Ayrışmamak önemli
Sınır ötesi haber akışını fiyatlayarak başlayacağımızı düşündüğümüz haftada emsallerimizden negatif yönde ayrışma göstermedik. Gerek süresi açısından, gerekse gösterilen tepki boyutu açısından durum, bir miktar şaşırtıcı olmakla birlikte piyasa işlemcilerinin çoğunluğundaki haftalık gidişata dair beklenti ile paralel. Operasyon öncesinde oluşturulan iç ve dış kamuoyu, terörle mücadele kavramının öne çıkarılması ve dışarıda devam eden yüksek risk iştahını yerel varlıkların düşüşüne karşı tampon etkisi oluşturan başlıklar olarak sıralamak mümkün.
Tahvil faizlerinde ana belirleyicinin enflasyon ve paralelinde yer alan TCMB politikaları olduğunu uzun bir süredir belirtmeye çalışıyoruz. Dar bant aralığındaki sıkışmada kısa vade için çok fazla değişim beklememek mantıklı olanı. Enflasyon görünümünün ilk çeyrek, hatta ilk yarıda nasıl bir hal alacağına göre tahvil cephesinde, özellikle de getiri eğrisinin uzun tarafında potansiyelin hangi seviyelere kadar taşınabileceğini görmüş olacağız.
Türk lirasının ise hikayesi ayrı. Aralık ortasından bu yana emsallerimiz olarak nitelendirdiğimiz gruptan iskontomuz yüzde 5-6 civarında. Her ne kadar son iki haftanın hareketliliğinde değer kaybına direnç göstermiş olsa da aynı durum değerlenme hareketi için de görülmekte. Sepet kurun 4.20’li, dolar/liranın 3.70’li seviyelerdeki seyrinin doğru okunmasında fayda var. Dışarıda ana gündem maddesi olarak hafta boyunca “değerli euro-zayıf Amerikan doları” temasını konuştuk. ABD Hazine Bakanı Mnuchin’in ticaret açısından zayıf Amerikan dolarının faydalı olduğundan bahsettiği konuşmanın etkisi Davos’tan dünya piyasalarına çok kısa bir sürede “zayıflama baskısı” olarak yansıdı. Şayet, herkesin merakla beklediği ECB toplantısı öncesinde zamanlama olarak Mnuchin’in çıkışı ile karşılaşmamış olsaydık, toplantıya paritenin girdiği seviyeler kuvvetle ihtimal 1.23 civarında gerçekleşecekti. Belki de 1.25-1.26 aralığına taşınan hareketi, 1.23-1.24 arasında tutabilme şansı dahi söz konusu olabilirdi. Yükselişin sınırlanmasına ise ilginçtir, ECB Başkanı Draghi’nin aksine ABD Başkanı Trump vesile oldu. Klasik Cumhuriyetçi Parti eğilimi olan güçlü dolar vurgusunun gelmesi Perşembe gününün hareketine de set çekmiş oldu.
Nette hangi noktada olduğumuzu konuşmaktan zarar gelmez. ECB cephesinde bilinmeyen, beklenmeyen bir söylem izlemiyoruz. Verilerin sağladığı iyimserliğin fiyatlamaya girmesi kadar doğal bir durum yok. Fazlası ise işlemlere yön verme kapasitesine sahip kişi/kesimlerin söylemleri ekseninde gerçekleşiyor. Başkan Draghi’nin “kendi kendine yetmekte zorlanan enflasyon” tanımı geçerliliğini koruyor. Çıkış için henüz çok erken olduğu işlemcilerin tamamında bilinse de risk iştahının devamı için her dönem farklı bir unsurun öne çıkması gerekiyor. Petrol fiyatlarındaki yükselişin 2016’nın başında sağladığı iyimserliği hatırlamak ne anlatmaya çalıştığımı kolaylaştıracaktır. Hisse piyasaları ise küresel çapta yatırımcı iştahının dinamosu konumunda. Farklı endeksleri izleyerek algının ne yönde seyrettiğini anlama imkanı olmayanlar için endekslerin tutumu yakından izlenebilir. Bu cephede majör bir değişim olmadıkça, algının da korunma isteği bir adım önde durmaya devam edecek.