da bulunduğum günler Başbakan Erdoğan'ın Azerbaycan ziyaretiyle çakışınca ziyaretin Azerbaycan'daki tepkilerini yakından takip etme şansım oldu. Tepkilerin en kısa özeti 'olumlu' ve 'başarılıydı'.
Ancak, ziyaretin başarısı bir yana, keşke bu ziyarete gerek kalmasaydı. Ermenistan'la 24 Nisan öncesi yürütülmeye çalışılan süreç biraz daha farklı yönetilerek Türk basınının deyimiyle "gönül alma" ziyaretine doğan ihtiyaç hiç ortaya çıkmayabilirdi. Dahası, "soft power" kavramının gündemde olduğu bu günlerde, bu ziyaret ve sonrasında da dikkat edilmesi gereken "soft" noktaların olduğunun altını çizelim.
Azerbaycan Türkiye'nin Orta Asya'daki en önemli müttefiğidir. Bunun sebebi, sadece Türkiye ile olan etnik, din ve dil bağları değildir tabi. Azerbaycan'ın Türkiye gibi hem Rusya hem de İran ile ortak sınırları bulunması Türkiye açısından stratejik açıdan önemini artırıyor. Öte yandan, petrol ve gaz kaynakları, Çin'den Avrupa'ya uzanan potansiyel ulaşım koridoru üzerindeki yeri de Azerbaycan'ı Türkiye açısından önemli kılıyor.
Azerbaycan halkı, Türkiye'nin kuzey doğusundan güneyine, Azerbaycan ve İran'dan Kerkük'e, kadar uzanan geniş bir coğrafya'ya yüzyıllar önce yerleşen Oğuz Türkleri'nden oluşuyor. Bu coğrafyanın iki ucundaki Kerkük ile Azerbaycan'da yaşayan halkların Türkçe'lerinden yemek kültürlerine kadar benzerlikleri sizleri şaşırtabilir. Tabii, şehirlerde yok olsa da Türkiye'nin dört bir yanında kırsal kesimde hala yaşayan ortak dil ve kültürel ögelerini de unutmamak gerekir. Bu yüzden, bugün artık klişeleşmiş "iki devlet bir millet" sözü gerçeğin ta kendisini temsil ediyor. Azerbaycan halkı bu sözü tamamiyle içselleştirmiştir. "Türkiye'den başka kimsemiz yok" sözünü taksicisinden üniversite hocasına kadar Azerbaycan'da herkesten duyabilirsiniz.
Bunlar üst üste konulunca, Ermenistan görüşmeleri konusunda yeterince bilgilendirmemenin Azerbaycan'da oluşturduğu kırgınlığı anlayışla karşılamak gerekiyor.
Dahası, bu yakınlık Azerbaycan'la ilişkilerde izlenecek stratejinin daha da farklılaştırılması ve renklendirilmesini gerektiriyor.
Örneğin, Başbakan Erdoğan, Azerbaycan Meclisi'nde yaptığı konuşma ve bunu izleyen Türk şehitliği ve Şehitler Hıyabanı ziyaretlerinin hemen ardından, Meclis ve şehitliklerin hemen karşısında yer alan devlet konutlarında oturan ve geçen ay hayatını kaybeden büyük Şair Bahtiyar Vahapzade'nin ailesini ziyaret edebilirdi. Dahası, Hazar kıyısındaki çay bahçelerinden birinde Azeri halkıyla sohbet edebilirdi. Geçtiğimiz günlerde Türkiye'yi ziyaret eden İsveç Başbakanı'nın Konya Kulu'yu ziyaret etmesini hatırlayınız.
Ermenistan ile yapılacak bundan sonraki müzakere sürecinde de Azerbaycan'ın düzenli olarak bilgilendirilmesi ve Azeri kamuoyunun nabzının sürekli tutulması gerekiyor.