Az biraz ‘bayramlık’, az biraz değil…

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Son bir hafta içinde açıklanan önemli makroekonomik verileri değerlendireceğim. Önce haziran ayı dış ticaret verilerinden başlayayım. Hem ihracat hem de ithalat yılın ilk yarısındaki büyüme performansımız açısından olumlu sinyaller verdi.

Altın dışı ihracatımız yılın ilk altı ayında, bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla yüzde 5.5 oranında yükseldi. Bu artış 2010-11 dönemindeki yüksek ihracat artışının çok altında. Ne var ki, özellikle Avrupa’nın içinde bulunduğu durum nedeniyle kimse ihracatımızın bu yıl tekrar o yüksek performansa ulaşmasını beklemiyordu. Merak edilen, geçen yıla göre sınırlı da olsa bir iyileşme gerçekleşip gerçekleşmeyeceğiydi. Az önce sözünü ettiğim artış oranı, 2012’de yüzde 4.3 olan artış oranının üzerinde. Gerçi sadece haziran ayına bakıldığında ihracat artış oranında düşme var. Ancak tek aydaki gelişmelere fazla ‘takılmamak’ gerektiği bu köşenin artık alışılageldik temalarından biri. Gerçekten de Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin açıkladığı temmuz ayı değerlerine göre temmuzda oldukça yüksek bir altın dışı ihracat artışı var.

İthalat gelişmelerini, altın ve enerji dışı ithalata bakıp değerlendirmek, büyüme ile ilişki kurmak açısından yararlı oluyor. Geçen yıl, bir yıl öncesine göre, altın ve enerji dışı ithalatımız azalmıştı. Üstelik azalış oranı da az değildi: Yüzde 6.5. Oysa bu yılın ilk altı ayında yüzde 6.1 oranında artış var.

Büyüme açısından sonuç şu: Bayrama girerken iyi haber var. Yılın ilk yedi ayına ilişkin veriler ihracatta sınırlı da olsa bir iyileşmenin sağlandığını gösteriyor. Hem ihracattaki sınırlı artış hem de ithalattaki yükseliş, yılın ilk çeyreğindeki büyüme performansımızın ikinci çeyrekte de sürdüğünü ifade ediyor. Pek ‘bayramlık’ olmasa da belirteyim. Bir de ‘ama’ var. Asıl önemli olan, yılın ikinci yarısında ne olacağı. O açıdan iki ayı aşkın bir süredir devam eden uluslararası finansal gerginliğin olumlu sinyaller vermediğini daha önce belirtmiştim. İçinde bulunduğumuz ortamın belirsiz bir ortam olduğu açık. Belirsizlik, ekonomiye duyulan güvenin düşmanı. Özellikle uzun bir süredir sürekli düşen özel yatırım harcamalarının toparlanması açısından olumlu bir ortam değil bu.

Temmuz ayı enflasyon verileri hafta başında açıklandı. Yıllık tüketici enflasyonu yüzde 8.9’a yükseldi. Bu, zaten bekleniyordu. Daha önemlisi şu: Temel enflasyon (I göstergesi) sekiz aydır son derece dar bir aralıkta oynuyordu ve ortalaması da yüzde 5.7 düzeyindeydi. Buna karşılık, temmuz ayında yıllık fiyat artışı yüzde 6,1 oldu; belirgin bir artış var.

Enflasyon açısından asıl sevimsiz durum daha temelde. Enflasyonu bir türlü yüzde 5 gibi aslında düşük olmayan bir hedefe kalıcı olacak biçimde yaklaştıramıyoruz. İhracat pazarlarımızda rakiplerimiz olan ülkelerin enflasyon oranları dikkate alındığında, son yedi yılda hedeflediğimiz enflasyon oranının düşük olmadığı ortada. Dolayısıyla, o hedefleri tuttursak bile bize (düşük üretim maliyetleri yoluyla) dış piyasalarda bir rekabet avantajı sağlamıyor. Dahası var: Son yedi yılda gerçekleşen enflasyonun ortalaması ki yüzde 8.4 düzeyinde, tuttursak bile bize rekabet avantajı sağlamayacak son yedi yılın enflasyon hedefinin çok üzerinde kaldı. Üstüne üstelik şu sıralarda enflasyon son yedi yılın ortalamasının da üzerinde seyrediyor.

Güzel bir bayram dileğiyle…

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018