Ayrıl da gel İngiltere!!!
Bu ne öfkedir ve ne pişmanlıktır ki, İngiltere’nin taze Başbakanı Boris Johnson twitter mesajı ile tüm dünyaya “We are going to restore trust in our democracy and leave the EU by 31 October” yani "Demokrasiye olan güvenimizi yeniden kazanacağız ve AB'yi 31 Ekim'e kadar terk edeceğiz" ifadesini kullandı. Bir ülke başbakanı bir siyasi oluşumu terk etme ifadesini bence ancak büyük bir öfkenin sonucunda söyleyebilir. Seçim öncesi Brexit’i hayata geçirme söylemi ile oy topladığı için de elbette bu konuyu gündeme getirmesi doğal, ancak artık bir daha orada olmamız imkansız der gibi bir yaklaşım ise hayli düşündürücü. Biliyorduk madem neden bu kadar takılıyorum diye merak edenleriniz olabilir. Bizler Johnson gelirken, Brexit’den ayrılma kararını zaten satın aldık ve kabullendik. Beni asıl düşündüren ve endişe ettiren husus, İngiltere’nin bu yaklaşımı diğer ülkeler ile karşılıklı serbest ticaret uygulamalarında da benzer bir tavrı takınacak olma ihtimali. Zira işte böyle bir karar İngiltere’ye yaptığımız ihracatı ciddi anlamda sekteye uğratabilir. O yüzden de İngiltere’ye ayrıl, ama bize gel demek geldi içimden ve başlığı da bu şekilde atayım dedim.
Doğal olarak merak edilen, İngiltere’ye ihracat rakamımız ve nasıl bir kayba uğrayacağımız konusu. Brexit'in anlaşmasız gerçekleşmesi Türkiye yıllık ihracatında yaklaşık 2.5 milyar dolarlık bir kayıp yaşayacak. Toplam ihracatımız içerisinde çok büyük bir oran teşkil etmese de, otomotiv ve tekstil ihracatçılarını böyle bir durumun olumsuz etkileyeceğini söylemek mümkün.
Anlaşmasız bir ayrılık da İngiltere’yi, ithalatının büyük kısmını AB'den yaptığı için, gıda ve ilaç başta olmak üzere pek çok kalemde kriz yaşayacak gibi görünüyor. Avrupa Birliği hali hazırda İngiltere'nin en büyük ticari ortağı konumunda bulunuyor. Ülkenin ihracatının yüzde 44'ü, ithalatının da yüzde 53'ü AB ile yapılıyor. Anlaşmasız ayrılığın da ilk olarak etkisini bu alanda göstermesi bekleniyor. İngiltere'nin AB'den ithal ettiği en önemli temel ihtiyaç kalemini tıbbi malzeme ve ilaç teşkil ediyor. Bu alanda yüzde 90 oranında dışa bağımlı olan İngiltere, bu oranın yüzde 45'ini AB'den karşılıyor.
İngiltere, gıda ihtiyacının da yüzde 47'sini ithal ediyor. AB ülkelerinden yaptığı gıda ithalatı ise yüzde 27 oranında. Anlaşmasız Brexit durumunda bazı kalemlerin temininde sıkıntı yaşanabilecek, özellikle tarım ürünlerinde, gümrük vergileri nedeniyle yüzde 60'a varan oranlarda fiyat artışı olabilecek.
Anlaşmasız Brexit, bir gecede İngiltere'de kendi ülkelerindeymiş gibi yaşayan 3 milyon AB vatandaşını da "turiste" dönüştürebilir. AB vatandaşları, yeni koşullara göre çalışma izni almaya veya ülkeyi terk etmeye mecbur kalabilecekken, AB ülkelerinde yaşayan 1 milyon civarındaki İngiliz’in de kaderi aynı şekilde olacak görünüyor. Devreye alınacak vize uygulaması, turizmi olumsuz etkilerken, hava yolu şirketlerini de krize sokabilir. Ve hatta ev fiyatlarında da ciddi bir düşüşe neden olabilir. Zaten İngiliz merkez bankası da ev fiyatlarının 3 yılda yüzde 30 düşeceğine neredeyse kesin gözüyle bakıyor.
Anlaşmasız Brexit durumunda, İngiltere ile AB sınırlarında gümrük kontrollerinin başlayacak olması asıl İngilizleri en çok düşündüren nokta. Hiç de alışkın olmadıkları bürokratik işlemler ve sınır kapılarında oluşacak kuyruklar İngilizler tarafından nasıl yönetilecek, belirsiz. Bu konuda Türkiye’de İngiliz Ticaret Odası tarafından ağırlanan heyetlerle toplantılara katılmış birisi olarak, duydukları endişeyi yakından gördüğümü belirtebilirim.
Özetle Brexit, İngiltere ekonomisinde yaklaşık yüzde 10 oranına bir küçülmeye yol açacak gibi duruyor. Artması muhtemel enflasyon da yine tehditlerden bir diğeri. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor's geçen yıl yayımladığı değerlendirme notunda, İngiltere'nin AB'den anlaşmasız şekilde ayrılması halinde ülkede işsizliğin yüzde 4'ten 7.4'e yükselebileceği uyarısında bulunmuştu.
Ben bunları biliyor ve görebiliyorsam, elbette İngiltere Başbakanı da görüyor, düşünüyor ve bazı tedbirler alıyordur. Eh şurada Ekim’e de bir şey kalmadı. En iyisi hep birlikte arkamıza yaslanalım ve bir hayli merak uyandıran İngiliz filmini beklemeye başlayalım.