Azerbaycan'ı küstürüyoruz…

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

Hükümetin son dönemdeki dış politika 'inisiyatifleri' Türkiye'nin dünya gündeminde yer almasını sağlarken bölgesinde de lider güç haline getirecek potansiyeli taşıyor. Ancak bu inisiyatiflerin birbirleriyle koordineli götürülmesi gerekiyor.

Örneğin, Ermenistan ile yakınlaşma sürecinin Türkiye'de olmasa da Azerbaycan'da büyük rahatsızlık yarattığının farkında mıyız? Şu sıralarda Azerbaycan'da sürekli gösteriler yapılıyor ve halk nezdinde Türkiye'ye karşı güven kaybı yaşanıyor. Halk kelimesinin altını çiziyorum. Yönetimler arası güven artırmak nispeten kolaydır, ancak kardeş bir halkın güvenini kaybettiğiniz zaman yeniden tamiri uzun yıllar gerektirebilir. Eğer sorunun tamir edilemez noktalara gelmesini istemiyorsa, hükümetin hem Türk, hem Azeri halkının bilgilendirilmesi ve sürecin Azeri hükümetiyle koordineli idare edilmesi gerekiyor.

Ermenistan ile yakınlaşmaya kategorik olarak karşı değilim. Ancak fiilen Azerbaycan topraklarının yüzde 20'den fazlasının işgal altında olduğu bir dönemde Ermenistan sınırlarını açmaktan amaç sadece bu yıl da 24 Nisan'ı geçiştirmek mi merak ediyorum.

Ermenistan ekonomisi çok kötü durumda. Sınırların kapalı olması, durumu daha da vahimleştiriyor. Diasporanın ABD'deki sözde soykırım baskısı, esasında en büyük zararı Ermeni halkına veriyor.

Türkiye'nin sınırları açarak geri dönülmez bir noktaya gelinmesinden önce şu temel sorulara cevap araması gerekiyor:

· Sınırlar açılırsa Ermenistan'ın Türkiye'den taleplerinin (toprak talepleri ve sözde soykırım ile ilgili talepleri) sürekli olarak ortadan kalkması sağlanabilecek mi? Yoksa Ermeni diasporası oy gücüne sahip olduğu ülke ve eyaletlerde saçma taleplerini Demokles'in kılıcı gibi Türkiye'nin üzerinde asılı mı tutacak?

· Ermenistan, dünyanın gözü önünde yapılan Hocalı katliamını/soykırımını kabul edecek mi?

· Ermenistan fiilen işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarını boşaltacak mı? Bir milyonluk Karabağ göçmeni topraklarına geriye dönebilecek mi? En azından Ermenistan bu konuda masaya oturacak mı? Yoksa, "Karabağ işgal altında değil, o toprakları Ermeni halkı ele geçirdi" hikayesini okumaya devam edecek mi?

Cevapları biliyoruz diyeceksiniz ama soruları yine de sormuş olalım.

Sorulardan önerilere geçelim:

· Türk ve Azeri halklarını ve Azeri yönetimini süreç hakkında bilgilendirelim; kamuoyundaki kafa karışıklığını giderelim. Ermeniler'e ne veriliyor karşılığında ne alınıyor kamuoyu er geç öğreneceğine göre yanlış yönlendirilmelerin önüne geçmekte fayda var.

· Ermenistan fiilen Azeri topraklarını işgal ediyor olduğuna ve bizim sınırları kapatmamızın sebebi de bu olduğuna göre sürecin içine Azeri hükümetini de dahil edelim.

· Kardeş Azeri halkını üzmemeye, güvenlerini kaybetmemeye özellikle dikkat edelim.

· Pazarlıkları Minsk süreci içine sokmaya çalışmak da düşünülebilir. Bu Azerbaycan tarafından da destek görür. Türkiye olarak biz de Minsk sürecine dahil olalım; Ermenistan Türkiye'yi Minsk'de istemiyor, ancak Azerbaycan istiyor. Bir oya bir oy!

· Minsk süreci içinde veya dışında Azeri topraklarının işgal altında kalmasının Türkiye tarafından kabul edilemez olduğunu dostumuz ABD ve Avrupa hükümetlerine duyuralım ve bu sorunun aşılmasının sınırların açılması açısından şart olduğunun altını çizelim.

Ermenistan, geçen yüzyılın başında keyfi bir Sovyet kararıyla Azerbaycan topraklarına el konulmasıyla 'üretildi.' Şimdi Ermeni diasporası ABD'deki siyasi kaldıracını kullanarak hem Ermenistan halkına, hem Azeri halkına, hem de ABD ve Türkiye'ye ilave diyetler ödetmeye çalışıyor. Biz de, bu kısıt altında dış politikamızı şekillendirirken hiç değilse cefakar Azeri halkını küstürmeyelim.

Bu yıl kaybettiğimiz ve Türkçe'nin en büyük şairlerinden Bahtiyar Vahapzade ile bitireyim:

Ellerin yurdunda çiçek açarken

Bizim ele kar geliyor kardaşım

Kimler çizmiş bu hududu gönlüme

Dar geliyor, dar geliyor kardaşım. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018