Ayrılıkçı hareketlerin sonuçları maliyetli olabilir
Doğrudan demokrasinin önemli bir aracı olan referandumların kullanımı sadece bir bölgenin ve halkın kaderinin belirlenmesi ile sınırlı değildir. Referendum toplumsal karar alma süreçlerinde oldukça yaygın olarak kullanılan bir araçtır. Bu hafta Katalonya'da olanları konuştuğumuz Emeritus Professor İlter Turan, referandum konusuna daha geniş bir perspektiften bakıyor.
Geleneksel olarak referandumlar hangi koşullarda yapılır?
Türkiye'de olduğu gibi, anayasa değişikliği konusunda referandum düzenlenebilir. Vatandaşların girişimiyle başlatılan referandumların sıradan siyasetin aracı olduğu İsviçre gibi sistemler de söz konusu. Benzer şekilde, bazı Amerikan eyalet ve alt birimlerinde referandum yolları açıktır, örneğin vergileri artırmak için referandum yapılması zorunludur. Öte yandan, referandumun uluslararası siyasetteki kullanımı belirli bir bölgenin hangi ülkeye ait olduğunu belirlemek veya sömürge statüsünün sona ermesini topluma danışmak maksadıyla kullanılmaya başlanması 20. yüzyılda başlar. Örneğin, I. Dünya Savaşı'ndan sonra Batum ve civarının hangi ülkeye ait olması gerektiğini belirlemek için referandum yapılması gündeme gelmişti. Ancak yöntemin kullanımı, İkinci Dünya Savaşı sonrasında sömürgelerin bağımsızlık kazanması sürecinde daha yaygın olarak tartışılmıştır. Bununla beraber, çoğu durumda referandum yapılması gerekmemiştir. Daha sonraki yıllarda, özellikle Birleşmiş Milletler Vesayet Konseyi tarafından yönetilen, örneğin Papua Yeni Gine veya Timor-L'Este gibi bölgelerde, referandum yapılması söz konusu olmuştur. Yani genel olarak sömürgecilikten çıkma amacıyla başvurulan referandumların uluslararası hukukta yeri vardır.
Bugünlerde referandumların farklı bir rolü var gibi görünüyor ..
Bu yeni rol, nüfusun bir kısmının mevcut bir devletten kopmak istediği ülkelerde ortaya çıkmıştır ve iki farklı şekilde tezahür etmiştir. Bazı durumlarda bir referandum, Güney Sudan ve Kosova'da olduğu gibi, müzakereyle varılan bir uzlaşmanın veya bir uluslararası anlaşmanın parçası olabilir. Öte yandan, bir ülkede kendi kaderini tayin hakkına sahip olduklarını düşünen bir kesimin veya halkın referandum düzenlemek istediği durumlar var. Bu argüman, uluslararası hukukta geniş kabul görmüyor. İskoçya ve Quebec gibi bölgelerin etnik farklılık ya da ekonomik bakımdan haksızlığa uğradığı gerekçesiyle mevcut siyasi sistemden kopmak istediği durumlarda, egemen devlet referandumun yapılmasına izin verdi. Bu örneklerin her ikisinde de mevcut yapının bütünlüğü içinde kalınması tercih edildi. Çoğunluk ayrılmaya oy vermiş olsaydı acaba neler olabilirdi sorusunun cevabını bilmiyoruz. Bir de egemen devletin karşı çıkmasına rağmen yürütülen referandumlar var. Katalonya'da ve Kürt Bölgesel Yönetimi'nde gerçekleştirilen son referandumlar, buna örnek. Bu girişimlerde egemen devletin izni yoktu ama referandum yine de yapıldı, ancak sonuçlar ulusal hükümetler ve uluslararası topluluğun diğer temsilcileri tarafından tanınmadı.
Peki, Katalonya ve Kuzey Irak referandumları hakkında neler söylenebilir?
