Aynı anda aynı işler olurken
Yazının başlığında herhangi bir sıkıntı yok. Olması gerektiği şekilde. Yaşanan bunca karmaşayı ve hızlı haber akışını başka türlü anlatmanın yolu yok zira. Olan biten tam olarak bu. Herkes, aynı anda, aynı işleri yapma çabası içerisinde. Hal böyle olduğunda da herkes, aynı etkilerin, aynı anda yansımasını bekliyor. Öyle olur mu göreceğiz. Çok uzun sürmeyecek gibi duruyor. Dilerim herkes, aynı anda, aynı yanılgıya düşmüyordur.
Doğrudur. Senkronizasyon önemlidir. Koordinasyonun olmadığı yerde ayaklar ve başlar farklı yönde hareket etme isteği içerisinde olur. Aynı dil konuşulmaz. O vakit odak noktasında kayma yaşanır. Tek bir hedefe doğru ilerlenmez. Ancak, bu kez durum farklı. Yaşadığımız karmaşanın özeti tek cümle ile şu; gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamında para politikasını belirleyenler birbiriyle yarışır şekilde faiz indirimine gidiyor. Ana gerekçe manşette ‘global yavaşlamaya önden tepki verme isteği ve yansımalarını olabildiğince azaltma’ isteği. Arka plan ise başka bir notadan şarkıya giriyor: Aynı anda, herkes, kendi para birimini zayıflatma ve rekabet avantajını elde etme isteği içerisinde. Neden?
Nedeni, nasılı malumunuz. ABD’de Başkan Trump ve yönetimi seçim vaatlerini tek tek yerine getirmeye çabalıyor. Bunu yaparken de usul, nizam, kendileri dışındaki evrenin tepkisi gibi başlıkları önemsemiyor. Bugün herkesin “ABD-Çin ticaret savaşı” olarak tanımladığı durum ağaç-orman ilişkisinden farksız değil. Hikaye bugünün değil, yarının. Problem ise geçmişin sancılarının artık düne göre endişe boyutunu genişletmesi. ABD yönetimi sertleştikçe global çapta gözlenen tepkinin alanı da genişliyor. Finansal piyasalar buz dağının sadece görünen kısmı. Büyük resimde gözden kaçan global yavaşlamanın para politikasındaki tepkiden daha senkronize bir hal alması.
Kasım 2016’da gerçekleşen ABD başkanlık seçiminin ardından küresel ekonomi nasıl 2008 mortgage krizinden bu yana olmadığı ölçekte senkronize bir şekilde büyüme performansı sergilediyse 2018’in ikinci yarısından bu yana da tersi yönde hareket ediyor. İmalat sektörü dünyanın her yerinde zayıflıyor, istihdamı azalıyor, ekonomiye katkısı ivme kaybediyor. Hizmet sektörü dünyanın her yerinde imalattaki kaybı telafi etmeye çalışıyor, sırtlıyor. Otomotiv satışları azalıyor, yatırımlar düşüş gösteriyor, beklentiler iki ileri bir geri ilerliyor, beklentiler erozyona uğruyor. ABD ekonomisi hali hazırda kötülerin içerisinde en iyi olma pozisyonunu korumasına koruyor da bu kez farklılık Fed’in kamuoyu önünde doğrudan eleştirilmesinden geldiğinden para politikası cephesinde çalıştırma çabasında olduğu etki-tepki mekanizması anlaşılmakta güçlük çekiyor. Bu nedenle diyalog kanalı etkileniyor, azalan iletişimle belirsizlik de artıyor.
ABD’nin Çin’e 1 Eylül itibarıyla uygulayacağını açıkladığı 300 milyar dolarlık yüzde 10 ek tarife kararı yatırımcı güveninde bozulmaya, endekslerdeki kar satışı gerekçesinin zeminini hazırlamaya neden olurken, dünya büyümesinin de 2020 ve sonrasında da bir süre için zayıf seyredebileceği düşüncesini güçlendiriyor. Kimi hesaplamalar hali hazırda karşılıklı atılan adımların ABD’den 0.2, Çin’den 0.4 puan GSYH katkısını çalabileceğini, bunun da 2021 yılında zirve noktaya ulaşacağına işaret ediyor. Ayrıntı önemli; “hali hazırda atılan adımlar.” Henüz burada tarifenin yüzde 25’e genişletilebilme olasılığından, ek yeni önlemlerden, karşılıklı zıtlaşmadan ve potansiyel belirsizlik artışından bahsetmiyoruz.
Fed’in gösterdiği tepki futbol deyimi ile ‘topu önde kesme isteği’ olsa da belirsizlik kanalından gelen etkiyi hesaplamakta güçlük çektiklerini her fırsatta dile getiriyorlar. Bu da hikayenin ayrı bir tartışma konusu olarak öne çıkıyor. Çin tarafı ise kendi sorunları bir yana ABD kadar majör adımlar atmakta şu an için çekince gösteriyor. Potansiyel sorun başlıklarının onlar da farkında ve öfkeyle kalkıp zararla oturmaktan kaçınıyorlar. Şimdilerde dillere pelesenk olan “yuanın zayıflatılması” konusunu yakın geçmişte tecrübe etmiş, üstelik bunu da oldukça acı bir şekilde hatırlayan bir yönetimin görevde olduğunu unutuyoruz. Ağustos 2015’teki devalüasyonun ardından sermaye çıkışındaki artışın sadece 12 ay içerisinde ulusal rezervlerde 1 trilyon dolar erimeye neden olduğu gerçeği masadaki yerini koruyor. Üstelik bugün Çin’in 2015’e kıyasla iki katına çıkan yabancı para borç yapısı da yerel para birimi üzerinden zayıflatma tepkisiyle ekonomide denge sağlanmasına eskiye kıyasla aynı imkanı tanımıyor. İçeride azalan alım gücü, dışarıdaki talep düşüşü ile karşılaştığında aynı resmi farklı zamanda çizmek kolay olmuyor.
Nette herkesin aynı yönde, aynı şeyleri düşünerek hareket ettiği günlerden geçiyoruz. Belirsizliğin kaynağı olmayanlar belirsizliği kendi evlerinin önüne gelmeden engelleme çabasında. Bu nedenle Yeni Zelanda’dan Belarus’a dek toplamda 6 merkez bankası 3 gün içerisinde faiz indirimi adımı attı. Şimdi konuşmamız gerek son çeyreğin taşıdığı potansiyel riskler ve bu faiz indirimi döngüsünün 2008-09’dan farklı nedenlerden kaynaklandığı.