Azaltılamayacak kadar büyük risk taşıyanların çaresizliği!
Bu ayın ilk yarısı genelinde fiyat oynaklıklarının küresel ölçekte arttığına tanık olduk. Tahvil piyasalarına ilişkin beklentilerdeki dalgalanmalar bu gelişmeler üzerinde belirleyici oldu. Görece önemli fiyat hareketleri gelişen ekonomiler cephesinde yaşandı. Bu ayın ilk haftasında gelişmiş ülke devlet tahvili getirilerindeki yükselişle sarsılan gelişen ekonomiler, geride bıraktığımız hafta içinde beklenenden kötü çıkan ABD verilerinin abartılması sayesinde kayıplarını kısmen geri alabildi.
Ne olup bittiğini anlamak ve geleceğe yönelik tehlikeleri öngörebilmek için, gelişmiş ülke para otoritelerinin tahvil piyasalarını sallayan organize yaklaşımını ve piyasaların buna yönelik tepkisini irdelemek faydalı olabilir. Aralarındaki yükselen gerginliğin, çok ciddi bir kırılganlık sebebi olduğunu dikkate almak gerekiyor. Faizler ve enflasyon konusu buz dağının zirvesi gibi ön planda olsa da, uzlaşmazlığın büyük ölçüde balonlaşma eğilimi sergileyen varlık değerlerindeki şişkinlikten kaynaklandığının görmezden gelinmesi yakın gelecekte ciddi sıkıntılar yaratabilir.
Temmuz ayının ilk haftasında gelişmiş ülke para otoritelerinin dürtmesi ile yükselişe geçen tahvil getirileri, kurumsal yapı ve büyük oyuncuları hatırı sayılır ölçüde rahatsız etmişti; özellikle gelişen ekonomilere ilişkin beklentilerdeki bozulma küresel endişeleri güçlendirmiş ve riskten kaçınma eğilimini belirleyici hale getirmişti. Gelişen ülke paraları sert bir şekilde değer kaybetmiş, faizleri yükselmeye başlamış, bu durumdan etkilenen emtialar da satış baskısı altında kalmıştı. Piyasalar ise yetkililerin cımbızladıkları bazı söylemlerini abartarak ve geride bıraktığımız hafta içinde açıklanan ABD verilerini kullanarak söz konusu eğilimleri terse çevirmeye çalıştı; enflasyon ve perakende satışlardaki zayıflık, faizlerin yükseleceği beklentisini kırmak için kullanıldı.
Gelişmiş ülke para otoriteleri ile azaltılamayacak kadar büyük risk taşıyanlar arasında, adı konmamış bir savaş hali yaşıyoruz. Bir taraf gelecekte yaşanabilecek olası tehlikeleri kontrol altına almak ve büyümesini önlemek konusunda kararlı görünüyor; diğerleri ise bu yaklaşım kendi çıkarlarına dokunduğu için, en azından riskleri azalıncaya kadar onları bu hedeflerinden vazgeçirmeye çalışıyor ve kriz şantajı ile belirleyici olmaya çalışıyor. Ne olup bittiğini anlamayanları ürkütmemek için her iki tarafta, bir anlamda şifreli söylem ve eylemler ile karşı tarafı geri adım atmaya zorluyor. Bu türden gerginlikler ve yaratabileceği tehlikeler, klasik analiz yöntemleri ile anlaşılamaz!
Gelişmiş ekonomilerin para otoriteleri organize hareket etmeye devam ederler ise, faizleri yükseltmeden de varlık fiyatlarının daha fazla yükselmesini engelleyebilir ve riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesine sebep olabilirler. Bilanço küçültmesini hızlandırıp likiditeyi sıkarak bu sonuca ulaşmakta zorlanmazlar; karşı tarafın kendi içinde bölünmesini ve etkisizleşmesini bu yolla hızlandırabilirler. Böyle olabileceğini büyük risk taşıyanlar da çok net görebilir; fakat taşıdıkları azaltılamayacak kadar büyük olan riskler basiretli olabilmelerini engelliyor! Onları geleceği düşünmeden anı yaşamak, gerekiyor ise para otoriteleri ve siyasiler ile inatlaşmak, sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmaya çalışmak zorunda bırakıyor!
Bu yazıya konu ettiğimiz gerginlikler, başta gelişen ekonomiler olmak üzere tüm küresel dengeleri olumsuz etkileyecek gibi görünüyor. Küresel düzeydeki risk hiç olmadığı kadar yükselmiş ve yeni rekorlara yelken açmış, belirsizlikler ve kırılganlığın azaldığı yönündeki algıların gerçeklerle hiçbir şekilde bağdaşmadığının anlaşılması engellenmiş olabilir!
Geride bıraktığımız hafta içinde yaşanan ve olumlu olarak algılanan eğilimler, çok daha farklı gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmış olması olasılığını da dikkate almak gerekiyor. Risklerini azaltan veya daha önce azaltmış bazı oyuncular, bu çekişmede tarafsız kalmak ve yıpranmamak adına güvenli liman algısı ile gelişmiş ülke devlet tahvillerine yönelmiş olabilir! Bu durumun tahvil getirileri üzerindeki etkisi kasıtlı olarak yanlış pazarlanmış ve gelişen ekonomilerde fırsat varmış algısı ile yatırımcılar tuzağa çekilmiş, piyasa cephesindeki bölünme ve buna bağlı güç kaybı gözlerden uzak tutulmuş olabilir!