Hukuksal olarak bu referandumlar yasadışı ve bağlayıcı değiller. Fakat siyaset açısından dönüm noktası oluşturabilirler. Elde edilen sonuçların, bağımsızlık talep eden grupların gelecekte yürütecekleri tek taraflı bağımsızlık ilan etmeye dönük faaliyetlerini haklı çıkarmak için kullanılacağından kuşku yoktur. Peki, ayrılıkçı referandumların anlaşılabilir ve hukuki bulunabilecek yönleri var mı? Ayrılıkçı referandumların uluslararası toplum tarafından anlayışla karşılandığı tek durum, ayrılma talep eden nüfusa egemen devletin çok sert ve acımasızca davranması ve/veya onları yoksunluğa mahkum etmesidir. Kosova nihayette bağımsızlık kazanan bu tür özerk bölgelere iyi bir örnektir. Uluslararası kamuoyu Sırp hükümetinin Kosovalılara çok sert davrandığına hükmetti. Yine de unutulmamalıdır ki, Sırbistan hükümeti referanduma karşı çıkarken, Sırbistan anayasası buna cevaz veriyordu.
'İstenmeyen' bir referandumun olası sonuçları ne olabilir?
Referandumların bulaşıcı etkileri oluyor. Hukuken kabul görmese bile, bir bölgede referendum yapılması, başka ülke halklarını da aynı şeyi yapmaya teşvik edebilir. Uluslararası toplumdaki hakim tutum, egemen bir devletin müsaade etmediği referandumların yapılmaması yönündedir. Bu tutumun arkasında, referandumun yasal bir dayanağının bulunmamasından daha önemli bir kaygı da var. Bu girişimler, dünyanın mevcut siyasi coğrafyası üzerinde muazzam istikrarsızlık yaratabilir ve sonsuza uzanabilecek çatışmaların zeminini oluşturabilir. Abhazya, Güney Osetya, Transdinyester gibi kolay akla gelmeyen yerlerde böyle referandumlar yapıldığını hatırlayalım. Bunların meşruluğu benimsenmedi. Eğer benimsenseydi, post-Sovyet coğrafyasında yaratacağı rahatsız edici sonuçlar sadece tahmin edilebilir. Bulaşıcı etkinin Rusya federasyonunun geneline yayılabileceğini düşünmemek için hiçbir sebep yok.
Peki, özellikle Cuma gelen bağımsızlık ilanının ardından Katalonya'da ne olabilir?
Katalonya referandumunun Kuzey İtalya’nın bölgeleri Lombardiya ve Veneto'yu da kendi referandumlarını yapmaya teşvik ettiği konuşuluyor. Bu tür girişimler uluslararası camiada çok fazla destek görmeyecektir. Zoraki ayrılığın ne gibi sonuçlar getireceğini henüz yeterince bilmiyoruz. Bir devletin bir kısmı koparak tek taraflı bağımsızlık ilan ettiyse, öncelikle tanınması gerekir, aksi takdirde bağımsızlık güvencesiz kalır. Sonra, bir bölge koptuğu ana devletten neleri devralacaktır? Örneğin, Katalonya özelinde, bu bölge AB üyesi olarak kalacak mıdır? Soru İskoçya için de sorulmuştu. Cevabın net bir şekilde hayır olduğu anlaşılıyor. Ayrılmanın başka önemli maliyetleri de olabilir. Quebec'te, ayrılık tartışmaları bile bölgeden önemli miktarda sermaye çıkışına yol açmıştı. Her ne şekilde elde edilmiş olsun ayrılık uluslararası topluluktan destek görmeyeceği için bağımsızlık ilan edenler için sorunlu sonuçlar doğurur. Sonuç olarak, Katalonya pahalıya mal olacak ve muhtemelen sembolik bir iki edinim dışında kendisini hiçbir yere götürmeyecek, sonu belirsiz bir yola giriyor.